Skip to main content
AKP’nin Borç Ödeme Programı: Sözde “Acı Reçete”- Haluk Başçıl

AKP’nin Borç Ödeme Programı: Sözde “Acı Reçete”- Haluk Başçıl

Ülkenin kurtuluşunu, halkın refahını, mutluluğunu, özgürlüğünü ve demokrasiyi  yurtsever toplumcu-halkçı bir iktidar sağlayacaktır.

Parlak bir şekilde yükselen ve “küreselleşme” söylemleriyle hızla yayılan neoliberal politikaların ömrü yarım asır sürdü. Bu “Felaket Kapitalizmi”nin ülkemizde oluşturduğu bilanço tartışma bırakmayacak kadar açık ve net:

  • Devleti dış ve iç borç,
  • Alt sınıfları yoksulluk, orta sınıfları da bankalara borç,

batağında bıraktı.

Ülkemizin borç tablosu üstü örtülemeyecek kadar büyük ve ağırdır. Neoliberal güçlerin ürünü olan “AKP ve Tek adam rejimi”nde:

  1. Devletin:
    1. İç borcunu yaklaşık 2 TRİLYON TL
    2. Dış borcu da 440,9 MİLYAR $’dır.
  2. Hakkını ve hukunu savunmakla mükellef olduğu vatandaşın:
    1. 27 milyonunun kredi kartı borcu 133 MİLYAR TL
    2. 33 milyon 643 binin bankalara olan toplam borçları 837 MİLYAR TL’ye ulaştı.

Bu borç yükünün sorumlusu tek başına neoliberal tek adam rejiminin “kötü yönetimi” değildir. Neoliberal politikaların hakimiyeti altındaki tüm bağımlı ülkelerde(belli ölçüde merkez ülkelerde de) neoliberal kapitalist sistemdir. Çökme sürecindeki bu sistemi ayakta tutmak için tüm ülkelerde iktidarlar büyük bir gayret içinde yüz milyarlık, bazıları trilyonluk programlar yaptılar. AKP iktidarı ise elindeki kaynakları hesapsızca tükettiğinden, çöküşün şiddetini azaltacak program, sistemin derdine deva olmaktan uzak kaldı. Tek adamın “beceriksizliği, iş bilmez-kötü yönetimi”, ülkemizin bu sürece sert bir şekilde girmesine neden oldu. Bu nedenle “şeytanlaştırılan bir Erdoğan” üzerinden yaşananları açıklamak, düzeni aklama gayretidir.

Diğer birçok ülkede olduğu gibi, bizde de devleti ve vatandaşı borç bataklığına sürükleyen AKP iktidarı-tek adam rejimi yurtdışı tefecileri ve ülke içindeki işbirlikçilerini paraya boğdu. Bunun en somut göstergesi:

  • Ekim 2020’ye geldiğimizde 301 bin 564 kişinin (yurtdışı bankalara kaçırdıkları hariç) bankalardaki paraları 1 trilyon 958 milyar 817 milyon TL’ye (tüm mevduatın %60’ına)çıkmasıdır.
  • 301 bin 564 kişinin, bankalara istifledikleri paraların, bankalarda hesabı olan53 milyonun parasını geçmesidir.

Bu adalete ve vicdana aykırı acımasız düzenin sürdürülebilmesi mümkün değildi. Nitekim neoliberal sistem ülkemiz dahil her yerde yol açtığı ekonomik-politik, sosyal- kültürel yıkım ve ekolojik felaketler üzerinden tefeci finans kuruluşlarının sınırsız zenginliklerine yeni zenginlik katarak çöktü. Bu sistemin sahipleri şimdi Türkiye dahil tüm bağımlı devletlerden ve vatandaşlarından kendilerine olan borçlarını ödemelerini istiyor. AKP’nin ilan ettiği “acı reçete” işte bu borçların ödenmesi programıdır. Bankadaki parası olan 301 bin 564 kişinin  “mal ve can güvenliği”ne halel getirmeden, onlara dokunmadan faturayı milyonlara kesmek istiyorlar.

Üzerinde yaşadığımız toprağı-havayı-suyu, insanıyla, canlı cansız varlıklarıyla bir bütün olarak seven ve savunan toplumcu bir bakışla:

  • AKP’nin ve onun lideri R.T. Erdoğan’ın söylediği “Acı Reçete” ile hem ülkemizin hem de insanlarımızın kurtulacağı yalanlarına karşı duracağız. Her gün bıkmadan, usanmadan yalanlarını yüzlerine haykıracağız. İnsanlarımızın moralini bozmadan, mücadele azimlerini kırmadan anlatacağız. Birlikte karşı çıkacağız.
  • Muhalefet partileri yöneticilerinin (A. Davutoğlu, Ali Babacan, Meral Akşener, K. Kılıçdaroğlu’nun) insanların borç ödeme programına rıza göstermelerine dönük her türeden çabalarına da karşı duracağız. Kafasını karıştırıcı söylem ve politikalarına prim vermeyeceğiz. Borç ödeme girişimlerine “açık ve gizli” destek sağlayanlara karşı tüm mağdurlarla birlikte karşı koyacağız.

Emperyalist sisteme bağımlı 70 yıllık ekonomik yapı doğası gereği sürekli borç üreterek bizi bu bataklığa sürükledi. Bu borcun sağladığı bağımlılık ilişkisi içinde kalarak, sistemin sağını solunu gözden geçirerek, borç batağından ve bağımlılık ilişkisinden kurtulan tek bir ülke örneği yok. Sistemin egemenlerinin AKP’ye ilan ettirdiği “acı reçete” ile de borç bitmeyecektir.

İçinde bulunduğumuz “ekonomik ve siyasi bunalım” yalanla, çarpıtmayla, algı operasyonlarıyla dahi gizlenemiyor. AKP iktidarı ve “majestelerinin muhalefeti” kitle desteğini kaybediyor. Millet onların söylemlerini değil, kendi gerçeklerini dillendiriyor.  İşsizler ve açlar ordusu her gün feryat ediyor.2020’nin ilk altı ayında 1 milyon 655 bin 226 kişi elektrik ve doğal gazının faturasını ödemedi. Bankalar borcunu ödeyemeyen çiftçinin traktörü, tarlası, dar gelirli ve ücretlilerin gelirleri, ev eşyaları haczediyor. Banka hacizleri altında ellerinde, avuçlarında kalanları da kaybetmenin perişanlığı içindeler. Örgütsüz ve öndersiz bırakılan toplum ne yapacağını bilmiyor. Öfkelerini şimdilik içlerinde tutuyorlar.

Bu kamburun üstüne bindirilecek “acı reçete” içlerindeki öfkeyi ve isyanı ateşleyecek. Başkaldırı, toplumsal patlamalar ekonomik, politik ve sosyal çıkmazları daha da arttıracak.

Ne AKP iktidarı ne de “majestelerin muhalefeti”, efendilerine borçların ödenmesi adına:

  1. Ülkemizin elde kalan Varlık Fonu‘ndaki sınırlı varlıkları, yer altı – üstü ve “Mavi Vatan”ın ve içindeki zenginliklerin yabancılara satışı kabul edilemez.
  2. Borç ya da yoksulluk içinde kıvranan insanlarımızın sırtından:
  • Vergilerden,
  • Temel ihtiyaç ürünlerine yapılacak zamlardan,
  • Tasarruf adına ilan edilecek sosyal yardım kesintilerinden,
  • Yetersiz ücretlerin ve emekli maaşlarının enflasyona yedirilmesinden

elde edecekleri paraların tefecilere aktarılması kabul edilemez.

  1. ABD ve AB’ne tavizler verilmesini, her türlü yayılmacı emelleri ve ülkemizin çıkarlarını savunmayan her türlü teslimiyeti ret ediyoruz.

Toplumumuz okuyarak değil yaşayarak öğreniyor. Ekonomik-siyasal ve toplumsal çöküş ortamında, dünyasını kendisine cehennem eden sistemi değiştirmesi gerektiğini de öğreneceğinden kaygı duymuyorum. Devletin, ekonominin, toplumsal ve kültürel düzenin yeniden yapılandırılmasının büyük ihtiyaç olarak önümüze çıkacağını düşünüyorum. Ülkenin kurtuluşunu, halkın refahını, mutluluğunu, özgürlüğünü ve demokrasiyi  yurtsever toplumcu-halkçı bir iktidar sağlayacaktır.

Karşı karşıya olduğumuz gerçekleri doğru olarak ortaya koyan, çıkış yollarını dile getiren fikri, siyasi ve örgütsel çalışmalarımızı hızlandırabiliriz. Bu doğrultuda kaynaklarımızı (insan ve maddi olanaklarımızı) yerinde ve doğru kullanan, öz gücüne uygun bir planlamaya ihtiyacımız olduğu düşüncesindeyim.

Aralık 2020, Haluk Başçıl