Skip to main content

Yazar: Gelenek ve Gelecek

Ulus Üstü Tekeller ve Oligarşik Rejimlere Yöneliş 3– Haluk Başçıl

Hemen hemen tüm ülkelerde anayasaların şu ya da bu oranda askıya alındığı, yürütmenin egemen kılındığı ve yasama, yargılama erkelerinin de buna tabi kılındığı bir dönemi yaşıyoruz. Liberal demokrasinin anayasal devlet formuyla bağdaşmayan, ancak yeni devlet formunun da şekillenmediği bir geçiş sürecindeyiz.

okumaya devam et

Ulus Üstü Şirketler ve Demokrasi 2– Haluk Başçıl

Bireylerin ve toplumun ikinci ve üçüncü  kuşak insan haklarına, temel hak ve özgürlüklere ulaşmasını sağlayan kamusal kurum ve kuruluşların, Küreselleşme ve Neoliberal Politikalar ile işlevsizleştirilmesi, dağıtılması, tüm ülkelerde demokratik hakların kapsamını daralttı. Anti demokratik eğilimleri güçlendirdi.

okumaya devam et

Ulus Üstü Şirketler ve Demokrasi 1– Haluk Başçıl

Birçok ülkede siyasi figürlerle özleştirilen anti demokratik süreçler ile ulus üstü şirketlerin  “Küreselleşme, Neoliberal” politikaları ,ülkelerin yeniden yapılandırması arasındaki bağ yeterince kurulmuyor. Yaşanan hak kayıpları ve kısıtlanan özgürlüklere -demokrasi sorunu- basit bir şekilde siyasi şahsiyetlerin sırtına yükleniyor.

okumaya devam et

Kültürel devrimin imbiği (2) – Orhan Karakuş

Şimdi bireysel olarak bağımsız gibi görünen özünde kişinin nefsi emarelerine dayalı olarak oluşan karalarımız maddi koşullardan çok içinde yaşadığımız mülkiyetçi kültürele göbekten bağlıdır. Tercihlerimiz ve içten geldiğini sandığımız kararlarımızın çoğu bu büyük göz bağı altında alınmaktadır.

 Tasavvufi Praksis Yol

Ahlak’ı  bilimsel normatifte  hemen hemen açık aksiyomatik hale getirebilme gayretimizde; Tasavvufi Praksis felsefi yaklaşımın dayanak ana kümesi bağlamında sosyal yaşamda olan biteni yorumlayışta, esnek ve kültürel potensia akışkanını “hakikati yakın kavrama” sezgisel operatif kapsamasında sınırlarına kadar uzanmak lazımdır. İç görüş alemi ve dış objektife uygunluğu öznel olduğundan kimsenin aynı kültürel form altında hâli ve kültürel potensiayı kavrayışı bile bire bir ve aynı değildir. Hâlin durumları hakkında yakın anlamlandırmada uylaşım (H.Pioncare) sağlayabiliriz. Duygular aleminde ise çok az ortak set elektriklenmesi yaşanır, bu alanın renkleri naif ve çok giriftir. Mevcudun haldeki bir meselesini Fuzzysel mantık ile irdelemeye yöneldiğimizde meşru- edebi-makul- itibari” olarak herkesçe kabul edilecek kültürel potensiada dilsel değişkenin atomik birimlerini, önceden ifade ettiğimiz dizge yapı taşlarından birkaçını da alarak söyle sunabiliriz:

  1. Nefsine hakimiyet, (nefsi mutmain) 
  2. Hakk’a riayet, (doğruluk ve dürüstlük)   
  3. Vicdani olana katılım, 
  4. Sulh yapıcılığı,
  5. Hakkaniyetli paylaşım,
  6. Razılıkla helalleşme, 
  7. Merhamet ve aşk,
  8. Ünsiyeti bilme ,

tüm bu kritize kavramları korku, kin, nefret ve sömürüyü ortadan kaldıracak salih bir amaç için hakikati yakın kavramada ayarı tutarlı ahlak’ın temel kümesi  olarak adlandırmak yerinde olur… (Vicdani politik rota (2) www.gelenekvegelecek.com  ile sunmuştuk)

Dikkate sunulan yazın dizininde: Esasen içinde duygusal gergefin merhameti ile örülmüş bir vicdani yaklaşımı içselleştiren bir kültürele temel olacak bir ahlakı ifade etmeye çabaladım. Şimdi bireysel olarak bağımsız gibi görünen özünde kişinin nefsi emarelerine dayalı olarak oluşan karalarımız maddi koşullardan çok içinde yaşadığımız mülkiyetçi kültürele göbekten bağlıdır. Tercihlerimiz ve içten geldiğini sandığımız kararlarımızın çoğu bu büyük göz bağı altında alınmaktadır.

Kararların oluşum sürecinde algı yönetimi ve dezenformasyon kanalları ile kuşatılmış akıl altındaki küt birey istendik yönde büküldüğünden nefsi mülkiyetçi düzen kendine yaşamsal meşruiyet bulmaya devam ediyor. Öte yandan geleceği kuracak salih ve en yüksek iyiye yönelim (ünsiyeti bilme) içinde olan bilinçli özgür toplumcu bireyler bu küt kütle çoğunluğu tarafından feryadı duyulamayan  çile bülbülleri gibidirler. İnsanlığın şuurlu kurtuluşu için; toplumsal refahın artırılması, tüm halikin hakkının gözetilmesi ve kamusal planlama temelinde yeni toplumcu düzen için değişim arayan güçler dağınık ve kollektif irade için ortak yapıya doğrudan yönelime henüz girememişlerdir . Ayrıca günümüzde çoğunluğun küt kütlesi, histeri, rant ve kar hırsı ile betona gömülen kentlere yığılmış bir halde haramilerin yağma sofrasındaki kırıntıların kapışılması peşindedir.

Mülkiyetçi düzeneğin Covid-19 pandemisi, ekonomik-sosyal yıkım ve ahlaki çöküş altındaki kaotik dallanmaları sonucu tüm insanlık özellikle genç nesiller; işsizlik ve gelecek belirsizliği ile kıskaca alınmıştır. Yeni bir gelecek arayan genç kuşaklar , “iklim ve çevre duyarlılığı”  ile  “sağlıklı yaşam hakkına”  dayalı sürdürülebilinir bir yaşam özlemi ile yürüyüş geliştirme gayretindedirler. Ülkelerinde yoksullaşan ve yoksunlukla açlık çeken göçmenler ve salgında kırılan kitleler, gelişmiş ülkelerin sözde refahı uğruna üretilen sistemin bir kiriz dinamiği olarak tüm yeryüzüne yayılmaktadırlar. Yaşamsal hak arayışında sözde gelişmiş ülkelerde olma isteği yeryüzünde büyümüştür. Örtülü “İç savaşlar” yaşanan ve haramiler düzeni süren kendi ülkemiz dahil tüm ülkelerin iç yapılarında huzur kalmamıştır. Biriken öfke selinin nasıl bir seyir izleyeceği çoklu ve mutlak belirsizlikler içindedir. 

Yeni toplumcu program ve doğrudan demokratik tüzük

Dünya harp ve doğal felaketler altında boğuntulu bir sürecin altüst oluşunu yaşıyor. Gözlerden kaçırılmaya çalışılan, algısal ve dezenformasyonlarla sürdürüldüğü sanılan mülkiyetçi sistemin sonuna gelindi. Artık insanlar belirsiz geleceklerin kaygı dolu günleri içinde yaşamak istemiyorlar. Çıkış yolunu bulamayan insanların “intihar eğilimi” toplumsal bir trajediye dönüştü. Dünya toplumları ayrımcı, ötekileştirme içerikli ve nefret dilli siyaset kalıpları altında kalmaktan bunaldı. Yeni bir ufuk açılıyor ve tan atıyor. Bu süreci örecek olan toplumcu yurtsever bir hareketin yeryüzü genelindeki eylemlerinin temel talebini  Ekosistem tütünlüğünde tüm halikin sulh içinde huzurlu yaşayışı olarak formüle edebiliriz. Bu gidişatı gözeten uygulanabilir bir programda; sulh yapıcı toplum devletlerinin inşası (yeni anayasal süreçler)  şartların getirdiği bir vazifedir. İnsanlığın şuurlu kurtuluşu için doğrudan demokratik katılım mekanizması ile tüm yeryüzünde halik olmuşların (canlı cansız) ekosistemini koruyan hakkaniyetli bir toplumcu hürriyet düzeni kurulmalıdır…

“Her ne var alemde ” IŞK”imiş,“ (Fuzuli)…

“İlim Kendin bilmektir.” (Y.Emre)…

“Hayata en hakiki mürşit ilimdir, Fendir.” (M.Kemal Atatürk) …

Bilimsel çaba özünde, bilginin işlenmesi ve vicdani istikamette teknolojiye uygulanmasında doğal gidişatla uyumlu yol alıştır

2000 – 2030 arasında yaşadığımız ve yaşayacağımız harp ve afet sarmalından çıkışta hakkaniyet temelinde ve sulh yapıcılığı ekseninde yeryüzünde toplumcu hürriyet düzeni için devasa değişimi inşa edecek “kollektif devrimci önderliğe” kolaylık dileklerimle, Allah cümlemize  yar ve yardımcı olsun

baki selamlar

  03.05.2021, Orhan Karakuş

 

 

Kültürel Devrim Halkası -1… Orhan Karakuş

Kültürün belirleyici etkisi altında toplumsal hafıza, sağduyu, töresel gelenek ve görenekler sosyal organizasyonda dokusal katmanlar oluşturur. Binlerce yıldır, Avrasya’nın havzalarından Anadolu’ya ebrunalımlı akan kültürel genetiğimiz, batıcı modernite ve Ortadoğu bidatçılığının GDO’lu kuşatmasıyla özünden saptırılmaya çalışılmıştır.

okumaya devam et

A’dan Z’ye: Bambaşka Alternatif Yönelim Aramalıyız. (Son Kısım)/Orhan Karakuş

Ülkemiz, yapısallarıyla ve demokratik kurumlarıyla tam demokratik ve katılımcı bir anayasa hazırlayacak meşru bir seçim yöntemi uygulanmadan, her alanda birlik ve dirliği sağlanmış top yekun bir seferberlik başlatmadan esenliğe çıkamaz. Yeryüzünde artık kimsenin tek başına kurtuluşu YOK.

okumaya devam et