Skip to main content
Bağımsızlık – Saffet Bilen

Bağımsızlık – Saffet Bilen

Yüzyıl önce fiili işgal koşullarında coğrafya kimsenin şans tanımadığı bir tepki verdi.
Biz bu tepkinin çocuklarıyız.

Tepkinin toplumsal bir karşılığı da var idi.
Yüzyıldan fazla süren etnik parçalanma süreci sonucunda Anadolu’da toplaşan Balkan ve Kafkas Müslümanları ve toplumun her kesiminden Batının ne anlama geldiğini kavrayan kesimlerin varlığı sağladı tepkinin oluşmasını.
Bağımsızlık en önemli talep idi. Tüm kesimleri birleştirdi. Yönetici sınıflarında işin içinde olmaları, muhalif örgütlü kesimlerin başat bir role soyunmamaları sürece rengini verdi.
Yönetici sınıflar 20 yıl sürdürebildiler bu tavrı. Ülke 46 yılında teslim oldu Batıya.
İlk onlar terk etti Bağımsızlık talebini ve tavrını.
60’lı yıllar da ülke gençliği, sol omuzladı talebi ve mücadeleyi. Bağımsızlık talebini dillendiren önderlerin 12 Mart’ta yitimi ardından gelişen süreçte teorik olarak talep sulanmaya başladı. 80 sonrasında süreç hızlandı. 90’lı yıllarda iyice zayıfladı.
Günümüz de ise Bağımsızlıktan söz edene mecnun gözüyle bakılıyor. Bu tavırda sağ/sol, yönetici/muhalif fark etmiyor üstelik.
Demografi her geçen gün yeni göç dalgaları ile yavaş yavaş değişiyor. Gelenler Batı’nın operasyonları sonucu evlerinden olan mazlumlar değil. Tam aksine işleri şimdilik biten operasyonel unsurlar.
Bağımsızlık olmadan ülke sorunlarını çözebilir mi?
Bu soru ise gökyüzünde kocaman asılı duruyor.
Gerçek anlamda sorun çözmek isteyenin bu soruyu ciddiye alması ve cevaplaması ise;
Şart
 
Ülke düşünsel ufku iki yönden sıkışmış durumda.
Değişim diyen modernistlerin önü, örnek aldıkları takip ettikleri örneğin, Avrupa’nın emperyal yaklaşımları ile kesilmiş durumda.
Önerilen tüm yollar bir müddet sonra bir çıkmazla karşılaşıyor.
Üstelik bu yolların çoğu uygulama alanı da buldu. Sonuç hüsran.
Çözüm önerdiğini iddia eden bir diğer kesim Siyasal İslam ise;
600 yıl coğrafyaya hükmetmiş, ama tarihsel olarak sona ermiş bir imparatorluğu diriltmekten yana.
Üstüne üstlük örnek aldıkları dönem, imparatorluğun tümüyle Batıya teslim derecesinde meylettiği dönem.
İki çözümde ortak bir payda var. Batıya hayranlık, örnek Avrupa.
Çözüm Batı hayranı bu iki yaklaşımdan da uzak durmakta oysa.
Her toplum kendi önüne çıkan sorunu, kendi meşrebince çözer.
Bu ilke, genel toplumsal varoluş ilkesidir.
Bizim için de geçerlidir.
Yapılabilir, başarılabilir.
Bunun içinde kimsin sorusuna net ve bir şeyleri hasır altı etmeden cevap vermeye başlamak gerekir.
Üç temel ayağı var çözümün.
Bağımsızlık birinci temel.
Ben Bağımsızlıkçıyım.
Özgürlük ikinci temel.
Ben Özgürlükçüyüm.
Paylaşım üçüncü temel.
Ben paylaşımcıyım.