Skip to main content
Savaşının Çökerttiği Avrupa ve Yeniden Yapılanma Zorunluluğu1 – Haluk Başçıl

Savaşının Çökerttiği Avrupa ve Yeniden Yapılanma Zorunluluğu1 – Haluk Başçıl

Savaş sonrası dönemde; Nazilerin işgal ettikleri ülkelerde giriştikleri toplu katliamlar, insanlık onurunu ve değerlerini aşağılayan uygulamalar, Yahudi soy kırımı, toplumda ahlaki bir hesaplaşmaya yol açtı.

Önceki yazı dizisinde Birinci Dünya Savaşı Savaşını çıkaran sonrada kaybeden ülkelerde:

  • Savaşın en ağır sonuçlarının İttifak Devletlerinde (Almanya, İtalya, Avusturya ve Osmanlı’da) ortaya çıkışını,
  • Devlet ve kurumlarının içine düştüğü zafiyeti, alt üst olan toplumsal yapıyı,
  • Yenilginin ağır sonuçlarına ve aşağılanmalara karşı toplumda çıkan tepkileri,
  • Ülkeyi düze çıkarmayı, yeniden yapılanmayı dile getiren kurucu iradelerin ortaya çıkışını,
  • İktidarı ele geçiren kurucu iradelerin, (Avrupa’da faşistlerin, Osmanlı’da Kuvayı Milliye ve Halk Fırkası’nın yeni bir nizam doğrultusunda devleti ve toplumu yeniden yapılandırmasını,

ele almıştık.

Bir diğer kurucu sosyalist Bolşevik iradenin, Çarlık ve onun düzenini kapitalist sistemin dışında SSCB olarak yeniden yapılandırmasına ise girmemiştik.

Bu dönemde Avrupa’da çıkan faşist ve sosyalist kurucu iradenin dışında, sömürge ve yarı sömürge ülkelerde yaşanan bir ilki, emperyalist ülkelerin işgali altındaki Osmanlı topraklarında ortaya çıkan:

  • Anti-emperyalist kurtarıcı irade Kuvayı Milliye’yi,
  • Lozan anlaşması sonrasında Kurtarıcı irade Kuvayı Milliye’nin devrimci kurucu irade olarak Cumhuriyet Halk Fırkası’na evrilmesini ve içinde yaşadığı çağın bilimsel ve toplumsal bilgi birikimine uygun olarak:
    • Osmanlı devletini ve toplumunu Türkiye Cumhuriyeti olarak yeniden yapılandırmasını,
    • Yaptığı devrimleri ve bunları yapış yöntemini

ele almıştık.

Çalışmanın ikinci aşamasında İkinci Dünya Savaşı sonrası, ortaya çıkan kurucu iradelerden ( ABD ve SSCB) Batı ve Güney Avrupa ülkelerini, sömürgeleri Kurucu İrade ABD’nin yeniden yapılandırmasını ele alacağız.

Bu ikinci büyük savaş Avrupa’ya, tarihinin, kuşkusuz en büyük yıkımı getirdi. Nazi Almanya’sının kayıtsız şartsız teslimi ile savaş Avrupa’da sona erdiğinde, ABD hariç tüm ülkeler (kazanan ve kaybeden herkes) maddi ve manevi olarak çökmüştü. Ekonomik ve toplumsal bir iflas hali yaşanıyordu.

İkinci Dünya Savaşının Sonuçları

  1. İnsani Boyutu

Yaklaşık beş buçuk yıl süren savaşta, kesin sayı bilinmemekle birlikte can kaybı, (yaralanmalara, hastalıklara, açlığa, bilinçli yok etmelere ve kaybetmelere bağlı ölümler hariç)  50 ile 85 milyon arasındaydı.

a. Asker Kaybı:

Büyük savaşın anti-faşist cephesinde yer alan ülkelerin (ABD, İngiltere, Fransa ve SSCB’in) asker kaybı 10,7 milyondu. Bunu 6,2 milyonu, yani %88’i Kızıl Orduya aitti. İngiltere’nin % 3, Fransa’nın % 2,3 ve ABD’nin de % 2,2 oranındaydı.

Asker kaybında ikinci sırada 7,1 milyon ile Almanya yer alıyordu.

Her iki cephenin toplam kaybı da 18 milyondu. Savaşın en kanlı boğazlaşmasının yaşandığı SSCB -Almanya cephesindeki asker kaybı, tüm  Avrupa’da yaşanan askeri kayıpların % 78’ini oluşturdu.[1]

Bu rakamlar,  Holywood filmlerinin aksine, Avrupa’daki savaşın kimler arasında geçtiğini de sergiliyordu.

b. Sivil Kaybı

İkinci Dünya Savaşında öldürülen sivillerin sayısı da 40 ile 52 milyon arasındaydı. Bu ölümlerin yaklaşık yarısı hava bombardımanlarıyla diğer yarısı da ciddi yaralanmalar, hastalıklar, tıbbi ve hastane hizmet eksikliği, kötü muameleler, çalışma kamplarında ya da Almanya’da fabrikalarda zorla çalıştırma, açlık-kıtlık gibi nedenlerle oldu. Esir ve toplama kamplarında ölen ya da öldürülen sivillerin sayısının 5 milyon olduğu söyleniyor.

2. Moral Kaybı

İkinci Dünya Savaşının daha önce benzeri görülmemiş sivil ölümlerin ve katliamların, soy kırımların ve bunu için kullanılan yöntemlerin savaş sonrasında açığa çıkması toplumlarda büyük bir şok yarattı.  İnsanların zihninde ve vicdanında derin yaralar açtı.

Savaştan sağ çıkan milyonlarca erkek, kadın ve çocuk savaş travması içindeydi. İnsanlık dışı uygulamalar, şiddet, misillemeye dönük öldürmeler, ırza geçmeler gibi nedenlerin de yol açtığı psikolojik rahatsızlıklar yaşamlarını sürdürdü.

a. Sivil Halka Yönelik Terör Stratejisi

Alman Nazi ordusu bilinçli bir terör stratejisi izledi. Sivil halkın direniş azmini kırmak, moralini çökertmek için Polonya, Belçika, Fransa ve İngiltere şehir merkezlerine yönelik saldırılarda doğrudan sivil halkı hedef aldı.

Naziler Stuka bombardıman uçaklarına taktıkları dalış hızıyla çalışan siren sistemi, bombalar altındaki insanları terörize eden psikolojik bir silahtı. Yine İngiltere’de kitlelerin sosyal ve psikolojik davranış ve tutumlarını tahribe, kitle ve birey psikolojisini bozmaya yönelik yerleşim merkezlerini, katedralleri bombalayarak onları yerle bir etmesi de psikolojik savaşın bir parçasıydı.

Nazilerin yürüttüğü psikolojik savaşa bir süre sonra Müttefiklerde aynı düzeyde cevap verdi. Müttefiklerde “düşman ülkelerin sivil halkını” aynen Naziler gibi hedef aldılar. Hatta ABD ve İngiliz hava güçleri Nazilerden daha da ileriye gittiler:

  • Savaşı kaybettiği belirginleşen Almanya’nın Dresden şehrini, sivil halkı, 13 Şubat ile 15 Şubat 1945 arasında üç gün boyunca acımasızca bombalamaları,
  • ABD’nin savaşı kaybettiği açığa çıkan Japonya’nın Hiroşima, Nazakasi kentlerine attığı atom bombaları ile bu şehirleri ve sivil halkı yok etmesi,

insanları derinden sarstı. Toplumsal vicdanda derin yaralar açtı.

Savaş sonrası dönemde, Nazilerin işgal ettikleri ülkelerde giriştikleri toplu katliamlar, insanlık onurunu ve değerlerini aşağılayan uygulamalar, Yahudilerin uğradığı soy kırım, toplumlarda ahlaki bir hesaplaşmayı ortaya çıkardı.

b. İnsanın, İnsanlığın Aşağılanması

1945’de savaş sona erdiğinde, sivil halkı hedef alan saldırılarda milyonlarca insanın öldürülmesi, şehirlerin harabeye dönüştürülmesi, sağ kurtulanların uzun süre bu harabelerde yaşamak zorunda kalması, devasa yıkıntıların, molozlarının uzun yıllar göz önünde kalması, çok sayıda insanın ruh sağlığı bozdu. Kişilik yapılarını tahrip etti.

Toplama ve imha kamplarının açığa çıkması, buradaki insanların yaşadıkları dehşet, gördüklerini insanlık dışı uygulamaları açıklamaları kamuoyunu için ek bir şoktu. Bu kitlesel kırımın bir grup kişinin işi değildi. Tam tersine planlı büyük bir organizasyondu. Bu yapılanma içinde görev alan her kişi yaptığını biliyordu ve bütünlüklü bir işleyişin bir parçası olarak davranmıştı. Her yerde insanlık değerlerinin savunuculuğuna soyunan ve bununla da övünen Avrupa uygarlığının, sömürgelerdeki “uygar olmayan toplumların” dışında, Batı uygarlığının beşiğinde, Avrupalıları ve insanlığı aşağılayan tüm bu girişimleri kendi toplumlarında şok dalgaları yarattı. Avrupalılar kendi gerçekleri ile yüzleştiler. Kendilerini sorguladılar.

c. Nürnberg: İnsanlık İçin Adalet

Batı uygarlığının kendi içinde hesaplaşması savaşın hemen sonrası başladı. Bu savaşta sivillere yönelik saldırı ve katliamlar savaş suçu olarak tanımlandı. İnsanlığa karşı suç kavramı olarak uluslar arası hukuka ilave edildi. Hızlı bir şekilde müttefik güçler (ABD, İngiltere, Fransa ve SSCB) Nazi Almanya’sının önde gelen sorumlularından sağ kalanları yargılayacaklarını ve cezalandıracaklarını ilan ettiler. Bunun için Nürnberg mahkemesini kurdular. Bu yargılama, savaşın galiplerinin yenilenleri işledikleri suçlar nedeniyle mahkeme önüne çıkarmasının tarihteki ilk örneğiydi. Nürnberg Mahkemesi Yahudi soykırımı,  barışı ortadan kaldırma ve işlenen savaş suçları, Cenevre Konvansiyonunun ihlali ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle Nazi Almanya’sının sağ kalan ileri gelen yöneticilerinin bir kısmını ölümle, bir kısmını da ömür boyu hapisle cezalandırdı. Yenenlerin “adaletiyle”, “faşizm cezalandırıldı”.  Batı uygarlığı kendini “temize çekti.”

Devam edecek: Savaşının Çökerttiği Avrupa ve Yeniden Yapılandırma Zorunluluğu 2

[1] https://fr.wikipedia.org/wiki/Bilan_de_la_Seconde_Guerre_mondiale#Pertes_militaires_en_Europe, 9.05.2020