Skip to main content
Weltpolitik, Anadolu Ortodoksları ve Ermeni Tehciri-Haluk Başçıl

Weltpolitik, Anadolu Ortodoksları ve Ermeni Tehciri-Haluk Başçıl

Cihan harbinde, Osmanlı topraklarındaki Çanakkale, Irak, Hicaz-Yemen, Sina-Filistin ve Kafkas cephelerindeki savaş planları Alman Genelkurmayınca yapıldı. Almanya, Büyükelçisi Wangenheim’in “Hem Türk ordusunu hem de donanmayı kontrol ediyoruz” gerçekliğinin ötesinde iç güvenlik de dahil Osmanlı siyasetine el koymuştu.

Ortodoks Rusya, iki yüz yıldır Balkanlardaki“Hıristiyan Ortodoks milletlerin” hamisi oldu. Onların özerklik ya da bağımsızlık taleplerini destekledi. Osmanlı’nın Balkanlardaki topraklarını kaybetmesinde Rusya’nın rolü büyüktü.

 93 Osmanlı-Rus savaşında Doğu Anadolu’da yaşayan Ortodoks Ermenilerin desteğini alan Rusya bu cephede büyük başarı kazandı. Kafkaslardaki hakimiyetini arttırmak, egemenliğini Anadolu’ya yaymak ve egemen olmak için Doğu Anadolu Ermenilerinin bağımsızlık taleplerini de destekledi. Çarlık Rusya’sının bu yayılma alanları Almanya’nın kendisine “yaşam alanı” olarak belirlediği yerlerdi. Bir sonraki “zaman-mekan”da bu bölge Hitler tarafından da “yaşam alanı/lebensraum” olarak tanımlanacak, önce Çarlık Rusya’sı, ardında da sosyalist Rusya’nın diplomatik, ekonomik ve askeri stratejileri ile çatışacaktı. Osmanlı topraklarının paylaşım savaşında – Birinci Dünya Savaşında- bu topraklarda yaşayan Müslümanlar ve Ortodoks Ermeniler ve Rumlar, Almanya ve Rusya gibi iki büyük gücün çatışma alanı içindeydiler. Ortodoks milletlerinin hamiliğini üstlenen Çarlık Rusya’sı:

  • Tarihsel olarak Rus ve Ermeni Ortodoks kiliseleri, Anadolu Ermenileri ile tarihsel bağa sahipti. Anadolu Ermenilerinin bağımsızlık özlemlerini destekliyor ve yardım ediyordu. Bunun yararını 93 Rus-Osmanlı savaşında görmüştü. Doğu Anadolu cephesinde Doğu Anadolu Ermenileri yanına çekmiş ve onları da kendi savaşına katmıştı.
  • Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanması da Osmanlı-Rusya savaşı sonrasında 1829’da varılan anlaşma sonrasında olmuştu. Anadolu Rumlarında da Rusya sevgisi ve sempatisi güçlüydü.

Rumlar ve Rus Ermenileri ile Anadolu Ermenileri Rusya’ya yakın, Almanya’ya ise uzaktılar. Kafkaslara, Yakındoğu’ya ulaşmada Doğu Anadolu stratejik öneme sahipti. Bu bölgede yaşayan Ermenilerle Çarlık Rusya’nın yakın işbirliğinin kırılması Weltpolitikte yer alıyordu. Almanya, hem Kafkaslarda Ermenileri Rusya’ya karşı ayaklandırma hem de Anadolu Ermenilerini yanına çekmeyi içeren bir politika güttü. Bu ikili politikanın da başarısızlığı durumunda Anadolu Ermenilerinin “Rusya ile bağlarını koparacak şekilde yaşadıkları bölgeden uzaklaştırılmalarını, Mezopotamya’ya sürülmelerini” planladı.[1]

“Kilit Taşı Osmanlı Devleti”nin Ele Geçirilişi

Almanya 1880’den sonrasında Osmanlı coğrafyasına hızla girdi. Giderek de Osmanlı devletinin ekonomik, askeri ve ideolojik-politikalarını etkisi altına aldı. 1912 Balkan savaşı sonrasında da Hükümetin –siyasi erkin- politikalarını yön veren hatta belirleyen hegemon haline geldi.

Ekonomik İlişkiler:

Almanya yaklaşık 30 yılda, yatırımlarda ve sermaye ihracatında, iki yüz yıldır Osmanlı topraklarına yerleşmiş olan Fransa ve İngiltere’yi geçti:[2]

  • Osmanlı dış ticaret hacmindeki payını %6’dan %21’e çıkardı. Aynı dönemde İngiltere’nin payı %61’den %35’e, Fransa’nınki de %18’den %11’e düştü.
  • Dış borç içindeki Osmanlı devletinin toplam borçları içindeki payını %7,5’den %21’e çıkardı. İngiltere’nin payı da %33,2’den %14’e geriledi.
  • Osmanlı devletinin sanayi yatırımlarındaki payını %0,3’ten  %20,6’ya çıkardı. Bu sürede İngiltere’ninki de %48,1’den %22,2’ye indi.

Almanya hızlı bir şekilde Osmanlı’nın “en ziyade müsaadeye mazhar devlet” konumuna ulaştı.

Askeri ve Siyasi İlişkiler:

Sultan Abdülhamit döneminde ordunun eğitimini ve yeniden yapılanmasını üstlenen “Alman askeri misyonu”nun yetiştirdiği genç Osmanlı subayları, onların eseriydi. Bu subayların Alman hocalarına saygı ve sevgileri büyüktü. Prusya askeri doktrinine göre yeniden yapılandırılan Osmanlı ordusu, genç subaylara güven veriyordu. Onur duyuyorlardı. Alman askeri misyon subayları askeri eğitimin yanı sıra Osmanlı ordusunu Alman silahlarıyla donattı. Almanya böylelikle Osmanlı ordusunu kontrolü altına aldı.

Genç subaylar Rusya ve İngiltere – Fransa’nın Osmanlı devletini çökerten politikalarının farkındaydı. İki yüz yıldır savaştıkları ve yenildikleri Rusya’nın Balkanlarda etnik ayrılıkçılara desteklediğini, kışkırttığını biliyorlardı.  İngiltere ve Fransa’nın da bir yandan Osmanlı’yı Rusya’ya karşı kollarken,  ayrılıkçı milletleri sahip çıkmalarına, fırsat bulduklarında Osmanlı topraklarına el koymalarına, ekonomik ve siyasi şantajlarına da tepkiliydiler. Bu düşünce ve duygular Avrupa’ya eğitime gitmiş öğrenciler, eğitimlerini bitirip yurtlarına dönen meslek erbaplarında, bürokrasi içindeki eğitimli kesimde, Türk esnaf ve ticaret erbaplarında da yaygındı.

93 Rus Harbi ve sonrasında Balkanlardaki komitacılık ve silahlı çete faaliyetleri Anadolu’ya sıçramış, Balkanların ardından Makedonya’nın ve Trakya’nın kaybı, Anadolu’nun da kaybedileceği korkusunu yaratmıştı. Çöküşün hızlandığı bu süreçte siyasi ve toplumsal psikoloji Osmanlı yönetici elitleri Almanya’nın kucağına itti. Osmanlı yönetici sınıfı içine düştüğü çaresizlik içinde Almanya’nın askeri, ticari, diplomatik gücüne ve Weltpolitike’ine sarıldı. Bunu Rusya, İngiltere ve Fransa’nın baskılarından kurtulmanın, Osmanlının çöküşten çıkarmanın yolu olarak gördüler.

İttihatçı hükümet, 2 Ağustos 1914’de Almanya ile yaptığı gizli anlaşmayla Osmanlı ordusunu Alman Genelkurmayına bağladı. Anlaşmada yer alan “İmparatorluk kararların tüm müttefik devletler – yani Osmanlı devleti için bağlayıcı olduğu” maddesi ile de her türlü egemenlik haklarından vazgeçti. Böylelikle Almanya, Osmanlı devletinin temel iç-dış güvenlik, savaş ekonomisi, siyasi ve diplomatik alanlarında karar sahibi oldu. Ülke Alman emperyalizminin sömürgesi haline geldi.

Cihan harbinde, Osmanlı topraklarındaki Çanakkale, Irak, Hicaz-Yemen, Sina-Filistin ve Kafkas cephelerindeki savaşları planları Alman Genelkurmayınca yapıldı. Bu cephelerdeki savaşların kritik kararlarını da Alman Genelkurmayı ve Osmanlı Ordusundaki Alman generaller birlikte aldılar. Alman büyükelçisi Wangenheim“Hem Türk ordusunu hem de donanmayı kontrol ediyoruz” derken kast ettiği buydu.

 

[1]German Responsibility in the Armenian Genocide, Vahakn N. Dadrian, Blue Crane Books, Cambridge 1996

[2]İlber Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu, İletişim yayınları, 2008, s. 52-56.

 

Devam edecek: Weltpolitik ve Ermeni Tehcir’in Politik – Pratik Boyutu