Ya Cehennem Ya da Sulh ve Huzur 2 – Orhan Karakuş
2000’li yıllar başında vukuu bulan topyekûn harpte ülkeler savaşı Türkiye’nin de cephe ülkesine doğru savrulduğu bir mecrada şiddetlenerek sürme istinadı taşıyor. Karadeniz’de vukuu bulacak bir deniz ve hava savaşı ve akabinde kara savaşları yakın tehlike olarak ufkumuzu sarmaktadır.
Tüm Yeryüzü Yıkımcıl Bir Savaşa Doğru İlerliyor
ARAFTAYIZ -1 başlıklı 29.04.2024 tarihli yazımızın, yeni bir politik kulvar bölümünde:
“1- Basına yansıyan yüzer bilgiler analiz edildiğinde Arasat’taki pek çok ülkede, iç savaş ve bölgesel çatışmalar senarize edilmektedir. İran’ın Ortadoğu sıcak çatışmalarına direkt çekilmesi ortamı daha da yıkımcıl kılacaktır. Tüm bunlara karşı nefsi mülkiyetçi düzeneğin mağdurlarınca sulh ve hakkaniyet cephesi kurulacak, can denkliğinde insan kardeşliği tealinde huzur dolu bir dünyanın doğuşu örülecektir.
….
2- Tarihselde vukuu bulduğu gibi bir kez daha kapitalist emperyalist sistem saldırgan savaş sanayi destekli sektörleri ve elektronik harp tekniklerini kullanarak çoklu bunalımını aşmaya çabalamaktadır. NATO’nun genel sekreter değişimi, Çin/ABD gerilimi, Polonya’da nükleer üs kurma girişimleri, Güney /Kuzey Kore ve Tayvan üzerinden provokasyon vb. yarınlarda beklenmedik alanlarda kaotik burgaçlar. Bu süreçler mülkiyetçi tarihseldeki vahşi uygarlığın son katresi olup çöküş ve değişimi de beraberinde getirmektedir. Yıkımcıl tahrip dinamiğine karşı dirimseli koruyan ve doğal gidişatla uyumlu yeni bir toplumcu hürriyet nizamın kurulması için, kamusal faydayı gözeterek sulh ve huzur ortamına geçişi sağlayacak devrimci bir iradenin oluşması kaçınılmazdır.”
Bu iki paragraf içinde yeryüzünde sürmekte olan mevcut çoklu kriz ortamının ve topyekûn harbin sıcak savaş 1. ve 2. cephelerinde çatışmalar şiddetlenirken, olası yeni cephelerin derinleşen boyutlarının ortaya çıkışı yanında yeni bir dünya nizamı için değişim dinamiklerinin sarmal halinde bir aradallığı görülmektedir.
Şimdiye kadar geçen bir buçuk aylık (45 günlük) sürede NATO-Rusya dolayımlı olarak Çin’in dahil olduğu savaşta, Batı’nın İngiltere mahreçli stratejik derinliği destekli Ukrayna’daki müttefik savaş güçlerinin, “Rusya’nın içlerini geniş anlamda vurma” konseptine, “Rusya’nın nükleer silah kullanım tehdidi” salvoları ortaya çıkmıştır. Bu atraksiyoner durumla yüksek boyutlu Avrupa – Rusya savaş gerilimi örülmektedir. Karşılıklı olarak tansiyon gün be gün yükselmekte belirli aşamalarındaki ara geçişleri taktik – stratejik hamlelerle tırmanmaktadır. İsrail’in Hamas güçlerinin saldırıları bahanesiyle Filistin’e yönelik başlattığı vahşi katliamlar, dolaylı olarak direniş cephesi adlandırmasıyla oluşan Lübnan–Suriye-Hursi Yemen ve İran eşgüdümlü yapıdan direkt olarak İran, çok boyutlu provoke edilerek açılan bu 2. savaş cephesine çekilmeye başlanmıştır.
Muhtemelen 3. Cephe Baltık denizi civarında Rusya-Avrupa kuzey hattı, 4. Cephe Karadeniz havzasında denize kıyı ülkeleri kapsamına alan hava–deniz savaşı ve 5. Cephe Asya pasifikte Japonya-Avusturalya odaklı Tayvan–Çin kutup dokumalı ve Çin’i savaş cephesine çekme minvalindedir. Bu gelişmeler basına sızan türlü açık bilgilerin sunduğu verilerin analitik irdelemesi sonucunda söylenebilecek gelişmelerdir. Mahfil derinlerde ne tür senaryo ve operatif atraksiyonların yürütüldüğü ise buz dağının altındadır. Tüm aklıselim yapı ve sulh yapıcı dinamiklerin sürece aktif müdahalesi kati şart olarak gereklidir.
Avrupai Tarz ve Amerikan Pembe Rüyasının Çöküşü
İnsan haklarının gelişim seviyesi, medeni ilişkilerde yapay bir seciyenin yüksek karakteri ve ulaşılması gereken cilalı sahte “Kopenhag Kriterleri” belgeli Birleşik Avrupa demokrasisi, cicili çekim cazibesini kaybetmiştir. Topyekûn harbin derinleştirilmesine ve Rusya’nın sömürgeleştirilip yok edilmesine karar veren ABD ve İngiltere’nin, AB’ın yaşamsal mimari sürecinden çekilmesinden beri bu meşum seciyede hızla çökmektedir. Son AP (Avrupa Parlamentosu) seçimlerinde çoklu krizler altında yoksullaşan yığınlar, gençliğin geleceğe yönelik kaygıları ve sürece karşı tutumu, kırsal üreticilerin tepkisi ve savaşa karşı yükselen orta sınıf hareketi, Avrupa’nın ABD ve İngiltere işbirlikçisi, savaş yanlısı liberal ve sosyal demokrat görünümlü hodbin ırkçı-faşist siyaset düzlemini parçalamaktadır. Avrupai tarzın bu nobran ikiyüzlü konumlanışını Ukrayna–Rusya savaşında aldığı doğrudan müdahale tutumunda ve İsrail’in Filistin’i yok etme saldırılarında destek olan tavırlarında apaçık yaşadık. AB’de görüntüde sanal olarak var olan demokratik ve insani değerlere dayalı sulh yapıcı barış gücü olma iradesi fiilen çöç olmuştur. BM ise konuşulmayacak kadar edilgenleşmiş, etkisiz bir meftadır.
Refah ve özgür yaşamın doruğu olarak sunulan Amerikan pembe rüyası çekimindeki batıya akın entelektüel alanda durmuştur. ABD, Irk ayrımı, göçmenlere karşı uyguladığı dışlayıcı politikaları, toplumsal katmanları dikey kesen gelir ve refah paylaşım düzlemindeki aşırı uçları oluşturan farklı dağılımlar ve iç savaşa doğru evirilen güney-kuzey bölüntüsünü anıştıran cumhuriyetçi-demokrat siyaset kırılmaları içinde debelenmektedir. Kısmen görece güvenli ve istikrarlı ABD emperyalist nefsi mülkiyetçi düzeneği, kendi çıkmazlarını aşmak için dünyada izlediği küresel savaş oyunları, darbe tezgahları ve iç savaş kışkırtıcılığı vesile sunduğu pembe rüya kabusa dönüşmektedir. Önümüzdeki Kasım’da yapılacak başkanlık seçimleri farklı operatif atraksiyonlara açık olup, Biden’ın yerine başka bir savaş kışkırtıcısı İngiltere ‘deki benzeri gibi bir tipol aktiristin ortaya çıkmasına gebedir.
Sulh Yapıcı Barış Gücü Oluşumunda Atraktör Türkiye
Öncelikle savaş ve katliamlar ortamın durması, sakinleşmesi ve toz bulutlarının dağıtılması için ılıman bir esenlik yelin esmesi gerekmektedir. Tarihsel birikimi ve beşeri bağlarıyla üç kıtada özgün varlık olan Türkiye Cumhuriyeti, yaşamsal alanlarda mimari ve toplumsal ilişkilerin yeniden yoğrulmasında kurucu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ruhumuzda nakş vecizesi, “Yurtta sulh, cihanda sulh” düsturu ile birlikte Asrupai hâlelenme platformu (Asya ve Avrupa’nın bir aradallığı olan bileşik adı olarak Asrupai) ülkeleriyle eş yöneltide inisiyatif almalıdır. Bu konumlanışında yakınımızdaki Karadeniz kıyı ve Akdeniz deniz kıyı ülkeleriyle oluşan birlik, ekonomik bağlantıları ve istişare platformlarında kültürel, sosyo- ekonomik ve psiko-politik asrupai halelenme formu girizgahına öncelikle kendisi girmelidir. Türkiye, Macaristan’ın NATO’ya karşı aldığı tutumu da irdeleyerek uyum birlikteliği kurabileceği ülkelerle eş yönelti atraktörü olarak örgüsel yapılanış daveti sunmalıdır. Bunun gerçekleşmesi istikametinde yol alınırken: Türkiye toplumunun her ferdi, can denkliğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin mümtaz yurttaşları olarak, doğal gidişatla uyumlu bilinçle, toplum devleti marifetiyle oluşturacak kul hakkına riayette hakkaniyetli tutum ve razılıkla helalleşme temelinde sağlanacak; adalet, sulh ve huzuru birlik ve dirlik içinde yaşamaya yönelik bir psiko-politik vicdani hatta buluşmaya da gayret edilmelidir.
Yeni bir dünya nizamının oluşumuna örgüsel katılımcı olabilmek için yaşamı yoğuran deruni Türkçe’nin mündemiç olduğu felsefi dizgenin temel kümesinin öz değerleriyle kendini çağımızda hakikati hemen hemen yakın kavrama ekseninden ilmî ve bilmi senkronize oluşum süreçlerine kendilik hâlinde gayretle toprağımızdan ağrı katılımcı olunması gerekiyor. Öklid geometrisi düzlemsel olduğu için düşüncenin form alışında düzleştirici belirlemeler yapar. Yaşamı rasyonalite temelinde değişime zorlama yerine, Öklit dışı geometrik formunun yorumlama becerisi, düşün deviniminin vektörel akletme işleviyle sezgisel prodeterministik (Yılmaz Öner) olarak bilinçli tutum ve davranışların üretilmesi lazımdır. Bu hâl tercümesi; kervanı yolda dizelim hâl tarzında; Tasavvufi Praksis yol felsefi dizgenin yoğurma tarzı olan hakikati hemen hemen yakın kavrama işlevselliğinde eş yönelti atraktörlerinin kombine bilgeliğini taşır. İnsanoğlu yeryüzünde değişimi gerçekleyen bilinçli varlığını kültüreli işleyen dil ile sürdürmektedir. Türk insanı, edebi ve yaşamsal akışta lirik kültürelini Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür.” vecisesinin ruhuyla, insanlığın şuurlu kurtuluşu için yoğurduğu dilsel değişkenlerinin dönüştürücü gücündeki doğal uylaşımıyla üretiyor. Bu ferdi, örgüsel ve yapısal atraktörlerin sulh yapıcılığı ekseninde yeni süreçlerin oluşum ve örülmesini de gerektirmektedir. Anadolu’da dem alan kadim kültürel teştinin yapılanışı ve yaşamdaki beşeri ebrulanım, sulh ve huzur ortamı için sağlıklı bir akışa evirtilmelidir.
Güney cephemizde, siyo-ing ittifakıyla; “arzı mevud hedefli küçük armegadon savaşı“ , kuzeyinde ise artık NATO mahreçli olmuş Ukrayna- Rusya savaşı sürüyor. 2000’li yıllar başında vukuu bulan topyekûn harpte ülkeler savaşı Türkiye’nin de cephe ülkesine doğru savrulduğu bir mecrada şiddetlenerek sürme istinadı taşıyor. Karadeniz’de vukuu bulacak bir deniz ve hava savaşı ve akabinde kara savaşları yakın tehlike olarak ufkumuzu sarmaktadır. Yeryüzünde derinleşerek süren çoklu kriz ortamları her alanda katmerli olarak yaşanmaktadır. Tüm kıtalarda kıtlık, kuraklık, harp ve darp ortamlarında sanki bir acayip devir olan vahşi bir melhâmeyi kübra hali vukuu bulmaktadır. Bu süreç sükûnetli bir tarzla sulh ortamına evriltilemez ise yeryüzü 2030 yıllarına kadar hercümerç olabilir. Sulh ve hakkaniyet cephesi acil ve yakıcı bir ihtiyaçtır. Cehennemden kaçış istikameti ancak hep birlikte örülecek sulh ve huzur ortamıyla sağlanır.
Kurban bayramı vesile Allah cümleten hepimize sulh ve huzur istikametinde yol açıklığı versin…
Baki Selamlar … Orhan Karakuş 17.06.2024
Kategoriler
Son Makaleler
-
YIKIM ve KIRIMDAN NASIL ÇIKILACAK?
-
Teknohibrit Harbi Bertaraf İçin Çözüm Yolu- Orhan Karakuş
-
Kültürel Devrim Halkasının Felsefi Dili Deruni Türkçe’nin Sentetik Gücü – Orhan Karakuş
-
Bağımsızlık – Saffet Bilen
-
Bilgeler Meclisi ve Ulu Hakanlık Divanı (BİMUHAD) – Orhan Karakuş
-
Ya Cehennem Ya da Sulh ve Huzur 2 – Orhan Karakuş
-
Ucu Yanık Mektup Değerlendirmesi -Fahrettin Önder
-
Osmanlı’nın Yarı-sömürgeleşmesi, Günümüz ve Çözüm- Saffet Bilen
-
ARAFTAYIZ…1 – Orhan Karakuş
-
2024 Yerel Seçimlerinin İrdelenmesi… – Orhan Karakuş