Skip to main content
1923-1934 Devrimci Atılım Döneminde Türkiye-İngiltere İlişkileri 3- Haluk Başçıl

1923-1934 Devrimci Atılım Döneminde Türkiye-İngiltere İlişkileri 3- Haluk Başçıl

Genç Cumhuriyet, İngiliz emperyalizminin husumetini  arttırmadan uzak durdu. Önüne koyduğu çağdaşlaşma hedefi doğrultusunda, İngiltere’nin bilgi birikiminden yararlanabileceği fırsatları da iyi değerlendirdi.

  1. 1923-1934 Dönemi Ekonomik İlişkiler

Türkiye-İngiltere ticari ilişkileri 1924’ten 30’lu yılların ikinci yarısına kadar giderek azaldı. Bunun nedeni İngiltere’nin cumhuriyet rejimine karşı olmasının yanı sıra Türkiye’nin dokuma ürünlerini kendisini yapmaya başlamasının, İngilizlerin diğer ülkelerle yapılan mal mukabili ticaretten uzak durmasının, diğer ülkelerde de sterlinin giderek değer kazanmasının ve Türkiye’nin yaşadığı döviz sıkıntısının etkisi oldu.[1]

 Lozan Barış Antlaşmasının ekonomik hükümlerine göre Türkiye’nin gümrük tarifelerini belirleme ve dış ticaretini düzenleme yetkileri 1929’a kadar sınırlandırılmıştı. Bu tarihe kadar dış ticarette özgür hareket edemedi. Anlaşma hükmünün sona ermesiyle, Türkiye 1930’dayeni gümrük düzenini kurdu. Yerli sanayi ürünlerini koruyan önlemler aldı.

Bu tarihe kadar Türkiye’nin İngiltere ile yaptığı dış ticarette açık veren bir konumdaydı.  Bu Türkiye’yi döviz olarak zora sokuyordu. Bağımsız ekonomik yapılanma içindeki Türkiye’nin dövize ihtiyacı varken tam tersine döviz açığı nedeniyle zora girecek olması, İngiltere’nin işine geliyordu. Ekonomik zora sokma politikasına uygundu.

Türkiye’de 1929’da yaşanan kuraklık tarımsal üretimi düşürmüş, ayrıca yaşanan dünya buhranı ekonomik sorunları daha da artırmıştı. Üstelik 1929 yılı, Osmanlıdan kalan borcun taksitinin de İngiltere’ye ödeneceği yıldı. Cumhuriyet’in zor bir dönemden geçiyordu. Türkiye dış kredi bulabilmek için İngiltere de dâhil olmak üzere Amerika, İtalya, Almanya’ya heyetler gönderdi.[3]Görüşmelerden bir şey elde edemedi. İstekleri geri çevrildi. Eli boş döndü. Bu gelişmeleri yakından izleyen İngiltere:

  • Cumhuriyetin kendi öz kaynakları ile dış borçlarını ödeyemeyeceğini ya da ödese bile büyük sıkıntıya gireceğini,
  • Türkiye’nin bağımsız ekonomi politikasını değiştirmek durumunda kalacağını,
  • Hatta kredi almak için demiryolları ve başka alanlarda imtiyazlar tanımaktan başka seçeneği olmayacağını,
  • İngiltere’ye yanaşacağını,

bekliyordu.

Bu durumu fırsata dönüştürmek isteyen İngiltere, Türkiye’ye 1930’da yeni bir ticaret anlaşması önerdi. Osmanlı döneminde olduğu gibi, kendisine ticarette özel bir statü tanınmasını istedi. Atatürk Türkiye’si yaşadığı ekonomik zorluklara rağmen bu isteği kabul etmedi. Bağımsız ekonomi politikasından taviz vermedi. Ülkenin çıkarlarını koruyacak şekilde,  Mart 1930’da İngiltere ile “Seyrisefain ve Ticaret Anlaşmasını ardından da Seyyar Ticaret” anlaşmasını yaptı.

1923-1934 döneminde İngiltere emperyalizmi Türkiye’nin ekonomik kalkınmasını kolaylaştıracak hiçbir ticari faaliyete sıcak bakmadı. Türkiye’ye kredi vermedi. Bununla da kalmadı. Ankara anlaşmasına göre Musul petrolünden elde edilen gelirin %10’nun 25 yıl süreyle Türkiye’ye aktarılması maddesine uymadı. 1926’dan itibaren yapılması gereken bu ödemeleri 1931’e kadar yapmadı. Buradan gelecek dövizden genç cumhuriyeti mahrum bıraktı.[4]

Yine bu dönemde İngiltere, Türkiye’nin SSCB, Almanya, İtalya ve diğer ülkelerle yaptığı mal mukabili ticaretten de uzak durdu. Türkiye İngiltere’den ithal ettiği sanayi ürünlerini dövizle satın almak zorunda kaldı. Genç cumhuriyetin yaşadığı “kısmi bir ekonomik ambargo”ydu.

  1. 1923-1934 Dönemi Askeri ve Siyasi İlişkiler

Büyük Britanya İmparatorluğu genç cumhuriyeti zora sokmaya yönelik ekonomik –ticari politikayla bütünsel bir siyasi ve askeri hat izledi. Cumhuriyet rejiminin giderek oturması ve devrimci atılımlarla yerini sağlamlaştırması, İngiltere’nin ticari ve siyasi yaklaşımını da etkiledi:

  • 1929’da ABD ve Fransa’nın birlikte Paris’te düzenlediği silahsızlanma konferansı Briand Kellog Paktı’na Türkiye’nin de katılması,
  • Ekim 1929’da İngiliz deniz filosundan savaş gemilerinin 3 günlük İstanbul’u ziyareti, Filo kumandanın İngiliz büyükelçisi ile beraber Atatürk ile görüşmesi, İngiliz uçaklarının İstanbul’da hava gösterileri, gemi personeli ile Türk spor kulüplerinin yarışmaları,
  • Akdeniz Filosundan bir kruvazör iki destroyerin Köstence’ye sonra da Ağustos 1930’da İstanbul’u, Gökçeada’yı ve Marmaris’i ziyareti,
  • Eylül 1932’de İngiliz donanmasından bazı savaş gemilerinin ve bir denizaltının, Karadeniz çıkmadan önce İstanbul’da kalması ve ayrılırken de Dolmabahçe Sarayı’nın önünde 21 pare top atışıyla Cumhurbaşkanı Atatürk’ü selamlaması,
  • İngiltere Kraliyet ailesinden bir heyetin Ankara ve İstanbul’u ziyaretleri ve Atatürk ile görüşmeleri,
  • 1929’da on havacı subayın ve iki deniz subayın eğitim için İngiltere’ye göndermesi,
  • Temmuz 1929’da Türk Genelkurmayından bir heyetin İngiltere yapılan hava kuvvetleri gösterilerine ve Uluslararası Havacılık Fuarına katılması,
  • 1932’de İngiliz Vickers firmasından alınan uçaksavarların ve diğer askerî malzemeler in teslimi,
  • Ekim 1934’te İngiliz harp okulu eğitim gemisinin İstanbul’u gayri resmi ziyareti,

iki ülke arasında yakınlaşmanın adımlarıydı.[5]

Bununla beraber, İngiltere Türkiye’nin bu dönemde yürüttüğü bölgesel pakt girişimlerine kuşkuyla yaklaştı:

  • Boğazlar Sorunu Çözme Girişimi: Mart 1933’da Silahların Azaltılması ve Sınırlandırılması Konferansı’na katılan Türkiye, İngiltere temsilcisine, Lozan anlaşmasındaki boğazlara ilişkin düzenlemenin Türkiye lehine değiştirilmesini, demilitarize boğaz bölgesinde güvenliğin Türkiye’ye bırakılmasını istedi. İngiltere ve Fransa bu öneriyi reddetti.
  • Balkan Paktı Girişimi: Mussolini İtalya’sının Balkanlara ve Doğu Akdeniz’e yönelik yayılmacı emelleri giderek belirginleşiyordu. Atatürk, Balkan ülkeleri arasındaki sorunların çözümü ve ortak işbirliği ve dostluk politikası oluşturmaya girişti:
    • Yunanistan ile 1930’da “Dostluk ve Tarafsızlık, Uzlaşma ve Hakem Anlaşması”, 1933’de “Samimi Antlaşma Misakı”
    • 1933’de Bulgaristan ile “Tarafsızlık, Uzlaşma ve Hakem Antlaşması”
    • Yugoslavya ile 1933’de “Dostluk, Saldırmazlık, Adli Tesviye, Hakem ve Uzlaşma Antlaşması”
    • Romanya ile 1933’de “Dostluk, Saldırmazlık, Hakem ve Uzlaşma Antlaşması”nı yaptı.

Arnavutluk, Kasım 1926’da “Dostluk ve Güvenlik Paktı” nı, daha sonra da Kasım 1927’de “Savunma Anlaşması” nı İtalya ile imzaladı ve onun nüfuzu altına girdiği için sürece hiçbir şekilde katılmadı.

Atatürk’ün ikinci adımı tüm Balkan ülkelerini İtalya’ya karşı güvenlik temelinde bir araya getirecek “Balkan Paktı” ydı. Bu girişime ilk tepki faşist İtalya’dan geldi. Mussolini Mart 1934’te de Doğu Akdeniz’de ve Trakya’da dahil Balkanlara yönelik yayılmacı emellerini dile getirdi.

Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya’nın katılımıyla Şubat 1934’te “Balkan Paktını” oluşturdu. Arnavutluk İtalya’nın hegemonyasında olduğundan, Bulgaristan da Yunanistan ile yaşadığı toprak sorunu nedeniyle Balkan Paktı’na katılmadı.

İngiltere başlangıçta pakta fazla ilgi göstermedi. Pakt imzalandıktan sonra, İngiltere “Balkan devleti aleyhinde olmayan,  İtalya ve Almanya’nın tepkisini de çekmeyecek, Türkiye’yi de rahatsız etmeyecek bir açıklamayla geçiştirdi.[6]

  • Sadabat Paktı Girişimi: Haziran 1930’da İngiltere, Irak’a “bağımsızlık” verdi. Ancak “bağımsız Irak” ta İngiltere’nin kendisine tanıdığı ayrıcalıklar tepkiye yol açtı. Kral Faysal, İngiltere’ye bağımlılığını dengeleme arayışına girdiği bu dönem, Atatürk Irak ve İran ile görüşerek, yakın Asya’da ülkeler arasındaki sorunları çözümü için ortak bir pakt önerdi. Atatürk, bu girişimden kuzey komşusu SSCB’ne ve İngiltere’ye de haberdar etti. Onların da görüşünü aldı. Sovyet Rusya Afganistan’ın da katılmasını önerdi. Ayrıca teklif gelmesi halinde pakta katılabileceğini belirtti. İngiltere ise bölgede “Saldırmazlık Paktı” kurulmasını gerekli görmediğini açıkladı.
  • İngiltere, Akdeniz’den Hindistan’a kadar uzanan coğrafyada ülkelerin dostluk ve işbirliği anlaşmalarıyla bir araya gelmesini istemiyordu. Türkiye’nin bu bölgede inisiyatif almasına da karşıydı. Günümüzde emperyalizmin Afrika’dan Asya’ya kadar Müslüman coğrafyasına yönelik hazırladığı BOP bu bölgeyi yangın yerine çevirdi. Toplumları etnik ve mezhep temelinde birbirini kırdırdı. Ülkelerin dağılmasına yol açtı. Bu vahşi politikaya karşı bölge ülkelerinin emperyalizmden bağımsız dostluk ve işbirliği içinde olmamalarının, ABD ve AB’nin politikalarını kolaylaştırdığı yaşayarak gördük.
  • Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Kutlaması: Türkiye’de, Cumhuriyetin onuncu yılını büyük şenliklerle kutladı. Birçok ülke bu kutlamalara temsilcileriyle katıldı. Çok sayıda devlet başkanı doğrudan Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’ya kutlama mesajları gönderirken, İngiltere Kralı ve başbakanı ise sessiz kaldılar. Sadece Dışişleri Bakanı aracılığıyla kısa bir kutlama mesajıyla geçiştirdiler. On yıl geçmesine rağmen İngiltere emperyalizminin, Cumhuriyet rejimine ve devrimci toplumsal değişimlere, sömürgelerindeki milliyetçi antiemperyalist hareketleri ateşlemesine duyduğu kin devam ediyordu.

Atılmaya başlayan karşılıklı bazı adımlara rağmen İngiltere, düşmanca politikasından hemen vazgeçmedi. Yeni rejimin güvenirliliğini, uluslararası alandaki saygınlığı sorgulayan, karalayan yayınları desteklemeyi sürdürdü.

  1. 1923-1934 Dönemi Türkiye İngiltere Bilimsel Kültürel İlişkileri

İngiltere’nin her türlü düşmanca girişimine rağmen Türkiye İngiltere’nin husumetini çekecek davranışlardan uzak durdu. Önüne hedef olarak koyduğu çağdaşlaşma çabasına yoğunlaştı. Bu konuda İngiltere’den yararlanabileceği her şeyi almaya çalıştı. Türkiye Almanya, Fransa, Avusturya, Hollanda, Sovyetler Birliği gibi ülkelerde yapılan uluslarası bilimsel kongrelere katıldığı gibi Londra’da yapılan kongrelere de katıldı:[7]

  • Mayıs 1929’da, Londra’da düzenlenen Beynelmilel Beşinci Askeri Tababet ve Eczacılık Konferansı’na,
  • Mayıs 1930’da Londra’da toplanan “Uluslararası 5. İnşaat ve Umur-u Nafia Kongresi” ne,
  • Temmuz 1930’da, Londra’da yapılan‘Uluslararası Tavukçuluk Kongresi’ne,
  • Ağustos 1930’da davet edildiği “Beynelmilel Baytari Kongresi”ne,
  • Ağustos 1930’da Demiryolları, fotogrametri vb. kongrelerine,
  • Türkiye 1932’de Londra’da yapılan “Beynelmilel Şehirler ve Mahallî İdareler Kongresi”ne katıldı.
  • 1932-1933 eğitim-öğretim yılında İngiltere’ye gönderdiği Türk öğrenci sayısı 9’a çıktı.
  • Kasım 1935 tarihinde Londra’da açılan “Çini Sanat Sergisi”ne Türkiye’deki müzelerindeki çini eserlerinden bazıları gönderdi.

Genç Cumhuriyet, İngiliz emperyalizminin husumetini daha arttıracak şekilde davranmadı. Düşmanca yaklaşımlara aynı şekilde cevap vermedi. Önüne koyduğu çağdaşlaşma hedefi doğrultusunda, İngiltere’nin bilgi birikiminden yararlanabileceği fırsatları elden geldiğince değerlendirdi.

Ekim 2020, Haluk Başçıl

Devam edecek: 1935-1938 Döneminde Türkiye-İngiltere İlişkileri

[1]Türkiye – İngiltere İlişkileri (1929-1939), Doktora Tezi Hakan Kaya, İstanbul 2019, T.C. İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri Ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk İlkeleri Ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı

[2] Türkiye’nin Dış Ticaretinde Avrupa Topluluğunun Yeri, Rüya Bayar, Murat Yüceşahin, https://www.researchgate.net/profile/Rueya_Bayar/publication/328282239_TURKIYE’NIN_DIS_TICARETINDE_AVRUPA_TOPLULUGUNUN_YERI/links/5bc457d6458515a7a9e7b009/TUeRKIYENIN-DIS-TICARETINDE-AVRUPA-TOPLULUGUNUN-YERI.pdf

[3] Atatürk Dönemi Türk-İngiliz İlişkileri, Ahmet EDİ,  Suat POLAT, https://www.researchgate.net/publication/328293456_ATATURK_DONEMI_TURK-INGILIZ_ILISKILERI

[4]Türkiye – İngiltere İlişkileri (1929-1939), Doktora Tezi Hakan Kaya, İstanbul 2019, T.C. İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri Ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk İlkeleri Ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı

[5] Türkiye-İngiltere İlişkileri(1923-1938),Hakan Kaya, http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/61208.pdf

[6] Türkiye-İngiltere İlişkileri(1923-1938),Hakan Kaya, http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/61208.pdf

[7]Türkiye – İngiltere İlişkileri (1929-1939), Doktora Tezi Hakan Kaya, İstanbul 2019, T.C. İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri Ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk İlkeleri Ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı