Skip to main content
Cumhuriyetçiler, K. Kılıçdaroğlu, M. İnce ve E. İmamoğlu-Haluk Başçıl

Cumhuriyetçiler, K. Kılıçdaroğlu, M. İnce ve E. İmamoğlu-Haluk Başçıl

Toplumlar içinde yaşadıkları tarihsel sürece uygun olarak liderlerini yaratır, liderleri de onları daha büyütür ve güçlendirir.

AKP on yedi yıldır iktidarda. Cumhuriyetin ve değerlerinin tek tek tasfiye edildiği bu dönemde, tahsilli orta sınıf Cumhuriyetçi kuşakta güçlü bir cumhuriyet savunusunu gelişti. R.T. Erdoğan ve ekibinin cumhuriyeti tasfiye adımları, M.K. Atatürk’e yönelik saldırıları, aşağılamaları ortaya çıkan tepkisel savunuyu daha da geliştirdi, büyüttü. AKP’nin ortadan kaldırdığı Cumhuriyet rejiminin yerine R. T. Erdoğan ve AKP kadroları tahayyüllerindeki “kendi rejimlerini”  inşa edememeleriyle ortaya çıkan yönetsel, ekonomik, sosyal ve kültürel boşluk ortamında sol Cumhuriyetçiler sağ cumhuriyetçileri ve yeni kuşak gençleri de yanına çekerek cumhuriyetçi bir dalgaya dönüştüler. AKP iktidarının ekonomideki başarısızlıkları ve 2018 de başlayan giderek artan ekonomik krizin en fazla hırpalayacağı yoksul kesimlerin de, AKP iktidarından koparak cumhuriyetçiler doğru yöneleceğini söyleyebiliriz.

İçinde bulunduğumuz süreci doğru değerlendirmek, yapmamız gerekenlere de ışık tutacaktır.

Cumhuriyet Mitingleri

Doksanlı yıllar, emperyalist sistemin “Küreselleşme ve Neoliberal Yeni Dünya Düzeni” ne uygun olarak devletlerin ve toplumların yeniden yapılandırılması yıllarıydı. Ülkemiz de bundan nasibini aldı. 90’lı yılların merkez partileri (Cumhuriyetçi sağ ve sol partiler) cumhuriyet rejiminin ekonomik alt yapısını oluşturan kamu kurum ve kuruluşlarını özelleştirerek, devletçilik laiklik, halkçılık, cumhuriyetçilik anlayışını tahrip ettiler. Yarattıkları çöküntü cumhuriyet karşıtlarına güç verdi, can kattı.  AKP’nin 2002 genel seçimlerinde birinci parti oldu. AKP’nin seçim sisteminin garabeti sayesinde TBBM büyük bir çoğunluğa ulaşması, cismi ile orantısız bir güce kavuşması cumhuriyetçi CHP kitlesinde şok etti. AKP iktidarının sevdikleri, inandıkları Cumhuriyet rejiminin sonlandırılacağından korktular. 2007 yılında yapılan cumhurbaşkanlı seçim sürecinde duydukları endişe ve korkuları onları harekete geçirdi. Ancak ne kaygılarını, korkularını anlayan bir CHP ne de liderleri vardı. İşte Cumhuriyet mitingleri bu süreçte ortaya çıktı. Laik-sol cumhuriyetçilerin (eğitimli orta sınıfın) kendiliğinden hareketlendiği ilk tepkisel gösterilerdi. Bir kısım derneklerin ve şahsiyetlerin (batıcı ve laiklik yanlısı bürokratik kesimlerin) ön ayak olduğu “AKP karşıtı Cumhuriyet mitingleri” davetini bir fırsatı olarak değerlendiler. Birçok şehirde milyonlar alanları doldu. Bazı sol siyasi yapılar, sendika, meslek kuruluşları milyonların katıldığı bu gösterileri, miting çağrısını yapan bazı kuruluşların kimliklerine ve şahsiyetlerine bakarak olumsuzladılar, karşı çıktılar. Gösterileri çağrıcı grubun eseri olarak gördüler. Onlarla katılımcıları özdeşleştirdiler. Mitinglere katılanları “belli kesimlerin” oyununa gelmekle suçladılar. Bu tavrın “masumane bir yanılgı ya da basit bir kafa karışıklığı” olmadığını, ilerleyen yıllarda, cumhuriyetçiler yaşayarak gördüler. Nitekim bu sol kesimlerin bir kısmı 2010 referandumunda, “YETMEZ, AMA EVET” tavrıyla, diğer bir kısmının da cumhuriyetçi kesimlerin ordudan temizlenmesine yönelik kurmaca davalarda “YİYİN BİRBİRİNİZİ”  tutumuyla anti cumhuriyetçilerin yanında olduklarını anladılar. Bu kesimle yollarını ayırdılar.

Gezi Eylemleri

AKP’nin giderek artan anti-cumhuriyetçi söylem ve uygulamaları, M.K. Atatürk’ü aşağılamaları sağ cumhuriyetçileri muhafazakar sağdan kopardı. AKP’ye duydukları tepki onları doğrudan sol cumhuriyetçilerin yanına taşıdı. Bu dönemde İstanbul’da başlayan “Gezi Eylemleri” bu iki cumhuriyetçi kesimin, doğalık içinde yan yana gelişlerinin de zemini oldu. 2009 yılının Cumhuriyet mitingi çağrıcılarının ortalıkta olmadığı bu dönemde “sol Cumhuriyet mitingcileri” sağ cumhuriyetçileri de yanına çekerek alanları bir kez daha doldurdular. Ülke tarihinin en büyük ve yaygın kitle eylemini gerçekleştirdiler.

İYİ Parti, işte bu gelişimin bir ürünüydü. İYİ parti, MHP içinde basit bir görüş faklılığının çok daha ötesinde tarihsel bir zorunluluğun eseriydi. Alanlara inen sağ cumhuriyetçiler CHP yöneticilerinin AKP’yi parçalamaya dönük CHP içinde (yukarıdan aşağıya yapay bir şekilde) oluşturmaya çalıştıkları merkez sağ parti girişimini de sonlandırdılar.

15 Nisan Anayasa Referandumu ve sonrası

AKP ve MHP ikilisinin (anti-cumhuriyetçi kampın) gündeme getirdikleri 15 Nisan Anayasa Referandumuna sol ve sağ cumhuriyetçiler birlikte karşı çıktılar. Sokaklarda, alanlarda ve sosyal medya ortamlarında sürdürülen “HAYIR” çalışmasının motor gücü ve kitlesi onlardı. Referandumda “Hayır”ı çoğunluk düzeyine ulaştırsalar da, sonuçları Anadolu Ajansı, YSK “evet” olarak açıkladı. AKP-MHP’nin birlikte kotardıkları referandum, iki cumhuriyetçi kesimi birbirine daha da yaklaştırdı, kaynaştırdı.

15 Temmuz 2016’da ABD destekli Fethullah Gülen darbe girişimi ile karşı karşıya kaldık. Darbe girişimini fırsata geçiren R.E. Erdoğan, OHAL uygulamalarıyla “Başkanlık Rejimi”ni fiili olarak uygulamaya soktu. Anayasaya aykırı bir şekilde Cumhuriyet rejimini ve değerlerinin son kalıntılarını da ortadan kaldırmaya dönük uygulamalara da, cumhuriyetçiler birlikte karşı çıktılar.

CHP başkanı Kılıçdaroğlu ve parti üst yönetimi 2017 Temmuzunda Ankara’dan İstanbul’a “Hak Hukuk Adalet Yürüyüşü”nü başlattı. Kılıçdaroğlu’nun karar sürecinde ‘güçlü bir katılım olacağını’ öngörmediklerini söylediği bu yürüyüş, cumhuriyetçilerin yeniden alanlara inmesi için bir fırsat oldu. Bu eyleme can kattılar, ruh verdiler. Yürüyüşçüleri İstanbul Maltepe’de milyonlar karşıladı. CHP yönetimi, ortaya çıkan kitle desteğinden şaşkındı. CHP yönetimi “cumhuriyetçilerin oyununa” gelmedi. Kabaran kitleyi Çanakkale “Adalet Kurultayı” açık hava toplantı ile soğuttu.

Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve M. İnce

CHP başkanı K. Kılıçdaroğlu, R.T. Erdoğan’a karşı anti-cumhuriyetçi kesimin liderlerin birisi olan AKP’li eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü, R.T. Erdoğan’a karşı “cumhuriyetçilerin ortak adayı” yapma önerisini sağ cumhuriyetçilere kabul ettiremedi.  İYİ Partinin Kılıçdaroğlu’nun oyununu bozması sol cumhuriyetçileri de rahatlattı. Siyasi patilerin kendi başkanlarını aday olarak gösterdiği bu süreçte Kılıçdaroğlu  aday olmadı/olamadı ve “adaylık hakkını” Muharrem İnce’ye verdi. M. İnci’nin 45 gün içinde yaptığı 100 mitinge, sol cumhuriyetçiler coşkuyla katıldılar. Katılım CHP’nin örgüt yapısının ve çalışmasının çok üstündeydi. Sol cumhuriyetçiler kendi adayını, adayı da onları coşturdu. M. İnci’nin nüktedan konuşmalarını, güçlü polemiklerini beğeni ve memnuniyetle karşıladılar.  Basında, sosyal medyada “ikinci Selanikli”, yeni bir liderin doğuşu dile getirildi. Ülkedeki Cumhuriyetçi rüzgâr giderek artıyordu. Cumhuriyetçilerin kazandıklarını düşündükleri seçim, bir kez daha Anadolu Ajansı ve YSK kararıyla ellerinden alınırken, gözleri M. İnce’yi aradı. Büyük destek verdikleri M. İnce’nin seçimlerin ertesi günü yaptığı açıklamayla kendisine duyulan güveni bir anda yok etti. Ardına düştükleri adaylarını “teslimiyeti” içlerini acıttı. Yollarına lidersiz devam etmekten başka çareleri de yoktu.

İstanbul Seçimleri ve E. İmamoğlu

Yollarına yılmadan devam cumhuriyetçiler Nisan yerel seçimlerinde sahneye daha güçlü bir şekilde çıktılar. Seçimlerin kritik merkezi büyükşehirlerdi. Özellikle de İstanbul ve Ankara idi. Erdoğan İstanbul seçimlerine verdiği önemi açık ve net ifade ediyordu:“İstanbul’u kaybeden, Türkiye’yi kaybeder”

Seçim öncesi anketlerinde sol ve sağ cumhuriyetçilerin ortak adayı CHP’li E. İmamoğlu’nun İstanbul’daki tanınırlık oranı son derece düşüktü. Tanınırlığı Beylikdüzü ile sınırlıydı. Yani İstanbul seçmenini peşinden sürükleyecek bir tanınmışlığı yoktu. Kısa seçim döneminde göstereceği performans, sosyal medyadaki görüntüleri de seçimleri kazanmaya yetmezdi. Bu seçimlerde HDP anti cumhuriyetçi kamptan koptu ve cumhuriyetçilerin yanına geldi. İmamoğlu’na seçimleri kazandıran da sol ve sağ cumhuriyetçilerin yanına ürkekçe gelen HDP ve seçmenleriydi.

İmamoğlu’nu İstanbulluların yanı sıra tüm Türkiye, Anadolu Ajansı sandık sonuçlarını vermeyi durdurması sonrasında tanıdı. AKP-YSK-AA üçlüsünün “komplosu” karşısında E. İmamoğlu, M. İnce’nin düştüğü duruma düşmedi. İmamoğlu, CHP İstanbul örgütü ve kendilerini destekleyen gönüllülerle birlikte tüm İstanbul seçmeninin oylara sahip çıktı. Oldubittiye izin vermedi. Bu zor dönemin başarıyla geçilmesi İmamoğlu sayesinde oldu. Hem mazbatayı alma sürecinde hem de aldıktan sonra tüm söylemleriyle, üslubuyla ve samimi tavırlarıyla, çatışmadan uzak barışçı tutumuyla sadece cumhuriyetçilerin değil, muhafazakar vicdan sahibi İstanbulluların da gönlünü kazandı. İstanbullulara güven verdi.

Şimdi önümüzde yenilenecek İstanbul seçimi var. Cumhuriyetçi kesimler daha büyük bir moralle seçimlere giriyor. İmamoğlu, cumhuriyeti ve değerlerini savunan konuşmalarıyla, çatışmadan uzak herkesi kucaklayan söylemiyle, vicdanlara seslenen gönül diliyle ve hak adalet talebi, demokrasi savunusuyla, şehir yoksullarının belediye hizmetlerinden yararlanmasına yönelik projeleriyle AKP tabanını sarsmaktadır. E. İmamoğlu İstanbul seçimlerinin en güçlü adayıdır.

Haluk Başçıl, Mayıs 2019

 

 

 

YORUMSUZ !