Skip to main content
Krizler ve Seçimler: İtalya / M5s örneği – 1 Haluk Başçıl

Krizler ve Seçimler: İtalya / M5s örneği – 1 Haluk Başçıl

İtalya’da ekonomik ve sosyal krizin üstünü örtmek, halkın giderek yükselen tepkisini önlemek, insanların mücadele azmini kırmak için iktidar ve medya “ulusal birlik” söylemlerine sarıldı.

İtalyan parlamenter sistemi, milletvekili ve senato olmak üzere çift meclisten oluşuyor. Seçim sisteminin karmaşıklığı nedeniyle bu çalışmada sadece Merkez sağ ve sol partilerin/blokların milletvekili seçim sonuçlarının çoğunluk oyları ele alınmıştır. 

  1. Seçimler ve Merkez Sağ ve Merkez Sol Parti İktidarları

İkinci Dünya Savaşından SSCB’nin dağılışına kadar merkez sağda Hristiyan Demokratlar ve solda da İtalya Komünist Partisinin egemenliği vardı.

Bu ikili yapı soğuk savaş sonrasında çözüldü. Sağda ve solda birçok küçük parti ortaya çıktı. Seçimler de iki parti arasında değil sağ-sol blok arasında bir yarışa dönüştü.

Mayıs 2001 genel seçimlerinden, Berlusconi’nin Forza İtalia’sı %20,57 oyla birinci parti olarak çıktı. Sağ koalisyon hükumeti 2005 yılına geldiğinde İtalyan ekonomisi euro bölgesinde gerileme içindeydi:

  • İtalya % 1,3 ile en zayıf büyümeye sahipti.
  • GSYİH’nın% 107’sine ulaşan kamu borcu ile en yüksek ülke konumundaydı.
  • Rekabet gücünü %25 oranında yitirmişti.
  • İç ve dış pazarda Asya ürünlerine karşı rekabet edemez bir durumdaydı.
  • İşsizlik artıyor, insanların alım gücü giderek düşüyordu.
  1. 2006 seçimleri:

Ekonominin teklediği bir dönemde yapılan seçimler:

  • Merkez sol “profesör” Romano Prodi önderliğinde 13 sol partiden oluşan Birlik,
  • Merkez sağ Silvio Berlusconi’nin önderliğinde 12 partinin oluşturduğu Özgürlükler Evi,

blokları arasında geçti.

Seçim kampanyası Türkiyeyi andırır bir tarzdaydı. Merkez sağ blok lideri Berlusconi, Sol “Birlik” koalisyonunu ötekileştiren, düşmanlaştıran ve ona hakaretler eden bir seçim kampanyasıyla toplumu kutuplaştıran bir politikayı öne çıkarıyordu. 

Berlusconi, “Bir yanda solun İtalya’sı var. Yüksek vergilerin, kötümserliğin, yalanların, hakaretlerin İtalya’sı. …haçı okullarımızdan kaldırmak isteyenlerin İtalya’sı. Diğer tarafta ise bizim İtalyamız var: Özgürlükler İtalya’sı. Haklar, hoşgörü, başkalarına saygının İtalya’sı, refahın İtalya’sı, her şeyin önce sevmeyi bilenlerin İtalya’sı…”  diyordu.

Baş baş geçen seçimlerde: Merkez sol blok oyların %49,80’ini, sağ blok da %49,73’ünü aldı. Berlusconi merkez solun önünü kesmek için hazırladığı kendi seçim sisteminin altında kaldı. Sadece 24.755 oy farkıyla sol blok 630 milletvekillinden oluşan mecliste 340, merkez sağ da 250 milletvekili çıkarıyordu.

Eski AB Komisyonu başkanı ve sol blok lideri Romano Prodi, 2006’da Berlusconi’den iktidarı devralıyordu. Merkez sol koalisyon hükumeti, Brüksel’in (AB’nin) orkestra şefliğini yaptığı neoliberal politikaları sol adına yürütecekti. İlk olarak vergileri arttırdı, arkasından da kamu hizmetlerinde kısıntıya gitti. Böylelikle bütçe açığını %4,4’den %2’ye düşürdü. İşsizliğin artışından, kamu hizmetleri gerilemesinden ve büyüme hızı da %0,7’ye düşmesinden en fazla alt ve orta alt sınıf etkilendi.  Alt ve orta sınıfın iktidara yönelik giderek artan tepkiler sol koalisyon içindeki var olan çatlakları daha da arttırdı. Sol birlik hükumeti iki yıl içinde çöktü. Erken genel seçimlere gidildi.

  1. 2008 Ekonomik Krizi ve Seçimler:

2007 başlayan ve giderek kendisini hissettiren ekonomik kriz ortamında yapılan bu seçimlerin galibi merkez sağ oldu:

  • Silvio Berlusconi’nin, sağ bloku seçimlerde oyların %46,81’ni, Forza İtalia’nın yerine oluşturduğu Halkın Özgürlük Partisi (PdL) %37,38’ini alıyordu.
  • Merkez sol blokun oyları ise % 37.54’de kalıyordu.

İki yıl sonra yeniden iktidara gelen merkez sağın 4 yıllık iktidar döneminde, neoliberal ekonomik krizle birlikte İtalya ekonomisi giderek çöktü:

  • Ekonomi 2008’de % -1,2, 2009’da da % -5,1 oranında küçüldü. 2010’da ile biraz toparlansa ve %1,4 büyüse de 2011’de tekrar %-1,5 oranında küçülüyordu.
  • Dış ticaret açığı 2009’da 4 milyar, 2010’da 27 milyar, 2011’de 24 milyar ve 2012 de de 11 milyar € ile giderek büyüyordu.
  • Dış borç 2012’de 2,6 trilyon doları aşıyordu. Bunun 1,2 trilyonu kamuya, 1,4 trilyonu özel sektöre aitti.
  • Hükümletin zora giren İtalyan finans ve sanayi kuruluşlarını kurtarmak için bunların borcunu üstlenmesi de iç borcu 1 trilyon dolara yükseltiyordu.  
  • 2011’ e gelindiğinde bütçe açığı % 4,6’e çıkıyordu.
  • İşsizlik ise büyük bir sorundu: 2008’de %6,8 olan işsizlik oranını 2012’de %10,6’ya çıkıyordu. alt ve orta alt sınıfta 24 yaş altı nüfusun işsiz oranı 2011’de 21,3 iken 2012’de giderek artıyor ve %35,3’e çıkıyor,35 yaş altı gençlerin yarısından fazlası aileleriyle yaşamak zorunda kalıyordu.
  • 2004-2008 arasındaki dört yılda hane halkının toplam borçluluk durumu %23 artıyordu.

Merkez sağ iktidar İtalyanın Almanya ve Fransa bankalarına olan ve giderek artan dış borçlarını geri ödeyemez duruma düştü. AB yetkilileri (özellikle de Almanya ve Fransa) İtalyanın iflasını ya da Euro bölgesi dışına çıkmak zorunda kalmasını önlemek için harekete geçti. Troyka (Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu IMF’nin denetçilerinden oluşan üçlü konsorsiyum) Merkez sağ iktidardan aldığı dış borçları (bankalara ve dış finans kurumlarına) ödenmesini istedi. Bu amaçla da iktidara bir ekonomik yaptırım program verdi.

Bu program Yunanistan’da olduğu gibi bir borç ödeme programıydı. Merkez sağ iktidar, Kasım 2011’de bu borç ödeme programı mecliste getirdi. Merkez sol blokun (PD ve UDC, FLI, API ve MPA partilerinin) çekimser kalarak destek verdiği program, 12 ‘Hayır’a karşılık 156 ‘Evet’ oy ile mecliste kabul edildi. Onaylanan ekonomik tedbirlerden elde edilecek 50 milyar €’luk ‘tasarruf’ borçların ödenmesini için atılan adımlardan sadece birisiydi.

Ekonomik tedbirle paketini meclise getiren ve buradan geçiren Başbakan Silvio Berlusconi, ‘AB’ye söz verdiğim yeni mali reformların onaylanmasının ardından istifa edeceğim’ sözünün arkasında durdu ve 12 Kasımda istifa etti. 

Berlusconi’nin istifasıyla boşaltılan başbakanlığa AB eski Rekabet Komiseri Mario Monti getirildi. İktidar bir süre yatırım bankası Goldman Sachs’a danışmanlık yapan  ‘tarafsız ekonomi uzmanı’ Mario Monti liderliğinde teknokratlar hükumetine devredildi. Görevleri açıktı, yapacakları tek iş: Troyka’nın oluşturduğu borç ödeme (halk dilinde kemer sıkma) programının hayat geçirilmesiydi. Yunanistan başarıyla uygulanan ‘teknokratlar hükümeti’ modelinde bu kez sıra İtalya’daydı.

Teknokrat başbakan “İtalya’yı Kurtar” adı altında bir borç ödeme (kemer sıkma) programı ilan etti. Programın hedefi 2013 yılına kadar kamu harcamalarının azaltılmasını, çeşitli yapısal reformların uygulanmasını ve üç yıl içinde 63 milyar €’luk bir tasarruf için:

  • 2012 yılından itibaren emeklilik yaşının kadınlarda 60’tan 62’ye, erkeklerde ise 65’ten 66’ya yükseltilmesi,
  • Enflasyon ne olursa olsun emekli maaşları 2013 yılı sonuna sabit kalmasını,
  • Yeni gelir vergilerin yanı sıra Berlusconi döneminde kaldırılan emlak vergisinin geri getirilmesi, ikinci evlerin vergilendirilme, KDV’nin yüzde 23’e çıkarılması, gıda ürünlerindeki KDv’nin de 2 puan arttırılması, zorunlu tüketim vergisinin yükseltilmesini,
  • Yerel yönetimlerden 5 milyar €’luk bir kısıntı yapılması, Belediyelerdeki çalışma komisyonlarının küçültülmesi ve bazılarının da kaldırılmasını,
  • Üç yıl içinde 63 milyar €’luk bir tasarrufun sağlanmasını,
  • Kamu kurumlarının özelleştirilmesi, kamu arazilerinin satılması ve elde edilecek gelirin borç ödenmesinde kullanılmasını,
  • İşgücü piyasasının reformuyla işverenlerin işçi çıkarmalarının kolaylaştırılmasını,
  • Likidite sorunu çeken İtalyan bankaların aldıkları kredilerde devletin garantör olmasını,

içeriyordu.

Program bilindiği ve beklendiği gibi bir avuç zengin kesimin dışında, alt ve orta alt sınıfın alım gücünü düşürdü. Emeklileri, düşük ücretle çalışanları, kısa süreli geçici işlerde çalışan düşük gelirlileri, işsizleri kısacası geçim zorluğu içindeki milyonların hayatını daha da zorlaştırdı. Onları yoksulluğa mahkum kıldı. Zenginlerle yoksullar arasındaki gelir adaletsizliği daha da arttı.

Ekonomik sıkıntı çeken ve borcunu ödeyemeyen, iş bulamayan, insanlardan şehir meydanında kendisini yakanlar, asanlar oldu. Kardinal Sepe yaşananları “Bu kriz, bireyleri canından eden bir dünya savaşı gibi” diye tanımlıyordu.

Toplumda Mario Monti hükumetine karşı duyulan kızgınlık ve nefret giderek yükseldi. Alt ve orta alt sınıftan ücretliler, emekliler, işsizler başkalarının borcunu ödemek istemediklerini haykırdılar. Kemer sıkma programa karşı çıktılar. Birçok şehirde vergi daireleri önünde protestolar düzenlediler. İşçi sendikalar genel greve gitti. Roma, Torino, Milano ve Napoli gibi kentlerde yürüyüşler yapıldı. Eğitim harcamalarındaki kesintileri protesto için öğrenciler de sokaklara indi. Roma’da başbakanlık sarayı Chigi’ye yürümek isteyen on binlerce kişi, Milano’da Monti’nin rektör olduğu Bocconi üniversitesine yürüyen öğrenciler polisle çatıştı. Çok sayıda kişi yaralandı, gözaltına alındı. AB ve Monti hükumeti, tüm tepkilere rağmen oluşturdukları programdan taviz vermedi.

Ekonomik krizin tetiklediği sosyal krizi, halkın giderek yükselen tepkisini önlemek, insanların mücadele azmini kırmak için iktidar ve medya “ulusal birlik” söylemlerine sarıldı.

Devam edecek…

Haluk Başçıl, 15.02.2019

Kaynaklar:

https://www.robert-schuman.eu/fr/observatoire-des-elections-en-europe/18-italie

https://elezionistorico.interno.gov.it/index.php?tpel=C&dtel=24/02/2013&tpa=I&tpe=A&lev0=0&levsut0=0&es0=S&ms=S

http://www.wikiwand.com/tr/2006_%C4%B0talya_genel_se%C3%A7imleri