Skip to main content
Razılığımız; Tüm Halikin Hakkını Savunma ve “Geleceği Birlikte Kurma” 3 – Orhan Karakuş

Razılığımız; Tüm Halikin Hakkını Savunma ve “Geleceği Birlikte Kurma” 3 – Orhan Karakuş

Ülke çöküşte, kurumlar felç, iktidar ve muhalefet mikrofon elde neo-liberalizm düeti yapıyorlar.

Medyada; “K. Kılıçdaroğlu bagajı”…

Kılıçdaroğlu: “Kavram (hellâleşme) biraz benden çok benim dışımda CHP’ye mesafeli olan kesimlerin dillendirdikleri bir kavramdı. Güzel bir kavram aslında çok sık kullanılan bir kavram. Dolayısıyla barışa, sevgiye, hoşgörüye çağrı yapan bir kavram. Dolayısıyla bu kavram bence çok güzel.”(abç)

Bu bir rıza lokmasıdır”, hakkını helâl et, Ölümlü kalımlı dünya ne olur ne olmaz gel hellâleşelim” günlük yaşamda hemen hemen her yurttaş kullanır. “Benim dışımda CHP’ye mesafeli kesimler saptaması” yaşamda razılıkla hemhal oluş yaklaşımını tahrip ederek bölme/öteki (fay hattı oluşturma) güncel siyasete transfer eder ve istismara kapı açar.

Barışa, sevgiye ve hoşgörüye soyutlaması tekniktir. Dirimsel olmayan bir kuruluk taşır: Daha önce (1: yazıda)  ifade ettiğim temel küme öğelerinin iç içe uygulanması sulha, birlik ve dirliğe, huzura ve varlığın tabiatında var olan bütünlüklü hürriyet alanına sevgi ikmali yapar.

Politik yol açma ve vicdani rota belirleme kısa-uzun kul hakkına riayet stratejik bir gönül yaklaşım olurken, ilmi siyasette yapılan her hamle kısa günde kazançlı çıkma taktiğidir. Bu minvalde Kılıçdaroğlu “Helalleşmek yüzleşmek, barışabilmek, devam edebilmek demektir. Bunu yarası olan topluluklarına yapacağız. Kim ne suç işlediyse hukuk onun hesabını soracak. Ben bu ülke çocuklarının ardımdan bu ülkeyi barıştırdığımı söylemelerini istiyorum. Açık yaralar var, biliyorum zor olacak ama kesinlikle yapacağız. 28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp helalleşeceğiz, ikna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz. Roboski’yle helalleşeceğiz. Sivas, Maraş mağdurlarıyla, Diyarbakır hapishanesi mahkumlarıyla helalleşeceğiz. Varlık vergileri altında inim inim inleyen azınlıklar, 6-7 Eylül mağdurlarıyla helalleşeceğiz. Ali İsmail Korkmaz’ın ailesiyle, Soma’yla helalleşeceğiz. Darbeciler tarafından bir sağdan bir soldan gençlerimiz asıldı, onlarla helalleşeceğiz. Ahmet Kaya ile helalleşeceğiz” 

Ve devamında ötekileştirilen kesimlere yönelik saydığı olgulara ek ve ateşi tüten acı olaylara yeni gönderimler yaparak kendi toplumsal taban dayanaklarının dahil olmadığı esasen daha çok iktidarlar menşili pek çok olayı ya görmezden gelip ya da susarak siyaseten içinde  olduğu durumları da ifade etmektedir. 

Bagajdakiler, CHP’nin uygulama politikalarının belirleyici olmadığı özelikle 1960 ve sonrası,  12 Mart 1971, CHP koalisyonu,12 Eylül 1980, 1980 sonrası SHP koalisyonu, tekrar DSP koalisyonu ve AK döneminde meydana gelen pek çok durumu belirtmektedir. Kamusal alanda hukuksal olarak bir hesap mizanı, politik kulvarda özeleştiri gerektiren durumlar günlük yaşamın dirimsel ahlaki boyutundan çıkarılıp iskelet olarak tek yönlü “helâlleşme yolculuğu “ bagajına alınmamalıdır.

 Basında; “Muharrem Erkek rötuşu”, “Cihangir İslam açıklaması”…

Gelen tepkilerden Bagajın çok karışık ve  ağır olduğunu anlayan CHP genel başkan yardımcısı Muharrem Erkek;helalleşme ayrı, hesaplaşma ayrı” diyerek:

“Toplumun her kesimi acılar yaşadı. Her kesimin yaraları var. Başkalarının acılarını hissetmezsek onları anlayamayız. Türkiye’nin barışa, birlikteliğe ihtiyacı var. İktidar 20 yıldır bu toplumu kutuplaştırıyor. İnanç farkından etnik aidiyet fakından kutuplaştırıyor. Ötekileştiriyor. Düşmanlaştırıyor. Farklılıklar üzerinden toplumu bölüyor. Halk artık bundan bıktı. Biz ise kucaklaşmayı, barışı sağlamayı, 83 milyon bir arada yaşamayı hedefliyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu’nun sık sık vurguladığı gibi biz CHP olarak farklılıkları zenginliğimiz olarak görüyoruz ve barış içinde bir arada yaşamak istiyoruz. Bunun için geçmişi deşmek, yaraları kanatmak değil gelecek için toplumsal barışı kurmak istiyoruz. Bu ülkede her kesim acılar yaşadı, yaralandı. Aleviler, Kürtler, Romanlar, emekçiler, yoksullar hemen her kesimin acısı, yarası var. Biz bu gerçeklerle yüzleşmek, bizim de hatamız varsa onu kabullenmek ve barışı sağlamak istiyoruz. Toplumsal kesimlerle helalleşmek bu anlamdadır. Yoksa iktidarla, Saray’la helalleşmek diye bir konu yok” diye konuştu.” (Fikret Bila sorusuna  Gazete duvar haberi…) (abç)

Burada: Bunun için geçmişi deşmek, yaraları kanatmak değil gelecek için toplumsal barışı kurmak istiyoruz.” saptamasıyla sürece rötuş atıp; geleceğin birlikte inşası için kul hakkına riayetin bir parçası olan toplumsalda hakkaniyet, sulh ve huzur ortamına gönderim yaptı.

Birinci bölümde tamamını alıntı olarak sunduğum “helâlleşme mevzusuyla” ilişkili olarak Cihangir İslam:

Cumhur İttifakı, bütün kimliklere kendileri gibi olmayı dayatıyor. Millet İttifakı ise insanı esas alarak bugün vatandaş olmasa bile bu topraklarda yaşayan bütün kimliklere, ülkenin revizyona ihtiyacı olduğunu görerek yaklaşıyor. Yeni bir toplumsal sözleşme ile kimliklerimiz üzerindeki baskıyı kaldırıp, her kimliği meşru ve eşit kabul ederek, bunların bir araya gelmesiyle yeni bir yapı kurulmasını esas alıyor diye cevap verdi.(abç)

Bu alıntıda birkaç örtük kavram var: “bugün vatandaş olmasa bile”, “ülkenin revizyona ihtiyacı”  ,“yeni bir toplumsal sözleşme”, “her kimliği eşit ve meşru görerek”,  “yeni bir yapı kurulması” bunlarla anlatılmak istenen meramların (biz niyet okumayalım) kendisince daha net açıklanmasına ihtiyaç var. Şimdilik Cihangir İslam’dan bu açıklamaları bekleyelim.

Kapsam ve içerikte uylaşım arayan toplumcu yurtsever hattın ana fikrini dile getirelim: Güçlü ve hür Türkiye için yurttaki tüm halikin hakkına riayet temelinde (kökenine ve inancına bakmaksızın ) tüm yurt insanlarının; dirlik -birlik ve uylaşım ufkuna doğru kader birliği içinde, kanunlar önünde eşit yurttaşlar (vatandaşlar) olduğu hakkaniyetli toplum devleti (hemen hemen tam yapı) marifetiyle kamusal alanı güçlü toplumcu hürriyet düzeni (dönüşüm)  ortamında sulh ve huzurla yaşamı sağlayan arı ve salih bir ruhla yol açma ihtiyacımız vazgeçilmez desturumuzdur.

AKP Liderliği ve sözcülerinin “28 Şubat Resti”…   

Yeryüzünde rejim fark etmez tüm siyaset muktedirler harp ve darpleri esas alarak sömürgen neo –liberalizm temelinde öncelikle insan hakları mavalı, çevre hakları yalanı ve en nihayet kadınların mülkiyetçi düzenek mağduru durumlarını istismar ederek toplumsalda eşitlik nameleri (birkaç Kuzey Avrupa ülkesini dışta tutalım) ve ikiyüzlü uygulamalarıyla yaşamsal kaynakları talan ederek dünyayı kurutup harap hale getirdiler.

Ülkemizde de benzeri durumun izdüşümü halinde; duygusal alan sömürüsü, masumun ahını göklere havale, tarihsel miras savurganlığı siyasetiyle kamu kaynaklarını ve ülke zenginliklerini dincilik sosuyla iktidar yandaşlarına dağıtımın yanında  “faizlerle oynayarak” (BAE prensi bu işin taşeronu) oligarşik mali sermayeye sunuyor. Yine aynı argümanları farklı telden söyleyen muhalefetin ,          “kuruluş ve kurtuluşun ruhunu” istismar ederek; “ortalığa pekmez dökeceğim, her yaraya tuz basacağım” söylemiyle meselelerin derinlemesine analiz ve irdelemesinden çok uzakta olduğu görülüyor. CHP sözcüsü Faik Öztırak’tan apaçık ara name: “Dolayısıyla milletimizin de çok fazla endişe etmemesi gerekir. Doğru ilaç verildiği zaman bu ekonominin çok hızlı toparlandığına ben 2002 yılında şahit olmuştum. Yani 6 ayda bu ekonomi doğru ilaçla toparlanır.”  Kemal  Kılıçdaroğlu Habertürk programında: “Ekonomide vatandaş icraata oy verecek. İşin dinamosunu özel sektör oluşturacak. Hangi ürünleri üretmesi gerektiğinin planlanması lazım. DPT kapatıldı, stratejik planlama kuracağız. Bunların hepsi çağrı beyannamesinde belirlendi  söylemiyle neo-liberalist kitabın kapağını yapıyor. CHP lideri, mevcut AKP iktidarının 20 yıl boyunca uyguladığı Kemal Derviş vari bir ekonomik programla ülke kaynaklarının transferi temelinden ifşaatları örten algısal yüzeysel bir pansumanla uğraşmaktadır. Ülke çöküşte, kurumlar felç, iktidar ve muhalefet mikrofon elde neo-liberalizm düeti yapıyorlar.

Dünyada sürmekte olan III. Dünya harbinin farklı aşamalarıyla (bknz: www.gelenekvegelecek.com ilgili yazılar) dört bir yönde cephe sathına sürüklenen ülkemiz Türkiye’de; sulh yapıcılığı ekseninden hakkaniyetli tutumla her varlığın hakkını teslim eden adilane yönetim tarzı ancak ve ancak ülkenin kurucu felsefesince uygulanan kamusal alanı güçlü toplumcu hürriyet düzeniyle gerçekleşir. (İnşallah Güçlü ve Hür Türkiye için program temaları yazı dizininde temel kavramları irdelemeye  gayret edeceğim.)

Helalleşme yolculuğu bagajından 28 Şubat ve başörtüsü meselesini odağını ele alan AKP lideri Tayyip Erdoğan: “Dün ‘helâlleşme’ kavramına böyle bakan bugün birden aydınlanmayla 180 derece dönüşle helalleşme peşine düşmeleri ne kadar ilginç. Sen önce başörtülü bacılarımdan, git helallik iste. Utanmadan sıkılmadan kalkıyorsun birde onların hukukunu biz koruyoruz diyorsun… Hayatı yalan, bu işin gerisindeki niyeti görmesek bilmesek, diyeceğiz ki, geçmişteki yanlışlarını görüp helalleşmeye herkesin hakkı var. Bay Kemal…,” (abç)

Bu ajitatif propaganda torbasında aşina oldukları “bu işin gerisindeki niyet” dışında üzerinde durulacak bir argüman yok. Mağdur edebiyatı işlemez halde ve durumun vahameti süreçte açığa çıkacaktır.

AKP genel başkan vekili Numan Kurtulmuş: “Çok farklı kesimlerden kişilerle helalleşmek gerekeceğini, bu sözlerin inşallah ne manaya geldiğini bilerek bu helâlleşmeyi gündeme getiriyordur. Hele o tek parti zamanlarına girmiyorum, oralara girersek oradaki defter çok kabarık ama çok partili siyasi hayatımız da dahi konuları açtığımız zaman CHP’nin hakikatten milletimizle helâlleşmesi gereken çok konuları var. Samimiyetle helâlleşmelerinin kendileri içinde hayırlı olacağı kanaatindeyim. Eğer bir şeylerden özür dilenecekse ‘15 Temmuz örtülü bir darbedir’ sözünden dolayı da CHP özür dilemelidir… Darbe ve olağanüstü dönemlere destek olmaları ve ‘28 Şubat’ sürecindeki tutumlarını söyleyince bozuluyorlar…” (abçNuman Kurtulmuş kanımca öz eleştiriyle helalleşmeyi birbirinin yerine kullanıyor… AKP cenahında; Kemal Kılıçdaroğlu’nun helâlleşme çıkışı,  her sahada bir şaşkınlık yaratmış ve zaten kadim kültüreldeki muazzam arılığı idrak edemeyen günümüz siyasi elitleri oldukça bulanık olan bu süreci daha da bulandırmaya gayret ediyorlar. Ne diyelim su bulanmadan durulmuyor.”

Helalleşme olgusunun  dirimsel çağrışımı kadim kültürelin diğer normatiflerini de güncelde yeşertmelidir. Kavramın iskelet haldeki statik ve istismar yönüne dikkat çektiğim bu yazı dizininde; kadim kültürelin dinamik; “razılıkla helâlleşme” öz değerinin (on yıldan fazla zamandır kitap ve makalelerde dikkat, dikkat dediğim ve iyi tanımlı ahlak temel küme öğesinin) farklarını ve ortaya çıkardığı yönelimleri güncelde tekrar ele aldım. Helâlleşeme gündemi, “Razılıkla helâlleşme”  temel kümesinin bu öğesinin, dünü, bugünü ve yarınki muhteva ana sahiklerinin diğerleriyle içiçeliği sunumunu yapmamıza yol açtı. Ülkemizin güçlü ve hür geleceğinin birlikte inşası için hakkaniyetli sulh yapıcılığı üzerine ayrıntılı görüşlerimi sunmaya gayret edeceğim.  

Birlik, dirlik, uylaşım ufkunda kader birliği için Tasavvufi Praksis yolda; toplumcu yurtsever bir bakışla,  Güçlü ve Hür Türkiye için gönül deminde bir akletmeyle durum analizi ve olası sonuçlarının kestirimlerini sezgilerimiz ışığında mantık kulvarında işlemeye İnşallah devam edeceğiz.  Allah Kerim vesselam…

Baki selamlar…           

                                                                                           29.11.2021 Orhan Karakuş