Skip to main content
“Sosyal Karar Teorisi” Üzerine: Kişisel mi? – Orhan Karakuş

“Sosyal Karar Teorisi” Üzerine: Kişisel mi? – Orhan Karakuş

Günlük ya da kritik süreçsel, kişisel kararlarımızı nasıl veririz? Bunun matematiksel modellemesi veya kesin bir formülasyonu ortaya konabilir mi? Kısaca herhangi bir şeyin (kişisel/toplumsal) faydalı veya zararlı olmasını hangi kriterlere göre ayırt edebiliyoruz?

Aydınlanma çağında doğuda manayı önceleyen tebai aitlik kadim kültüreli (Cemil Meriç) ile batıdaki rasyonel akılla dayalı toplum sözleşmesi temelli yurttaşlık (J. J. Rousseau)  kaba servet ve sermayenin yanında türevsel formlarını da kapsayan nefsi mülkiyetçi kültürelin farklı iki dinamik üreteci olmuştur.  İnsanda kendinde mündemiç bir akıl ( Saltık akıl ile irtibatlı W.Hegel) ve her şeye kadir Allah-u Teala ile içe doluşlu akıl ( tasavvufi olarak vahiye açıklık)  batı ve doğudaki kültürel ikiliğinin kaba ayracıdır. Temelinde başat olarak hangisi  (tümevarımsal / tümdengelimsel) önde ise  (toplumsal akış süreçlerindeki baskın yönelim) kültürel onunla dem almaktadır. Ülkemizde kapitalist sistemin başat olmadığı kurtuluş ve kuruluş yıllarında (1919-1935) toplumsal kültürel;  kendini önceleyerek (kendini sevicilik ve öz-çıkarcılık) evrensele ulaşımdan çok, hakikati önceleyip hakka riayetle kendini bilme kulluk ve kamusallığı öne almaktaydı. Bugün ülkemiz dahil nefsi mülkiyetçi düzen kültüreli tüm dünyada tümleşik tek odaklı bir yapıya bürünmüştür. Dünyadaki kültürelin üretimi ve yönetimi  ( yazılı-sanal- görsel medya, bilişim -telekomünikasyon, edebiyat –sanat hatta bilimsel yazın) ile birbirine dolayımsız çıkarlarla bağlı dar bir seçkinler topluluğu olan (mali oligarşi ve oligark hükümranlık) yapı tarafından tüm yaşam alanlarında kirli bir dezenformasyon ve algı yönetimi altındadır.

Sosyo-pisiko evrimsel süreçteki güncel toplumsal akışta aslen kendimizin gibi görünen çoğu kararlarımız, bilinçaltına nüfuz edilerek sanılaştırılmaktadır. Vicdani kanaatler ile sezgisel analizler, örf ve adetler ile tarihselde ortaya çıkan moda eğlimler ve nefsi mülkiyetçi düzen dezenformasyonu ve algı yönetimi ile  “kuşatılmış akıl”  altındaki birey nasıl davranır? Bu minvaldeki bir irdelemeyi içeriği olgusal olacak; “31 Mart yerel seçimlerini”  vesile  kılarak ele alamaya gayret edeceğim.

M.Yılmaz Öner’den sosyal karar (seçiklik) teorisi…

Öncelikle; Geleneksel Çin felsefesi Mao Zedung ve Sosyal Karar Teorisi (Belge yayınları – 2007) yapıtı ile M.Yılmaz Öner’den sosyal karar (seçiklik) teorisi aksiyomatik yapısının dayanaklarına dikkat çekelim. M. Yılmaz Öner mistik doğunun özelikle Çin düşün hayatında etkin felsefi yaklaşımları; Taoculuk, Konfüsyuculuk, Mao Zedung ve diğer düşünürleri irdeleyerek kendi düşünüşü için; bir temel küme içinden fayda ve en-çoklaştırma yönündeki en üstün değer eğiliminin (refahtan pay) istikametinde olası durumların oluşturduğu (hem pisikolojik- ruhsal gerilimleri, hem de tarihselde toplumsal beklentilerin ortaya çıkardığı) eğilimleri analiz ederek, Maoist ve Marksist seçkinin toplumsal boyutuna vurgu yapar:

                        “ …Mao’nun ilkesine göre yani toplumdan gelen kararların toplanması ve yeniden halka götürülmesi yoluyla, bu süreç toplumla birlikte oluşuyor; karar böylece toplumsal zihin ile özdeşleşiyor”                          ( a.g.e syf:130)  

 M.Yılmaz Öner adı geçen bu yapıtında sosyal karar teorisi için  bir aksiyomatik tablo ortaya koyar:

  1. Değerlerin sıralanması aksiyomu  
  2. İlgisiz kalış aksiyomu  
  3. Süreklilik ve Ölçülebilirlik aksiyomu  
  4. İkame edilebilme aksiyomu
  5. Tercih ve İlgisisizlik aksiyomlarının transtiflik aksiyomu

En çoklaştırma ve monotonluk aksiyomu” bu aksiyomatik yapıyı modellemede matematiksel olasılık teorisinin ( Almanca kaleme aldığı ve kendi yorumlayışı olan prodetrministik ile “yaşar kalma olasılığını” formüle  ettiği kitabına atfen  Prodetrministik /Zaman Topolojisinin temelleri) terim ve analiz yönetemi ile bağlantılı   olarak, ortak bölen ve ortak kat  cebirselinde ( mini-maks)  ve (maks-mini) irdelemesini ele almaktadır.

Yine özet olarak M.Yılmaz Öner:  Bireyci tüm kararlarında bireyci zihin önde ortak enbüyük çekirdek  (Min Maks) ve en büyük bölücü ortak karar( Maks Min) bir faktörü  (genelikle kişisel olarak faydacı ) toplamsal olarak kararları çoğaltır… Toplumsalı düşünen toplumcu birey bütünleyici en küçük ortak bir yapıyı ( genelikle refahı ve özgürlüğü artırıcı istikamette) En Küçük Ortak Katı(EKOK) burada ideallar cebirine göre toplumsal zihin kararlarının çoğaltısı çarpma yolu ile olur, demektedir…

Değerlerin sıralanmasında tercihi oluşturan seçki eğilimi (kendisini ve yada toplumsalı idame ettirmede)  ölçümleme ile (özdeşleşmede) istikamet tayini (transtiflik) sonucu en çoklaştırmada yönünde irade beyanı ile eylemde bulunma algoritmasını kurar. Burada M . Yılmaz Öner’den  farklı olarak merhametle  vicdani yönelim ve  sezgisel kestirimde ünisiyeti bilme (bilinçli özgür toplumcu  birey) ve nefsi emarelerine yenik (küt  öz çıkarcı birey) büküntüye uğramış  kendisinin olmayan kararlara  dayanak kütle  oluşu ayrımına vurgu yapayım.

 Günümüzde değişim sürecinin felsefi dizgesi( Tasavvufi Praksis Yol)…

Ahlak’ı norma açık aksiyomatik hale getirebilme gayretimizde; olan biteni yorumlayış esnek ve hacimseli kapsamda yarıçap öznel olduğundan hiç kimsenin potensiayı kavrayışı bire bir ve aynı değildir, ancak yakın anlamlandırmada uylaşım sağlayabiliriz. Fuzzysel mantık ile durumu irdelemeye yöneldiğimizde “meşru- edebi-makul- itibari “ olarak herkesçe kabul edilecek dilsel atomik birimleri, önceden ifade ettiğimiz dizge yapı taşlarından birkaçını da alarak:

  1. Nefsine hakimiyet (nefsi mutmain) 
  2. Hakka riayet (doğruluk ve dürüstlük)   
  3. Vicdani olana katılım 
  4. Sulh yapıcılığı
  5. Hakkaniyetli paylaşım
  6. Razılıkla helalleşme 
  7. Merhamet ve aşk
  8. Ünsiyeti bilme (haliki bilme)

tüm bu kritize kavramları korku, kin, nefret ve sömürüyü ortadan kaldıracak salih bir amaç için  “hakikati yakın kavramada ayarı tutarlı ahlak’ın temel kümesi”  olarak adlandırmak yerinde olur…(Vicdani politik rota meşveret(2) www.gelenekvegelecek.com  ile sunmuştuk…

Dikkate sunulan yazın dizininde: Esasen içinde duygusal gergefin merhameti ile örülmüş bir vicdani yaklaşımı içselleştiren bir kültürele temel olacak bir Ahlakı ifade etmeye çabaladım. Şimdi bireysel olarak bağımsız gibi görünen özünde kişinin nefsi emarelerine dayalı olarak oluşan karalarımız maddi koşullardan çok içinde yaşadığımız mülkiyetçi kültürele göbekten bağlıdır.

Kararların oluşum sürecinde algı yönetimi ve dezenformasyon kanalları ile “kuşatılmış akıl” altındaki küt birey istendik yönde büküldüğünden nefsi mülkiyetçi düzen kendine yaşamsal meşruiyet bulmaya devam ediyor. Öte yandan geleceği kuracak salih ve en yüksek iyiye yönelim (ünsiyeti bilme) içinde olan bilinçli özgür toplumcu bireyler bu küt kütle çoğunluğu tarafından feryadı duyulamayan  “çile bülbülleri”  gibidirler. İnsanlığın şuurlu kurtuluşu için; toplumsal refahın artırılması, tüm halikin hakkının gözetilmesi ve kamusal planlama temelinde yeni toplumcu düzen için değişim arayan güçler dağınık ve kollektif irade için ortak yapıya doğrudan yönelime henüz girememişlerdir. Ayrıca günümüzde küt kütlesel histeri, rant ve kar hırsı ile betona gömülen kentlere yığılmış bir halde haramilerin yağma sofrasındaki kırıntıların kapışılması peşindedir.  Genç nesiller, işsizlik ve gelecek belirsizliği ile kıskaca alınmıştır. Yeni bir gelecek arayan genç kuşak iklim ve çevre duyarlılığı ile Avrupa’da sokağa çıkmış,  daha iyi bir yaşam özlemi ile yola düşen göçmenler gelişmiş ülkelerin kiriz dinamiği olarak tüm yeryüzüne yayılmaktadır.  Yeni toplumcu yurtsever hareketin yeryüzü genelindeki eylemlerinin temel talebini  “Ekosistem Bütünlüğünde Tüm Halikin Huzurlu Yaşayışı” olarak formüle edebiliriz.

    Bir toplumsal karar olgusu “31 Mart Yerel Seçimleri”

Su havzaları,  temel enerji kaynakların talanı ve jeostratejik tahkim alanında sürmekte olan III. Dünya savaşının yeni merhalesi ;  “ülkelerin orduları ile sahaya inmesi ve yeni cephelerin açılması” formunu ortaya çıkarmaktadır. Yeryüzünde Ukrayna, Afganistan ve Suriye cephelerine ek olarak Venezüella ve İran cephe hatları açılmaktadır. Dünyanın her türlü sofistike füzeler ile kasıp kavrulacağı bu yeni merhalenin bunaltısı altına sokulan ülkemizde ise ekonomik krizin oluşturduğu kaotik ortam hızla derinleşmektedir.

AKP yönetim elitleri ABD ve İngiltere’den bağımsız olmayan ve kendince;  “ yeni hükümet sistemine” dayanak artırmak için topal MHP ile yaptığı “cumhur itifakı” ile sözde buna muhalif kofti CHP -İyi Parti merkezli  “millet ittifakı”  yerel seçimlerde toplumu ikileme zorlayan konsildasyon güçleri olmuştur. Toplumda bu gidişata karşı konumlanan ve kutuplaştırılmaya mesafeli olan bir eğilim ortaya çıkmaktadır. Çatışmalı ögeler taşıyan konsildasyonda her ikisine de taban olan “kitleler ”  kendine yabancılaşan külhan hodbinliği ile entrik siyasetten hoşnutsuzluk yükselmekte, çıkar zedelenmesi ve dağıtılacak kırıntıların azalması ile huzursuzluğu iyice artan bir “amorf akışkana” dönüşmektedir. “31 Mart yerel seçim süreci”  , ekonomik kriz sarmalında gelecek güvensizliği içeren hayat pahalılığı ve işsizlik kulvarında yol almaktadır. Seçim süreci İktidar elitlerince toplumu kutuplaştıran bir söylem ekseninde ; “içte şer itifakı ve dış düşmanlar öcüsü “ ile yıkıcı “iç ve dış savaş” söylemine kaymaktadır. Öte yandan dünya ölçeğinde sürmekte olan kronik ve konjuktürel ekonomik savaş, bölgemizde İran’a müdahale senoryalarına bağlı ABD –Türkiye görev gücü gibi sınır ötesi opsiyonlar emperyal güçlerce sahaya sürülmektedir. Alternatif yönelim olan “hakkaniyetli, laik, doğrudan demokratik toplum devleti” hedefli bir politik akıma oluşum alanı açılmaktadır.           

Toprağımız öz değerleri ve dünyadaki değişen koşullara uyum sürecinde  “söz ve ses değişimi”  için koşullar olgunlaşmaktadır. Bu seçimler ortamı aynı zamanda dinamik kitlesel öze işleyecek yeni değişim dönüşüm dinamiğini üretip geliştiren bir potensiyeli barındırmaktadır.  Güncel temel kümede ölçümsel değerler alacak : “İklim koşulları, kronik ekonomik kriz, işsizlik ve hayat pahalılığı, sınırlarımızda sürecek bir yüksek yoğunluklu savaş hali” gibi değişkenler var.  Haluk Başçıl arkadaşın ülkemizdeki yerel seçimler sürecini değerlendirmek için Avrupa’daki yeni yönelimleri irdeleyen yazılarında da tüm Avrupa’yı etkileyecek değişim potensiyellerine vurgu yapılmaktadır.

Ülkemizde de bu temel kümedeki dilsel değişkenleri kapsamına alan toplum ve ülke yararına  işlevsel bir çözüm üreteci olacak Toplumcu Yurtesever Haraket  formu; farklı tavır alışları olan insanların dikkatini cezbedecek söylem ve eylemi ortaya çıkarabilir. Birlik ve dirlik içinde Güçlü ve Huzurlu Tam Bağımsız Türkiye hedefi dünya ölçeğinde ortaya çıkan Ekosistem Bütünlüğünde Halikin Huzurlu Yaşayışı ile uyumlu olacaktır. El ele vererek Yurta sulh, cihanda sulh” M.Kemal Atatürk ‘ün veciz şiarına uygun sulh yapıcı bir iradeyi yaşamda başat kılabiliriz…

Orhan Karakuş 20.02.2019 baki selamlar…