Skip to main content
A’dan Z’ye: Bambaşka Alternatif Yönelim Aramalıyız. (Son Kısım)/Orhan Karakuş

A’dan Z’ye: Bambaşka Alternatif Yönelim Aramalıyız. (Son Kısım)/Orhan Karakuş

Ülkemiz, yapısallarıyla ve demokratik kurumlarıyla tam demokratik ve katılımcı bir anayasa hazırlayacak meşru bir seçim yöntemi uygulanmadan, her alanda birlik ve dirliği sağlanmış top yekun bir seferberlik başlatmadan esenliğe çıkamaz. Yeryüzünde artık kimsenin tek başına kurtuluşu YOK.

S)   Sulh Yapıcılığı ve Razılıkla Helalleşme…

Türkiye toplumunun Kuvayi Milliye ruhuyla yaşam geçirdiği derin kavrayışının, emperyalizmin kuşatması ve nefsi kültürelin tamah ve kibiri altında öz değer kaynakları bulandırıldı. Doğal yatağındaki kültürel akış tahriş edildi. Ve lakin bu toprakların özünde değişik zamanlarda her an ortaya çıkan iki cevheri var. Birisi ana kraliçe Pudu Heppa, diğeri coşkun yeni neslin masumiyeti.   Beşik gibi olan Anadolu coğrafyası bu iki kıymeti bağrında saklar. Coğrafyamız Pudu Hepa’yı, Happa ve Abla çağrısında genelde hakkaniyet ve bereketin eli olan Fatma adında günümüze taşır. Yeni nesil oyunları sonunda,  ertesi gün tekrar buluşmak için ayrılırken söylediği: razılıkla helalleşelim ve sulh olalım masumiyeti anonim masallarda yeri geldiğinde öz değerimiz olarak dile gelir.  Bu asal ve asil bir ruhla donanmak, toplumsal huzur ve hakkaniyetli bir adalet için geleceği birlikte inşa etme gücüdür. Bize düşen iki kıymeti dirimsel alanlarında açığa çıkarmaktır, illa ve kata bu mümkündür.

T)   Toplumcu Hürriyet Düzeni…

Teorik meselelerde genelde şabloncu ve sloganist yaklaşımlar öne çıkar. Bu aklın tembelliğinden değil kuşatılmış zihin yorgunluğu ve düşünsel devinimin zafiyetinden kaynaklanır. Kopyala yapıştır ve anda hoşa gideni ayran gönüllü olarak “yala ve yut”, toprakların son iki yüzyıllık ana mecrasıdır. Tarihsel birikim etkisiyle doruğa çıkan 13. yüzyıl Horasani Anadolu aydınlanması gönüller fethi olarak “fütuhat ilmini” vicdani yol olarak geliştirmiş ve çağı aşan İstanbul’un fethi ile cisimleşmiştir. Fetih sonrası, Bizans’tan devir alınan entrik süreçler hakkaniyet gelenekli devletin içini oymaya başlamış, kısa süren toprak fetihleri ve “hilafet hırkası” sonrasında muazzam gerilemeyle birlikte her alanda çürüme hasıl olmuştur. Bu İbn Haludun’dan esinle; bir organizasyonun ömrünü tamamlanması yeni bir doğuşun vuku bulmasıdır. Bu çürümede etkin bir kültürel girdi de “Emevi zihniyetli bidatçi ve taassuba dayalı uydurukçuluk”  eksenindeki “fetva kurumudur”. İki sarmal , “entrik Bizans” ve “uydurukçu zihniyet”  hakkaniyetli Horasani kültüreli boğmaya çalışmıştır. Birinci paylaşım savaşı sonrası işgali def edip yeniden doğan, kurtuluş ve kuruluşunu kısa zamanda gerçekleyen, toplumsal gelişimde kadim kültürelin yatağında yol alan ve tarihselin imbiğinden süzülen genç Türkiye Cumhuriyeti meydana gelmiştir. Çağı aşmayı hedefleyen Türkiye Cumhuriyeti’nin sonraki kuşak yönetim elitleri, kurucusunun “Bağımsızlık benim karakterimdir” duruşunu ve “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir” desturunu ve “Yurtta sulh, Cihanda sulh” şiarına dayalı sosyal ve kültürel devrimin ilkelerini güncelde geliştirme yerine ,“Bizans ve Emevi sarmal”  çıkmazına ram olmuşlardır.

Toplumsal alanda eylemli bir dinamizm getiren 1960’lı yılların “gençlik birikimi” yaşının heyecanı vesilesiyle süreci kendi doğallığında olgunlaştırma ve dönüştürme yönelimi  “başkaldırı edimine sıkıştırılmış” ve emperyalizm güdümlü 12 Mart 71 darbesiyle, yetmişli yılların ikinci “direniş atılımı da”  12 Eylül 80 darbesiyle ezilmiştir. Meselelerin hallinde teoriye sarılmak onun yol gösterici ışığını oluşturmak yerine ,“Türkiye’de ve genelde dünyada pratiğin düşe kalka giden yol açıcılığı benimsenmiştir.”  Hala bunun etkisinde giden tüm değişim ve dönüşüm dinamikleri teorinin meşakkatli üretimini göğüslemekten uzak “nefsi düzenek dayanağına katkı yapan ahkam kesmeye devam etmektedirler.”

Yeni “ses ve söz”: Tasavvufi praksis felsefi dizgesi yaklaşımı ışığında,  vicdani istikamette toplumcu yurtseverlik miğferinden yürüyüşle, bambaşka bir eylem tarzı olan sulh yapıcılığı temelinde,  hakkaniyetli toplum devlet formuyla, razılıkla helalleşme, uylaşımına dayalı olarak toplumcu hürriyet düzenin yeryüzü bütünlüğü ve eşgüdümünde birlikte inşa edilmesidir.

U)   Uylaşım Aramak…

Kapitalist sistem mal alım satımında içindeki kristalize emeği gözetse de genelde kullanım değeri üzerinden reklama dayalı fahiş fiyatlandırma ve göz boyama temelinde pazarlama yapar. Özündeki mülkiyetçi yapı, kar ve rant dürtüsü bu göz boyama sonucu “katakulliye getirip razı etmeye” icbar eder. Bu özün bir varyantı olarak ülkeler arası ilişkilerde pek çok değişken ve birçok faktöre bağlı  “sıkı pazarlık” gücü öne çıkar. Diplomasi süreçlerinde bu “at pazarlığına”  heyetler arası müzakere adı verilir. Bu ilişkilerin yaşamdaki değişik alanlarda farklı versiyonları olsa da özü: “Ölümü gösterip sıtmaya razı etmektir.”  Durumun sulh ve helalleşmeye açık dönüşümü uylaşım arayışıdır. Yaşamdaki kutupsal dirençleri kapsama alan kadim kültürel değişimin ana üreteci, sulh yapıcılığı temelinde vicdani istikamette uylaşım kurmaktır.

V)   Ve lehü’l Mülkün Malik’i, Külli Şeye Kadir Mevlam…

Kâinatta hiçbir şey tesadüfü ve şansa bağlı değildir. Bahtımıza çıkan mevcut şartlar potensiasında saklı olası durumların zamanın mekansal açılımında açığa çıkmasıdır. Bu naif ve hassas durum bir yerde “kaderimiz” bir yerde “yaşar kalma olasılığının” asal öğesinin baskın oluşudur.

 “Malda yalan mülkte yalan al birazda sen oyalan” bu sosyo-ekonomik gidişattır. Velâkin namerde muhtaç olmadan yaşamı sürdürmek ve bilinç üretimine katkı koymakta bu üç günlük dünyada elzemdir.

 Kızılderili halkın kadim sözüyle kısa ve öz: “Toprak yaratıldığında üzerinde sınır yoktu. İnsanlar çizdi.”

Nefsi mülkiyetçi düzenek kuşatması altında hırs ve tamah rasyonalitesi  çerçevesinde sürdürülen eğitim (ayrıntılı irdeleme için  bknz:Yeni neslin eğitimi meselesi . www.gelenekvegeleck.com ) insanı çıkılması zor bir zırha bürüdü.

Z)   Zamanın Mekansal Açılımı…

Modern  fizik, görecelik (rolativite) teorisi  (zamanın durabilirliği A.Einstain) ve Kuantum mekanik (M. Planck ve E.Shrödinger ), Prodeterministik yaklaşımda zaman enlemi (Yılmaz Öner) , tasavvufi yaklaşımda tayy-ı mekan, tayy-ı zaman (mekan ve zamanın aşılması) kavramları bu günlerdeki  ultra entelektüel  çabalar. Velakin her şeyin plazma enerjetik formda oluşu ile BİR arşı Alâ’da Şuhud’un “ol hükmüne” bağlı olarak görece zaman açılır ve seril alemde farklı mekansal dinamiklere bürünür.  Her şeyin temeli sürekli harekettir, olgusal bir gözlemdir. Her şeyin temeli zamandan münezzeh olan vahdedi Şuhudun ( içe doluşun etkisiyle kalbi ya da gönül gözüyle idrakine varılabilinir) vahdedi vücutla serili alemlerde “her anda OL hükmünde”  kainat olarak mekana çevrilmesidir.

Zurnanın Zırt Dediği Yerdeyiz…

Kurulu düzenek çarklarının gıcırtıyla durmaya başladığı, paslı ve kirli sömürü girdabında eriyen emek dünyasının kanlarının ortaya döküldüğü bir araftayız. Bu arada modern ve gelişmiş görünen batı medeniyetlerinin neolibaral ırkçılığını, pek çok doğu ülkesi gibi ülkemizde de vicdanı kuru harami çetelerinin saray hanedanlığını yaşamaktayız. Dünya’da ortam  borumb.k bir vaziyette. İnsanlık nefsi emarelerine yenik, AR damarı çatlamış bir halde, kendi ayağındaki tabureyi iterek ipini çekiyor.

Ülkemiz içindeki her bir olayda “bir bardak suda fırtına” çıkarmak için algısal çarpıtma başat. Konusunda uzman amirallerin ifade özgürlüğü ve meşru temeldeki; fikir beyanatları, manipüle edilse de, sağlık emekçilerini bezdiren, alınan kısmi tedbirlerle yönetilemezlik katsayısı geometrik artan pandemi süreci ve ekonomik buhranı gözlerden saklayamıyor. “Cumhur ittifakı”  zimmi hukuksalı bile tahrip etmektedir. Uygulamaya koydukları troll ordulu ve yandaş medya destekli çarpıtmalarıyla  “minare gölgesi ve davul tozu bir çuvala girmez”.  Ülkemiz, yapısallarıyla ve demokratik kurumlarıyla tam demokratik ve katılımcı bir anayasa hazırlayacak meşru bir seçim yöntemi uygulanmadan, her alanda birlik ve dirliği sağlanmış top yekun bir seferberlik başlatmadan esenliğe çıkamaz. Yeryüzünde artık kimsenin tek başına kurtuluşu YOK.  Cümle alem ekosistem bütünlüğünde doğal gidişatla uyumlu şuurlu bir kurtuluşa nasıl erecek? Pandemi, ekonomik kriz ve III. Dünya harbinin son merhalesi olan Ukrayna fay hattındaki gerilimin tetikleyeceği , “ülkelerin varlık yokluk “ sıcak  savaşında devasa meselelerin çözümü  ise alışılagelmiş tarzı siyasetle değil, ancak ve ancak vicdanı politik rotayla (bknz:  www.gelenekvegelecek.com ) sağlanabilir.

A’dan Z’ye politik meşveret bir  kelebek etkisiyle bu kadar vesselam…BAKİ SELAMLAR..

                                                                                                                                                           10.04.2021