Skip to main content
Çöküş ve Necis Bir Ruh Çürümesi… – Orhan Karakuş

Çöküş ve Necis Bir Ruh Çürümesi… – Orhan Karakuş

Kürsülerden ya da dört ayaklı masalardan saatlerce süren “kalbi soslu kuşatılmış akıllı konuşmalara” değil,  gönül sistemine dayalı akletme marifetiyle yüz yüze naif dokunuşların samimi meşveret ve muhabbetlerine ihtiyacımız var.

Garip çekici”  iki olay…

Amerikalı bir askerin İsrail’in Filistin’e saldırılarını protesto için kendini “benzinle yakması” ile İsrail’in uyguladığı vahşi soykırımda hastane ve okulların bombalanması sonucu “açlıktan ölen Filistinli çocuklar.”  Kahır ekseriyette insanlığın vicdanın kuruduğu, nefsi düzeneğin tüm yönetim sistemlerinin eli kolu bağlı seyir ettiği, derin bir çöküş ve necis bir ruh çürümesindeyiz. “Ayrıntısını görsel, sanal yazılı medyada duyarlılık süzgeçleriyle yüzergezer olarak bulduğumuz girdi verilerin, görünenin ötesinde daha kapsamlı ve mafiil ajandaların gizli matris kolonları derininde olup şeytani planları uygulama için devreye alınmaktadır. Güney Yemen’e ABD ve İNGİLTERE mihverli  saldırı, Ukrayna’ya İngiliz desteğinin faal boyutlarının genişlemesi, Rusya’nın bunu savaş ilanı sayma açıklaması, Tayvan seçimleri vesile AUKUS kuşatmasının genişlemesi sonucu Asya- Pasifikte ÇİN’in tonu gittikçe sertleşen açıklamaları, Bulgaristan, Romanya, ABD (İngiltere mahreçli) ve Ukrayna ile Türkiye’nin Karadeniz’de mayın temizleme bahanesiyle Montrö sözleşmesini delme süreçleri ve daha vahimi üst üste Kuzey Irak’taki TSK üs bölgelerine yapılan mihver ülkeler destekli ve düzenli terör müfrezelerine dayalı yoğunlaşmış savaş konsepti …ve daha birçok belirti ve veri, bir önceki yazıda dile getirdiğimiz ; “Bir proje dahilinde  İktidar/muhalefet ikizi ile Türkiye sıcak savaşta cephe ülkesi konumuna taşınmıştır.”  Görüşümüzün kanıtları niteliğindedir. ( Bknz: www.gelenekvegelecek.com )    

Yeryüzündeki genel manzaranın bütünsel olarak hâl vaziyeti ve yaşanan çoklu buhranlar yanında  sıcak savaşlar ötesinde girişte dile getirdiğimiz bu iki somut vakanın neresini hangi yöntemle ele alırsanız alın, insanlığın lime lime kokuşup çöplüğe döküldüğünü görebiliriz. Bu hâl tüm insanlığa sirayet eden bir ruh hâli olup düz Oku‘ma yapılırsa içinde ki öz form damıtılamaz. Sadece paragrafın kelime ile dizili yazıları okunur. İşitme işlevi kulağı geçer,  gönül sisteminden dem alan bir dönüşüm işlemcisi (kalp, ciğer ve beyin birlikteliği formunda) olarak bağırda vukuu bulur. Daha önce birçok yazıda ele aldığım, 3. Dünya topyekûn harbi içinde olduğumuz saptaması yanında mevcut ekonomik politik ve kültürel durumların dinamik özetine dair yaklaşımlarla bir hâl tercümesi oluşturmaya çabalanmaktadır. Vicdani istikamette şuurlu bir kurtuluş için çözücü çekirdeklerin hâl tarzında esasen örgüsel toplum devletinin inşasında toplumcu yurtsever dayanışma formları gereklidir. Yaşamın doğal akışına naif dokunuşlarla zarif işlevli değişim ve dönüşüme katkı olacak yaklaşımlarla,  yeni bir yaşam tarzı arayışını ve çıkış istikametini iyi tanımlaya gayret edilmektedir. İnşallah, demir döve döve tava, hamur yoğura yoğura kıvama gelir.

14 Mayıs 2023 felsefi tutum belgesindeki tavırım…

Çıkış yolunu birlikte ve tarihsel bir sulh yürüyüşüyle açmaya gayret etmeliyiz.  Pir Sultan Abdal’ın “Gelin canlar bir olalım” deyişinden feyiz alarak, Tasavufi Praksis yolda öz değerlerin temel kümesi ile nefsi kültürü damıtarak kültürel devrim halkasının SÖZ’ün  oluşturulmasına katılımcı olunması gerekiyor. Meselemiz; yeryüzünde sürmekte olan 3.Dünya topyekûn harbini bertaraf edecek  “Sulh ve hakkaniyet cephesini” örmek, sulh ve huzur için toplum devleti marifetiyle “Toplumcu Hürriyet Nizamını” inşa etmektir. Toplumcu yurtsever dayanışma formları ile vicdani politik mücadelede iç özdeşlik ile dış potansiada uyumluk oluşursa insan kendilik hâlinde sulh ve huzuru yaşar. Toplumsal tarihin ekonomik, sosyal ve kültürel öz değerleriyle nefsi kültürünü damıtarak bambaşka bir hâl tercümesi içinden verili durumu aşan hâl tarzının yaşamı, gürlük ve hürlük sarmalında kul hakkına riayette hakkaniyetli tutumla gündelik hayatta akış bulur. Yeryüzünde uzun sürecek sancılı ve sarsıntılı bir değişimin eşiği yaşanmaktadır. Bu değişimin felsefi dizgesi, kadim kültürelin öz değerlerini kültürel devrim halkası ile artıp damıtarak temel kümesini inşa edecektir. Arayışa aitlik,  vicdani politik yolun “ilkeler manzumesine” biat, bu ircanın irfanı olup sabır ile demi yolda alınır.

 Vicdani politik istikametteki yolun engeli mevcut nefsi siyaset tarzı ve oligarşik partileridir…

Bilge Kağan’ı işitmek gökte ve yerde can olup hakkaniyeti tabiatta uygulamak, tüm dinlerin özseli  olan güzel ahlakı ve çağı aşmada dünya malına meyli menni  vaaz eden,  Kur’ani  özü  bilimsel olarak damıtmak; ilmi ve bilmi  irfanla mevcut durumu anın hâlinde çözümlemektir. Varlık, yokluk ikiliğinin ikisini Bir’de, hem Var, hem de Yokta idrak etmek.  Bu açılımın deruni Türkçe anlatımı “ Bir avuç toprak bir yudum su” olanı Yunus Emre ; “Beni bende demen bende değilim” ile ifade eder. Tasavvufi Praksis yoldaki yaklaşımda, Hakk’ ın tecellisinde olası olanın sezgisel yönelişinin kendilikliğin  akletmesiyle anda tutuklanması ve  salih eylemle tavır alınarak, vicdani çözümde eş yöneltiyle davranış üretmektir. Çözücü çekirdeklerin salih eylemine dair hâl tercümesi sonrası vicdani istikamette çıkış için hâl tarzında mahir olunmalıdır. Yeryüzünde topyekûn harbi bertaraf edecek olan hâl tarzı Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” vecizesinin “sulh ve hakkaniyet cephesi” ile örülmesidir. Hakikati hemen hemen yakın kavramaya (İbn Arabi) gayret edilirse Hakk’ ın tecellisine vicdani istikamette katılımcı olunur. Bu mevcudun süreçte olumlu çözümü için hâlin tercümesinde kul hakkına rivayetle vicdani çözüm tarzına yönelinmelidir. Doğal gidişatla uyumlu “Güçlü ve Hür Türkiye’de” laik ve doğrudan demokratik katılımcı politik yaklaşımın yaşam geçirilmesi için mevcut siyaset tarzı, iktidar/ muhalefet ayırımına bakılmaksızın aşılmalıdır.

CHP’deki üyeliğime son nokta konmuştur…

Kürsülerden ya da dört ayaklı masalardan saatlerce süren “kalbi soslu kuşatılmış akıllı konuşmalara” değil,  gönül sistemine dayalı akletme marifetiyle yüz yüze naif dokunuşların samimi meşveret ve muhabbetlerine ihtiyacımız var. Mevcut siyasetin tarzı yığın ya da kitleye havalı hitabet üzerinden olup, nesneleşmiş olarak görülen ham insanlara belagatle “nefes üflemek” olan şeyh/şıh tarzıdır. Kendilerini bulunmaz “Hint kumaşı ”olarak gören yeryüzü tağutlarının hükelaca bir tavrıdır. Yerelde ve ilgili alanlarda meşveret meclislerinin zincir formunda sinir ağları gibi örgüsel, doğrudan sürecin içinde aktör olarak sorumluluk almak  ve marifetin liyakatı ile sürecin istikametinde eş yöneltide bulunmak yeni politik tarzın esası olmalıdır. Yaklaşık 30 yıldır üyesi olduğum CHP’de bu nefsi siyaset tarzın dışında bir açılım göremedim. Kendisinin AKP ve diğer partilerden bir farkının varsa lider ya da yapı ötesinde kuruluş ruhuna mündemiç olduğunu düşündüğüm Mustafa Kemal Atatürk’ten feyiz alır diye umutluydum. Velakin umudum yok oldu ve sabrım da çatladı.

Öncelikle sözü direkt söyleyelim: CHP’de binlerce niteliği belirsiz üye, şebekleşmiş örgüt yapısı, genel merkez ve lider sultasının entrik yol ve yöntemleriyle demokratik katılım süreçlerinin dışına itilmiştir. “Top geçer adam geçmez” futbol markajı hesabı, Köy Enstitüleri yanında CHP’nin Halk Evleri ve Halk Odaları uygulamaları de tahrip edilerek halkın öz değerlerini bağrında yaşatan kültürel damarları kesilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün kültürel devrim hedeflerinin CHP’de yeşertilerek toplumsal tabana yayılımı ise gerçekleştirilememiştir. “Türkiye cumhuriyetinin temeli kültürdür” şiarı CHP’nin 1940’lı yıllardan beri kuvve-i milli yapısal oluşumu ve kültürel arınma harsı, emperyalist güçlerin “Türkiye toplumunu körleştirme ve algı yönetimine tabi tutuma”  hedefleri çerçevesinde iğdiş edilmiştir. 

İsmet İnönü nün “ortanın solu” salvosu, Bülent Ecevit ’le başlayan “halkçı hareket” açılımı; CHP’yi teorik ve pratik olarak aşan 1968 ve 1978 gençlik hareketlerini kendine çekememiş, bilvesile CHP 1980 öncesi toplumdaki üretken gençlik damarını da kaybetmiştir. Türkiye’de 1950’li yıllar sonrası başlayan dinamik gençlik hareketleri “71 ve 80 Askeri cuntaları”  marifetiyle bugünlerin ikiz siyaset yapısı da gözetilerek ezilmiştir.  2000 yıllar öncesi CHP tüzüğünde var olan mahallelerdeki seçmen odaklı mahalle ve ilçe meclisi tarzlı sandık bazındaki örgütlenmeleri ve demokratik kitle hareketleriyle bağları da “seçim ve siyasi partiler yasası” ile tamamen koparılmıştır. Böylece yıllardır SHP dahil CHP’de demokratik tutum ve uygulamalar,  “göz boyama dışında” kökten yok edilmiş, CHP’nin sulta liderliği ve genotakrasisi emperyal çevrelerin siyaset gücü olmuştur. Milenyumla birlikte artık CHP iktidarın ikiz siyaset aparatı olarak emperyalist odakların manipülasyon ve yapılanmasının da kuluçka yuvası halindedir. Buna cevaz veren şimdiki dahil eski yeni temsiliyet yapıları,  genel merkez yönetim ve başkanların hemen hemen hepsi ezcümle “siyasi meftadır.”

Bu saptamalarımı yineleyerek bir kazaya uğramaması halinde; ANKARA büyük şehir belediye başkanlığında Mansur Yavaş’a “şeffaflığa ve liyakata dikkat” şartı ile oy verirken, CANKAYA ilçede CHP’’nin adayına da diğerlerine de oy vermeyeceğim, kısmen oluşumuna katılımcı olduğum, CHP CANKAYA belediye meclisi oylamasına ise rey vererek destek olacağım. Ve de bu tutumumu, “3 MART devrim yasalarının” ruhu olarak; saltanatın kaldırılması, hilafetin lavı ve eğitimde birlik olarak hafızalarımızda nakş edilmiş olan devrimlerin devri senesinde bir yönü ile 100. yılı hatıratına saygıyla, göz boyamacı ve entrikacı CHP genel merkezine ve CHP yapısalına yol ayrımı olarak  tevdi ediyorum.

Allah kerim vesselam…Baki selamlar…

                                                                                                                                                               6 Mart 2024, Orhan Karakuş