Skip to main content
Devrim, Değişim – Saffet Bilen

Devrim, Değişim – Saffet Bilen

Devrim fikrinin güncelliğini sağlayan ana etken, yaklaşık 10 bin yıldır giderek ana yaşam biçimi olan tüm zenginlikleri ve gücü bir avuç insana teslim eden, zenginliğin asli yaratıcılarının ise ölmeyecek kadar asgari yaşam koşullarında yaşadığı verili sistemdir.

Yeryüzünde eşitsizlik var mı?

Var.

Sömürü var mı?

Var.

Baskı ve zulüm var mı?

Var.

Eşitsizliğin, sömürünün, baskının ve zulmün ortadan kaldırılmasında, devrim sorunların çözümünün bir yolu olarak kaçınılmaz.

Barışçıl bir yol da teorik olarak reddedilemez mutlaka.

Peki yaklaşık 200 yıldır yeryüzünün çeşitli yerlerinde gözlediğimiz kalkışmaların başarısızlığa uğraması, başlanılan yere geri dönüş nasıl açıklanmalı?

Paris Komünü ve 17 Şubat ve Ekimin hemen sonrası hariç, diğer adı geçen tüm kalkışmaların tümü, geçen yy da isabetli bir şekilde konan adı ile reel sosyalist kalkışmalardır.

Neden?

Sözünü ettiklerim hariç Kapitalizmi doğrudan hedeflemeyen devrimlerdir bunlar.

Kapitalizmi mutlaka geçilmesi gerekli bir aşama olarak algılayan, onu kuran ana temelin sanayileşme olduğunu düşünen, sanayileşmenin önderliğinin burjuvaziden alınıp, ‘proletarya’ya, gerçekte Komünist Partilere verilerek sınıfsız toplumun ön koşullarının yaratılacağını öngören bir bakış açısı, Marksizm-Leninizm yön verdi bu devrimlere.

Kapitalizme doğrudan bir eleştiri yöneltilmeden, hele ortaya çıkışı ve egemen oluşunu olumlayarak yürüyen bu teorik yaklaşımla adım atılamaz 21 yy da.

Hat yeniden kurulmalı.

Lenin’in yy önceki önermesi doğrudur.

Devrimci teori olmadan, devrimci bir pratik olmaz.

Sıfırdan başlamayacağız, birikmiş olumlu olumsuz epey örnek var arkada kalan.

Sadece yönelimimizi kapitalizmi olumlamaya değil, ne olduğunu anlamaya yöneltmemiz,

Liberal etkilerden kurtulmamız yetecek.

1990’da batan asıl önerme Liberalizmdi.

Devrim, değişim tanımları ilerlemeci tarih yaklaşımından kurtulmalı.

Bu gerçekleşmeden çıkış yolunu bulmak zor.

Yapılamazsa, önümüzdeki yılların, verili denk olmayan eşitsiz sistemsel çelişkilerin yarattığı, mücadelelerinin de geçmiş yy larda olduğu gibi, yeni sistemi kuran yeni egemenlerin yedeği haline gelmesi kaçınılmaz.

Devrim dizilimi, iki aşamadan oluştu, biliniyor.

Birincisi, halk monarşiye karşı, ılımlı bir rejimin kurulmasına yol açan, az çok birleşmiş bir ayaklanmaya katılır, ikinci aşamada ise, alt sınıfların geniş bir kesimini harekete geçiren bir iç savaşın izlediği veya eşlik ettiği, giderek radikalleşen bir yöne doğru ilerler. Radikallerin önceki ılımlı müttefikleri ile mücadeleye girişmeleri bir üst aşamaya geçişi sağlar.

19 yy sonları, 20 yy başların da birinci ve ikinci arasında ortaya çıkan tereddüt siyasi literatüre ‘kesintisiz devrim’ kavramını kazandırdı. Tereddüdü yaratan aşamaların nasıl, kimin önderliğin de yaşanması gerektiği üzerine yürütülen tartışmalardaki ayrılık idi. Geçen süre de tartışmaya devrimlere tekabül eden, farklı üretim tarzları, kapitalizm, sosyalizm, kavramları da eklenmişti. 20 yy da geçirilmesi zorunlu bir aşama olarak kapitalizmi kurması gerekenin burjuvazi olması gerektiğini söyleyenler var idi. Sosyalizmi kurma fikrinde olanlar ise bu fikri, kesintisiz devrim fikri ile aştılar.

20 yy devrimleri bu yaklaşımla gerçekleşti.

İki büyük toprak parçasında gerçekleşen, Rusya ve Çin, iki büyük devrimden Rusya kendiliğinden çözüldü tamamen yol değiştirdi. Çin ise Komünist-kapitalist bir yol ile devam ediyor yola. 20 yy başındaki tartışmalara ve kendini yaratan mantığa nazire yaparcasına.

İkinci devrimin geri dönüşü aşikar.

Son ABD gelişmeleri birincisinde de benzeri bir sürecin kuvveden fiile geçtiğinin göstergesi.

Sovyetlerin çöküşü sonrasında ortaya atılan ‘Yeni Ortaçağ’ söylemi ile bu yaklaşım ilan edilmişti biliyoruz.

Bağımsızlık İngiliz sömürge bölgesinde gerçekleşti. Fransız sömürgelerinin satınalınması sonrasında ilk genişleme gerçekleşti. 1860 yılında patlayan iç savaş bu iki bileşen arasında gerçekleşti. Kazanan taraf Cumhuriyetçi Partinin kurucuları idi. Kongreyi basanlar Cumhuriyetçi Parti.

Şimdi ise Demokrasiyi yıkmakla suçlanıyorlar.

Yaman bir çelişki.

İkinci devrimin sonrasının düşman kardeşleri Marksistler ve Anarşistlerin o dönemde hala birlikte oldukları 1.Enternasyonal’in Abraham Lincoln’e kutlama mektubu biliniyor.

Değerlendirilir mi yeni durum?

Cevap olumsuz.

Niçin?

Düşünme tembeli bu kesim asli olarak ve ilerlemeci.

Tarihin ileriye doğru aktığı fikrine iman derecesinde bağlılık ABD’deki ‘geri dönüş’ girişimini ele alamaz, almaz.

Mantığına ters.

Ama ne kadar görmezden gelinirse gelinsin orada duruyor olay, gerçekleşti bir kere. Devamı da gelecek.

Ayrıca sistemin işleyişine de ters bu durum. Her zaman yukarı, daha fazla diyen bir kafa ile merkezileşme durmaz. Durmayacak.

Biden ve ekibi küreselci.

Son 20 yılda bölgede yaşanan kargaşanın yaratıcıları da bunlar.

Ayrıca sıkıntı sadece 500 yıllık bir sürecin sonuna gelindiğinden çıkmıyor.

Çok daha eski bir kırılmanın yarattığı uygarlık süreci de sorunlu durumda bugün.

Doğa isyan halinde bu yaşam biçimine.

Uygarlık zorunlu emek üzerinde yükseldi, bugünlere geldi.

Zorunlu emek sonlanmak üzere.

Teknoloji, robot teknolojisinde gelişmeler ile bu olanağı veriyor giderek.

Arge çalışmaları, bilimsel birçok araştırma buna yönelik. Aradıkları tek şey var.

Robotların insan veya tüm canlıların yapabildiklerini yapabilmesi. Üstelik bunun duygulardan arındırılmış olarak gerçekleşmesi.

Duygu zaaf olarak görülüyor bu çevrelerde. Kaba materyalist bir bakış bu. Asıl hedef ise merhamet, şefkat gibi duygulardan kurtulmak. Paylaşım bu duygular temelli çünkü.

Egemenlik ilişkileri sonlanmadan bu gelişmenin insan lehine sonuçlanabileceğini düşünenler, eğer bilinçli taraftar değillerse, kafaları ilerleme virüsünden muzdariptir kesin.

Devrim fikrinin güncelliğini sağlayan ana etken, yaklaşık 10 bin yıldır giderek ana yaşam biçimi olan tüm zenginlikleri ve gücü bir avuç insana teslim eden, zenginliğin asli yaratıcılarının ise ölmeyecek kadar asgari yaşam koşullarında yaşadığı verili sistemdir.

İlerlemeci tarih kurgusundan kurtulmanın önemi bu noktada ortaya çıkar.

Bu yaklaşım, verili şikayet edilen ne varsa her şeyin başlangıcına tekabül eden tarımın temel yaşam biçimi olarak benimsenmesini tarihin ilk devrimi olarak gösterir biliniyor. Halbuki tarım bir teknoloji değişimidir. Kendi başına da ona atfedilen gelişmeleri barındırmaz. Bunun kanıtı olanakların kontrolüne, mülke ve servet birikimine dayalı verili toplumsal dokunun dışında, paylaşımcı ve kolektif, ihtiyaca göre değişen mülkiyete dayalı tarım topluluklarının varlığıdır.

Kurgunun söyleyegeldiği doğru olmayan bir bilgi daha var. Düzeltilmeli.

Yerleşik yaşama geçiş tarım sonrasına tarihlenir kurguda. Yakın doğu ve Anadolu tarihsel bulguları tersini söylüyor. Saha da çalışanlardan gelen bir bilgidir bu. Kurgu ise masa başı önermesidir.

Nedendir bu tahrifat?

Bu gelişmelerden bir önceki dönemde gerçekleşen bir toplumsal değişimin perdelenmesi isteğidir bunun nedeni. Bolluk ortamında ortaya çıkmıştır. Toplumsal önderlerce gerçekleşen kırılmadan söz ediyorum. Jargona uygun isimlendirilecekse bu gelişim devrim değil, karşı devrimdir bu gelişme.

Ne yarar sağlar?

Sorunun gerçek kaynağına yönelmeyi sağlar bu tespit.

Tür içinde bizim sorunlarımızı yaşayan başka bir canlı türü yok.

Salt bize özgü bu özellik.

Yine jargona uygun söylersek;

Toplumun çözmesi gereken ana çelişme, baştan sona % 1 ile tüm toplum yaşayanları arasındaki çelişmedir.

Devrim yapısal bir sorunun, eşitsiz paylaşımın, bunun sürekliliği için baskının yarattığı bir olgu.

Süreci bu olguların ortaya çıkışı ile başlatıp bugüne getirmek en doğrusu.

İlerlemeci tarih kurgusu tarihi eşitsiz paylaşımın ortaya çıkışı ile başlatır ve araya aşamalar koymaya meraklıdır biliyoruz.

Sırasıyla ilkel komünal, köleci, feodal, kapitalist en çok bilinenleri.

Uygar Dünya olanakların kontrolü üzerine kuruludur. Ve amaç en ucuz yolla bu kontrolün ve sömürünün gerçekleşmesidir. İnsana özgü bir özellik olan en kolay yolu seçme özelliğinin, uygar dünya da egemenlerin dilinde aldığı biçimdir en ucuz.

Yeryüzü ve insan yaşamı çok renkli oysa.

Sığmıyor bu değerlendirmeye. Tüm denetim altına alma çabalarına rağmen tümüne rastlanıyor hala.

İnsanların karşılıksız paylaşıma dayalı yaşam biçiminin ortadan kaldırılışına durmaksızın devam eden mücadeleleri de görmezden gelinir.

Es keza hatırlandığında ise hazırdır klişe cevap;

Şartlar olgun değildir henüz.

19 yy proletaryanın devrimci perspektifi de nasibini almaya başladı bu değerlendirmeden.

İnsan çoğunluğunun eşitsizliğe, ayrımcılığa karşı mücadeleleri arasında bir rekabet ve karşıtlık koyma tavrı da doğru değildir. Örneğin, köylülük karşı devrimci değildir. Göçerlikte öyle. Avcı toplayıcılarda ilkel vahşiler değildir.

Bu karın doyurma ve yaşam biçimlerini insan istek ve arzularına göre şekillenen insan renkliliği olarak görmek gerekir.

Her insan topluluğu önüne çıkan sorunu, kendi meşrebince, bulunduğu çevresel ve iklimsel olanaklara dayalı, kendisi çözer.

Uygar dönemin tümü için ana sorun tüm zenginliğin ve gücün % 1’in elinde toplanmış oluşudur.

Sistemin bekası ve meşruiyet sağlama amaçlı geliştirilen ‘teori’lerden uzak durmak ise, başarı için şarttır.

% 1’in elindeki zenginlik ve güç yeniden tüm toplumun olmalıdır.

Toplum ise insanlar, hayvanlar, bitkiler, sular, dağlar, topraklar, denizler, havayı kapsamalıdır.

Uygar dönem, toplum önderlerinden bir bölümünce öz çıkara dayalı bir yaşam tercihinin seçilmesi sonucu ortaya çıkmış bir toplumsal varoluştur.

Üçüncü seçenek bu kabul üzerinden örülebilir.

                                                                                                                                                        12 Mart 2022, Saffet Bilen