Devrimci Toplumsal Dönüşümde, Türkiye – İngiltere İlişkileri 1 – Haluk Başçıl
Geçmişe ilişkin ifade edilen düşünceler, genelde gelecek tahayyüllere ilişkindir. Genç Cumhuriyet’in çağın gereklerine uygun devrimci toplumsal dönüşüm, yeniden yapılanma çabasına ilişkin bu yazılar geçmişe değil geleceğe yönelik bir çabanın ürünü.
İngiltere, Lozan anlaşmasında da Türklere karşı düşmanca tutumunu sürdürdü. Duyduğu kin ve nefret Kuvayı Milliye’nin:
- İngilizlerin Osmanlı’ya dönük planını bozması ve Lozan’da da emperyalist ülkelerin istediklerine karşı gösterilen dirençten ve boyun eğmeyen onurlu duruştan,
- Bağımsızlık mücadelesini devrimci toplumsal dönüşümle, çağdaşlaşma ile taçlandırmak istemesinden,
- Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin diğer sömürge ülkelere de örnek olmasından,
kaynaklanıyordu. Bu nedenle Türkiye’ye yönelik düşmanca tutumunu “kısmi ekonomik ambargo ve karalama kampanyaları” ile sürdürdü.
- İngiliz emperyalizminin Yenilgisi ve Sonuçları
Türk ulusal kurtuluş savaşının başarısı, sömürgeci İngiltere İmparatorluğu’nun ‘yenilmezliği düşüncesini’ yerle bir etti:
- Büyük Britanya İmparatorluğunun sömürgelerinde oluşturduğu yenilmez güç düşüncesini kırdı.
- İngilizlerin de kendilerine duydukları güveni sarstı.
The Times gazetesinin Dış İlişkiler Editörü ve Doğu uzmanı Valentine Chirol, bunu 18 Eylül 1922’deki köşe yazı buna yönelikti.
“[Birinci Dünya] Savaşı sırasında Türkiye’nin başlıca İngiliz silahları tarafından ezici bir yenilgiye uğratılmasından çok kısa bir süre sonra ortaya çıkan son Türk zaferlerinin, Rusya’ya karşı kazanılan Japon zaferlerinden daha derin bir şekilde Doğu’nun Batı’nın maddi üstünlüğüne olan inancını sarsacağı aşikardır. Bundan daha da vahimi, Doğu’nun büyük kısmının çınlayan alkış sesleri arasında, [ulaşılan] bu zaferlere neden olmuş olan şartların, Batı’nın ahlaki üstünlüğü üzerine eşit şekilde şüphe düşürmesi gerçeğidir.”[1]
Mağlubiyetini içine gömerek Lozan Barış görüşmelerine katılan İngiltere görüşmelerde sürekli Türkiye’nin aleyhine davrandı. Varılan Lozan anlaşması içine sindirmese de imzalamak durumunda kaldı. Türkiye’nin bu başarısını, Wall Street Journal’ın, 1923’deki makalesinde yer buluyordu:[2]
“Beş yıl önce birisi yenilmiş Türklerin birkaç sene içinde İstanbul’u yeniden kazanacağı, [savaş] tazminatını silecekleri ve savaş öncesi borçlarının neredeyse yarısını muhasebe defterlerinden silip atacakları ve kapitülasyonlardan kurtulacaklarına dair bir öngörüde bulunmaya kalksaydı zır deli olarak görülürdü. Doğal olarak liderliği altında böyle olağanüstü bir geri dönüş sergilenen adam [Mustafa Kemal] bir ulusal kahraman olarak görülür.”
Hakimiyet-i Milliye’nin başyazarı Falih Rıfkı (Atay), içerden birisi olarak söyle ifade ediyordu:
“İngiltere, Asya ve Afrika müstemlekelerinde olduğu gibi Osmanlı yarı müstemlekesinde de bir mistik’ti. Bu mistik, Mustafa Kemal Erzurum’da İngiliz miralayını tutup hapsettiği, İngiliz bayrağı Boğazlardan çıkıp gittiği zamana kadar sürdü. İngiliz köpüğü, Osmanlı denizcisinin gözünde, İngiliz silindiri, Osmanlı âmetçisinin kafasında büyük esrar kuvvetini kaybetti. İngiliz emperyalizminin öz kuvveti, geri milletlerin yüreğindeki bu itikat’ta idi. Bir zamanlar Müslümanlık âleminde İngiliz korkusu, Allah korkusunun yerini tutmuştur. Şark âleminde kendini İngiltere’den ilk tedavi eden memleket, Türkiye oldu.”[3]
Lozan barış anlaşması sonrasında yaşananlara ilişkin Yusuf Hikmet Bayur;[4]
“Sulhun başka vasıtalarla devam eden bir harp olduğu hakkındaki iddia doğru ise bu tarif Lozan sulhunun akabinde bize karşı takip edilen siyasette oldukça geniş bir tatbikat sahası bulmuştur.” diyordu.
Gerçekten de Büyük İngiliz İmparatorluğu, barış imzaladıktan sonra da Türkiye’ye karşı sürdürdüğü düşmanca politikalara devam etti. Bu politikanın Ankara ‘ayağındaki İngiliz Büyükelçisi R. Lindsaye, 1925’degönderdiği raporda:
“İngiltere ve Batı’lı devletler Ankara’ya karşı sistematik olarak direnirlerse, Türkiye’deki yeni rejim (cumhuriyet) ve M. Kemal devrilebilir”[5]diyordu.
Türkiye Cumhuriyeti’ni bir türlü içine kabullenemeyen İngiltere, Başkent Ankara’ya Büyükelçisini göndermedi. İstanbul’da kalmakta diretti. Fransa, İtalya ve diğer Avrupa ülkelerinin de elçiliklerini Ankara’ya taşımaması için büyük çaba harcadı. Ancak yalnız başına kaldı. 1927’de, burnu sürtülmüş bir şekilde Ankara’nın yolunu tuttu.
Genç Cumhuriyet’in, Batı’ya rağmen başarılı bir şekilde yürüttüğü çağdaşlaşma, uluslaşma atılımları sömürge ülke halklarını derinden etkiledi. Yeni rejim:
- Güçlü devletlerle eşit ilişki kurma kararlılığı, onurlu ve dirayetli duruşuyla,
- Devrimci toplumsal dönüşümleriyle,
Filistin’den Hindistan’a kadar İngiliz kolonilerde hayranlık yarattı. İngiltere emperyalizmi sömürgelerindeki anti-emperyalist milliyetçi güçlerin Türkiye’yi örnek almasından büyük rahatsızlık duydu. Bu “örnek” kabul edilemezdi.
Genç Cumhuriyet’e Karşı Emperyalist Kampanya
İngiltere emperyalizmi Türkiye’nin başarısını engellemek için:
- En önemli sömürgesi Hindistan’daki ve diğer Müslüman sömürgelerinde hilafetin kaldırılmasına karşı çıkan muhafazakar Müslümanların yanında yer aldı. Hilafet üzerinden İslam’ın koruyucu rolüne soyundu. Müslüman coğrafyasındaki sömürgelerinde, yükselen anti-emperyalist milliyetçi hareketlere karşı İslam kartına sarıldı. Müslümanları Atatürk’e ve devrimlerine karşı kışkırttı.
- İngiltere ve kıta Avrupa’sında Genç Cumhuriyete ve onun önderi Atatürk’e yönelik yaygın bir karalama kampanyasına girişti. İngiliz basının başını çekti Türkiye karşıtı propaganda da M. Kemal’in otoriterliğini, yeni rejimin istikrarını ve devamlılığını sorguladı. Yalan ve yanlış bilgilerle, insanların kafalarında Türkiye’ye ilişkin şüphe yaratmaya çalıştı. Türkiye Cumhuriyeti’ni:
- Ticaret ve endüstride önemli bir yere sahip olan Yunan ve Ermeni azınlıkları ülkenin dışına atmakla,
- Yabancılara imtiyazlar vermemekle, yabancı sermayeden borç almamakla, içine kapanmakla,
- Kurtuluş mücadelesi içinde yer alan bilgili ve deneyimli muhafazakar liderlerin bir kısmını idam etmekle, sürgüne göndermekle suçladı.
- Türkiye’nin Batı’dan “yardım” almadan kalkınmasını kendi sermayesi ile yapmaya çalışmasını, bağımsız ekonomik yapılanmasının, kalkınmasının “başarısız” olduğu yaydı. Türkleri aşağılayıcı yazılar yayınlandılar:[6]
“Türk geleneksel olarak bir asker, ilkel bir tarımcı veya bir çobandır: Akli melekeleri hiçbir alanda yüksek değildir, fakat özellikle ticaret ve finans [alanında] tecrübesizliği ve doğal beceriksizliği en çok ortaya çıkar”
Günümüzde ABD –AB emperyalizminin, “düşman” ilan ettikleri ülkelere ve kişilere yönelik karalama kampanyası ve medyanın işlevi sayesinde geçmişte Atatürk ve Cumhuriyete ilişkin yapılan yayınları kafamızda canlandırabiliyoruz.
İngilizler, genç cumhuriyetin çağdaşlaşma yolunda giriştiği tüm toplumsal dönüşümlerle demokratik bir düzenin alt yapısını oluşturduğunun farkındaydı. Yeni rejimin eski Osmanlı düzeninden kalan, feodal ve dinci gericiliği tasfiye etmesinin ve yerine yenisini koymasının kolay olmadığını da biliyordu. Yarı sömürge Osmanlı mirasının feodal düzen olduğunu ve toplumun:
- Feodal -din ideolojisi, kültürü ve geleneği içine hapsolduğunu,
- Hak ve özgürlük bilincinden uzak, kul kimliğinde, cahil ve yoksul olduğunu,
- Saltanat ve hilafet yönetimi son derece otoriteliği altında yaşadığını, Osmanlı’da demokratik kurumların ve kültürün gelişmediğini çok iyi biliyordu.
Dolayısıyla demokratik bir rejimde, hak ve özgürlükleri kaldıran, bunun yerine kendi keyfi yönetimini getiren bir diktatör ve onun otoriter rejimi ile Atatürk’ü ve Cumhuriyeti bir tutuyordu. Batı’da devrim ve karşı devrimlerle yüzyıllık bir mücadele sonunda ulaşılan burjuva demokratik rejimin geçtiği hiçbir evreyi yaşamayan ülkemizde, rejimi demokratik, liderini de demokrat olmamakla suçluyordu. İngiliz emperyalizminin yaptığı tam bir çarpıtma ve kara propagandaydı.
Devam edecek: Genç Cumhuriyet- Devrimci Toplumsal Değişimler ve Sömürge Ülkeler
[1]Türk-İngiliz İlişkilerinde Prestij Faktörü (1923-1938), Ebru Boyar, https://dergipark.org.tr/tr/pub/ttkbelleten/issue/52499/689468
[2] Türk-İngiliz İlişkilerinde Prestij Faktörü (1923-1938), Ebru Boyar, https://dergipark.org.tr/tr/pub/ttkbelleten/issue/52499/689468
[3] Türk-İngiliz İlişkilerinde Prestij Faktörü (1923-1938), Ebru Boyar, https://dergipark.org.tr/tr/pub/ttkbelleten/issue/52499/689468
[4] Türk-İngiliz İlişkilerinde Prestij Faktörü (1923-1938), Ebru Boyar, https://dergipark.org.tr/tr/pub/ttkbelleten/issue/52499/689468
[5] Sinan Meyden, Emperyalizme Rağmen Kurulan Cumhuriyet, Sözcü gazetesi, https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/sinan-meydan/emperyalizme-ragmen-kurulan-cumhuriyet-5414534/
[6] Türk-İngiliz İlişkilerinde Prestij Faktörü (1923-1938), Ebru Boyar, https://dergipark.org.tr/tr/pub/ttkbelleten/issue/52499/689468
Kategoriler
Son Makaleler
-
Teknohibrit Harbi Bertaraf İçin Çözüm Yolu- Orhan Karakuş
-
Kültürel Devrim Halkasının Felsefi Dili Deruni Türkçe’nin Sentetik Gücü – Orhan Karakuş
-
Bağımsızlık – Saffet Bilen
-
Bilgeler Meclisi ve Ulu Hakanlık Divanı (BİMUHAD) – Orhan Karakuş
-
Ya Cehennem Ya da Sulh ve Huzur 2 – Orhan Karakuş
-
Ucu Yanık Mektup Değerlendirmesi -Fahrettin Önder
-
Osmanlı’nın Yarı-sömürgeleşmesi, Günümüz ve Çözüm- Saffet Bilen
-
ARAFTAYIZ…1 – Orhan Karakuş
-
2024 Yerel Seçimlerinin İrdelenmesi… – Orhan Karakuş
-
Cennet – Saffet Bilen