Skip to main content
GAYRİ MİLLİ VE GAYRİ CİDDİ BİR ÇALIŞMA “TARIMDA MİLLİ BİRLİK PROJESİ” – Ersen YAVUZ

GAYRİ MİLLİ VE GAYRİ CİDDİ BİR ÇALIŞMA “TARIMDA MİLLİ BİRLİK PROJESİ” – Ersen YAVUZ

Milli Birlik Kooperatifinden başka ve ayrıca Semerat Holding adıyla yeni bir şirket kurulmakta, özel sektörün yüzde elli ortaklığı ile oluşturulması düşünülen bu Holding’in sermayesinin geri kalan yüzde ellisine de Milli Birlik Kooperatifi ile birlikte Toprak Mahsulleri Ofisi, Türk Şeker, Çay-Kur Atatürk Orman Çiftliği gibi kamu iktisadi kuruluşlarının iştiraki planlanmaktadır.

Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın ekonomik reformlar bağlamında dile getirdiği “Tarımda Milli Birlik Projesi”nin ayrıntıları basınımızda da yer almaya başladı.

Proje, Gıda-Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığının birleştirilerek, Tarım ve Orman Bakanlığının kurulmasının üzerinden henüz bir yıl bile geçmeden tarımda yeni bir yapılanma önermektedir. Bu yeniden yapılanmaya göre Tarım ve Orman Bakanlığı ile tarım sektöründe faaliyet gösteren Kamu İktisadi Teşekkülleri ve Tarım Kredi kooperatiflerinin organizasyon yapıları bütünüyle değiştirilmektedir.

Projede, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın taşra teşkilatı ile Orman Genel Müdürlüğü’nün lağvedilerek, tarım kredi kooperatifleri, orman ürünleri kooperatifleri ve su ürünleri kooperatifleri ile birlikte yeni baştan oluşturulacak Milli Birlik kooperatifine devredilmesi öngörülmektedir

Milli Birlik Kooperatifinden başka ve ayrıca Semerat Holding adıyla yeni bir şirket kurulmakta, özel sektörün yüzde elli ortaklığı ile oluşturulması düşünülen bu Holding’in sermayesinin geri kalan yüzde ellisine de Milli Birlik Kooperatifi ile birlikte Toprak Mahsulleri Ofisi, Türk Şeker, Çay-Kur Atatürk Orman Çiftliği gibi kamu iktisadi kuruluşlarının iştiraki planlanmaktadır

Projede şu anda yer almasa bile Pankobirlik ile Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri’nin, ileride bu yapıya monte edilmelerinin de bir zorunluluk olacağı düşünülmektedir.

Başta tarım kredi kooperatifleri ile ormancılık ve su ürünleri kooperatifleri olmak üzere ve ileride muhtemelen Pankobirlik ile Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri’nin, Milli Birlik Kooperatifi çatısı altında Semerat Holding yapısına zorunlu olarak dahil edilmeleri,  üreticilerin girdi temininden ürün satışına kadar olan tüm üretim aşamalarının adı geçen Holding’in sorumluluk ve kontrol alanına girmesi demektir ki bu, uygulanabilirliği bir yana,  kooperatiflerin ve aile çiftçiliğinin yok olması ile eş anlamlıdır.  Projenin genel yapısına bakıldığında, tarımsal desteklerin de Semerat Holding’in kontrolündeki Milli Birlik Kooperatifi tarafından dağıtılacağı anlaşılmaktadır.

Yukarıda ana hatlarını vurgulayarak özetlediğimiz proje ile ilgili olarak basında, pek çok sivil toplum örgütü önderi ve tarımsal konularla ilgili bilim adamlarının ayrıntılı eleştirileri yer almıştır.

Proje ile ilgili olarak;

  • Prof Dr Oğuz Oyan ; ” sektörün büyük oyuncularına yüzde elli pay verme, ben yapamıyorum siz yapın anlamına geliyor”  şeklinde görüşlerini belirtmiş.
  • TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Atalık; “Bu model, 2000’lerin başında Dünya Bankası’nın Türkiye’ye dayattığı projedir.”  görüşünü dile getirmiştir
  • Ziraat Mühendisleri Odası başkanlarından Özden Güngör; “projenin özelleştirmeye yönelik olduğunu belirterek,  bu proje gerçekleşirse vay üreticinin ve tüketicinin haline, bugünleri de ararız” demiştir.
  • Ziraat Mühendisleri, Gıda Mühendisleri, Kimya Mühendisleri Odaları ile Ziraatçılar Derneği, Tüketici Hakları Derneği, Tarım Orman-İş ve Tarım Orkan-Sen tarafından ortak yapılan açıklamada da; “projenin, tarım sektörünün içinde bulunduğu sorunları çözmekten uzak, tarım örgütlenmesini kamusal olmaktan çıkarıp, tümüyle yerli ve yabancı sermayenin destekçiliğine indirgeyecek, ülkemizde ulusal üretimin temeli olan küçük üreticilerin tasfiyesine neden olacak bir proje olduğu vurgulanarak, bundan vazgeçilmesi gerektiği” çağrısı yapılmıştır.

Görüldüğü gibi bütün bu eleştiriler, projenin muhtevasına ve yöneldiği istikamete dönük, bir anlamda içeriden yapılan değerlendirmeler niteliğindedir.

Oysa,  burada bizce tartışılması gereken konu,  projenin muhteviyatından ziyade hukuken ve fiilen (pratik olarak)  uygulanabilir olup olmadığıdır.   Bu nokta,  projenin içeriğinden önce ele alınıp tartışılması gereken bir konudur.   Gerçekten de,  bu açıdan yaklaşılınca görülecektir ki proje,  dayandığı hukuki ve ekonomik zemin itibarıyla Türk Hukuk Sistemiyle ve piyasa gerçekleriyle uyumlu olmayan soyut bir çalışma görünümündedir.

 Bir defa proje; Anayasamızın 123,  128,  165 ve 171′ inci maddelerine aykırıdır.

 Bu bağlamda proje, Bakanlığın taşra teşkilatını kooperatif çatısı altında kademeli bölümleri ayırarak,  Anayasamızın 123′ üncü maddesinde belirtilen İdarenin bütünlüğü ve merkezden yönetim kuralını ihlal etmiştir.

Söz konusu proje,  devletin tarımsal ekonomi ile ilgili görevlerinin kooperatif ve holding yapılanmasına devredilmesi nedeniyle,  Anayasamızın 128′ İnci maddelerindeki “Devletin,  genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütüleceği” hükmüne de aykırıdır.

Proje;  Tarım sektöründe faaliyet gösteren kimi Kamu İktisadi Teşekküllerinin Holding bünyesine dahil edilmesi suretiyle,  Anayasamızın 165’inci maddesinde öngörülen “kamu kuruluş ve ortaklıklarının TBMM’since denetlenmesi” ilkesine de aykırılık oluşturmuştur.

Projenin başta Tarım Kredi Kooperatifleri olmak üzere bazı kooperatif kuruluşlarını kar amaçlı Semerat Holding bünyesine dahil etmesi, Anayasamızın 171′ inci maddesinde ifadesini bulan  “kooperatifçiliğin Geliştirilmesi” ilkesine de aykırıdır

Projenin,  anayasamıza aykırılık oluşturan bu düzenlemelerinden çok daha önemlisi, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının il ve ilçe teşkilatlarının Tarım Kredi Kooperatifleri çatısı altında birleştirilmesidir ki bu,  Anayasamızın mülkiyet hakkını düzenleyen kurallarını açık bir aykırılık oluşturmaktadır.

Bilindiği üzere kooperatifler,  ortak ekonomik,  sosyal ve kültürel ihtiyaçlar ve istekleri, müşterek sahip olunan ve demokratik olarak kontrol edilen bir işletme yoluyla karşılamak üzere gönüllü olarak bir araya gelen insanların oluşturdukları özerk yapılardır. Ortaklarının, sermayelerini koyarak özgür iradeleriyle oluşturdukları özel hukuk tüzel kişiliği yapısındaki tarım kredi kooperatiflerinin, bir kamu kuruluşu ile birleştirilmek istenmesi hukuken ve pratik olarak imkansız olmasa da çok zordur. Adeta iki kamu kuruluşu birleştiriliyormuş gibi bir düzenlemeye gidilmesi,  projeyi hazırlayanların tarım kredi kooperatiflerinin hukuki yapılarını bilmediklerinin ve hukuk nosyonundan  mahrum olduklarının en açık ilanıdır.

Böylesi bir girişim bir anlamda,  özel şahıslara ait varlıklara müdahele/el atma anlamına gelir ki bunun Anayasamız hükümleriyle bağdaştırılabilme olanağı yoktur.  

Projenin uygulanabilirliği ile ilgili olarak dile getirilebilecek bir diğer husus da,  özel sektörün yüzde elli ortaklığı ile oluşturulacak olan Semerat Holding’in organizasyon yapısıdır. Girdi temininden ürün satışına,  finansal kaynakların kullanılmasından dış ticarete kadar tek söz sahibi olacağı anlaşılan böylesi dev bir tekele, rakip firmalar konumundaki özel sektör kuruluşlarının ortak olmaları piyasa gerçekliğiyle uzlaştırılabilecek bir öneri olamaz.  Gerçekten de,  genelde yabancı sermayeli olan bu özel sektör kuruluşlarının,  ticari rakip konumundaki bir holdinge katılmaları nasıl mümkün olabilecektir.  Böylesi bir ihtimali bir an için gerçekleşebilir kabul etsek bile bu durumda Semerat Holding’in, ortakları arasında yüzde elli oranında yer alacak yabancı sermayeli şirketlerin çıkarlarına göre yönetileceğini söylemek gerçek dışı bir varsayım olmayacaktır.  Bu olasılığın, projenin ismindeki “Millilik”  iddiasıyla çelişmesi ise ayrı bir eleştiri konusudur.

Özetlemek gerekirse; Bu proje,  Anayasamıza ve temel kanunlarımıza aykırılığı bir yana, oluşumu ve hedeflenen faaliyetleri itibariyle piyasa gerçekleriyle örtüşmeyen soyut bir çalışmadan ibarettir.  Bu bağlamda,  uygulanabilirliği olmayan,  hukuki ve ekonomik gerçeklerden uzak projenin içeriğinin ayrıntılarına girilmesi de gereksiz ve anlamsızdır.

Kaldı ki, hükumetçe 2017 yılında büyük iddialarla kamuoyuna sunulan, her Havza’nın,  İlin,  hatta İlçenin tarım envanterini çıkararak buna göre üretim planlaması yapmak ve master planlar hazırlamak iddiasını içeren “Havza Bazlı Üretim ve Destekleme Modeli; Milli Tarım Projesi” nin uygulama sonuç verilerinin henüz yeni yeni alınmaya (toplanmaya)  başlandığı bir dönemde bu yeni proje, önceki iddialı projenin başarısızlığının kabulü olarak da değerlendirilebilecektir.

Ersen Yavuz, Mayıs 2019