Skip to main content
Hukuk Devleti Kavramı Ve Anayasa Mahkemesinin Çok Önemli İki Kararı – Ersen YAVUZ

Hukuk Devleti Kavramı Ve Anayasa Mahkemesinin Çok Önemli İki Kararı – Ersen YAVUZ

Kamuoyunun, Anayasa Mahkemesinin verdiği son iki önemli karara yeterli ilgiyi göstermemesi, herhalde kararların önem ve değeriyle değil, hukuka olan inancın artık yitirilmesiyle ilgili olsa gerekir.

Hukuk alanında son dönemde karşılaştığımız en önemli olumlu gelişmenin,  Anayasa Mahkemesi’nin 7 ve 9. Eylül.2019 tarihli resmi gazetelerde yayımlanan iki ayrı kararının olduğu söylenebilir. İlgili çevrelerin dikkatini çekmediği anlaşılan bu iki karar, hukuki açıdan son derece önemli ve değerlidir.

Önemlidir çünkü, ülkemizde yargı bağımsızlığının tartışılır olduğu bir dönemde uluslararası hukuk normlarına uygun olarak verilmiş en son kararlardır.  Değerlidir çünkü, ders niteliğinde sıra dışı birer hukuk metindir.

Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu ettiğimiz kararlarından ilki ( 7. Eylül. 2019 tarihli ve 30891 sayılı Resmi Gazete), yerel mahkemece verilen yayın yasağı kararının, ifade ve basın özgürlüklerinin ihlali olarak kabul edilmesi gerektiğine ilişkindir.

Anayasa Mahkemesi bu kararında; yerel mahkemece verilen yayın yasağı kararının Anayasamızın 13 ve 28’inci maddelerinde öngörülen “kanunilik” ölçütünü karşılamadığı gerekçesiyle, ifade ve basın özgürlüğünün ihlali niteliğinde olduğu sonucuna varmıştır. Karardaki ayrıntılı hukuki analizlere bakıldığında, yayın yasağı konusu, kamu otoriteleri tarafından gerçekleştirilebilecek muhtemel suistimalleri engelleyici,  belirli ve kesin kurallar ile sıkı denetim öngören özel bir kanuni düzenleme yapılmadığı sürece Anayasaya aykırı eylemler ve işlemler olarak kabul edilecektir. Anayasa Mahkemesinin bu kararına göre, Anayasada öngörülen  özel kanuni düzenleme yapılıncaya kadar yerel mahkemelerin artık herhangi bir haberle ilgili yayın yasağı koyabilme imkanı kalmamıştır.

Anayasa Mahkemesinin ikinci önemli kararı ise (9. Eylül.2019 tarihli ve 30893 sayılı resmi gazete) ; bir gurup akademisyen tarafından yayımlanan bildiriye imza verenlerin, terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırılmasının, ifade özgürlüğünün ihlali olduğu şeklindeki kararıdır.

Anayasa Mahkemesi bu kararında; bildiriye imza verenlerin hapis cezasıyla cezalandırılmalarını ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale olarak görmüş, bunun zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelmediği ve orantılı olmadığı, dolayısıyla demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Yüksek mahkeme ayrıca, ifade özgürlüğünün sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasını da karara bağlamıştır.

Bu kararlar, ülkemizde genelde hukuk devletinin ve özelde ifade özgürlüğünün tesisi için verilmiş son derece önemli kararlardır. Kamuoyunun, Anayasa Mahkemesinin bu önemli kararlarına yeterli ilgiyi göstermemesi, herhalde kararların önem ve değeriyle değil, hukuka olan inancın artık yitirilmesiyle ilgili olsa gerektir.

Bu kararlarla ilgili cevaplandırılması gereken bazı sorular vardır.

 Soru: 1- Ulusal yargının hal-i pür melali ortadayken, çoğunluğu mevcut iktidarca atanmış yargıçlardan oluşan bir yapıdan böylesi kararlar nasıl çıkabilmiştir.

 Cevap: 1- Temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin bireysel başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak durumunda olan Anayasa Mahkemesi,  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bağlayıcı nitelikteki emsal kararlarına uygun kararlar vermek durumundadır.

Soru: 2- Temel hak ve özgürlükler yönünden uymak ve uygulamak durumunda olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ve Anayasa Mahkemesi’nin bu konudaki paralel yaklaşımına karşın, ülkemizde insan hak ve özgürlükleri yönünden yaşanan yoğun hukuk ihlalleri neden engellenememektedir.

Cevap: 2- İnsan hak ve özgürlüklerinin ihlali ile ilgili uyuşmazlıkların Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelebilmesi, tüm hukuki süreçlerin tamamlanmasını gerektirmekte bu da uzun zaman almaktadır. Geçen zaman içerisinde insanlar uzun yıllar hapishanelerde kalabilmekte ve Anayasa Mahkemesi kararı, haksızlığın tespitinden ve yetersiz miktarlarda tazminat ödenmesinden başka bir sonuç doğurmamaktadır.  Kaldı ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ulusal mahkemelerin takdirine bıraktığı kimi konularda,  Anayasa Mahkemesi’nin kendisini atayan mercinin duyarlılıklarını göz önüne bulundurduğu hususu da hukuk hayatımızda zaman zaman gözlenebilen bir durumdur.

Soru: 3-  Anayasa Mahkemesinin,  insan hak ve özgürlükleri ile Anayasamızın başta hukuk güvenliği olmak üzere öngördüğü ilkelere aykırı bularak iptal ettiği uygulamalar, nasıl oluyor da aynı şekilde devam edebiliyor.

 Cevap: 3- Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği yasal düzenlemeler,  yürürlüğe konulan yeni bir yasayla ve farklı ifadeler kullanılarak tekrar düzenlenmekte,  bu yeni yasanın da çok uzun süren iptal süreci içerisinde hukuka aykırı benzer uygulamalara devam edilmektedir.

 Soru: 4- Anayasa Mahkemesi’nin kararları tüm mahkemeler için bağlayıcı ve mutlak uyulması gereken kararlar olduğuna göre gerek idari ve gerekse adli makamlarca bu kararlara aykırı uygulamalara devam edilmesi nasıl mümkün olabilmektedir.

 Cevap: 4- Anayasa Mahkemesi kararları gerek idari gerekse adli makamlarca olaya özgü kararlar olarak kabul edilmekte ve kararlara uyum konusu yalnızca hükme bağlanan ihtilafın çözümü ile sınırlı değerlendirilmektedir.  Oysa Anayasa Mahkemesi kararları sadece ihtilaf konusu olayı değil uygulanacak hukuk kurallarını da belirleyen ve yorumlayan ilkesel kararlardır.  Hatta bu hukuksal boyut ihtilafın çözümünün çok daha önündedir. İhtilaf konusu olay,  Anayasa Mahkemesi için yalnızca örnek bir olaydır. Esas olan bu ve benzeri olaylara uygulanacak olan hukukun belirlenmesidir.

Soru: 5-  Ülkemizde,  evrensel hukuk kurallarının egemen kılınmasının, idarenin ve adli makamların  Anayasa Mahkemesi kararlarına ilkesel bazda ve süratle uyum sağlamaları ile yakından ilgili olduğu anlaşılıyor.  Bunun için neler yapılabilir.

Cevap: 5- Hukuk devleti kavramının günümüzde olduğu gibi kâğıt üzerinde kalmayarak,  sosyal ve ekonomik yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası olabilmesi, anayasada yapılacak yeni düzenlemelerle mümkün ve gereklidir.

Ekim 2019, Ersen YAVUZ