İlerlemeci Çağ – Saffet Bilen
Yeni sömürgecilik böyle ortaya çıktı.
Fransa Napolyon’un yenilgisinden sonra Dünya egemenliği iddiasını yitirdi.
İngiltere tek kaldı.
Dünyada Birinci Büyük savaşı başlangıcına kadar Pax Anglo Sakson döneminin ilki yaşandı.
Avrupa egemenliği dünyayı daha iyi bir yer yapacaktı ve Avrupa dışı halklar bu egemenliğe boyun eğmeliydiler. İngiltere ilerledikçe dünya daha modern oluyordu. İlerlemeye inanç dorukta idi. Muhalifler de bu inançta idiler.
Karl Marks, New-York Daily Tribune, 25 Haziran 1853’te yayınlanan Hindistan’da İngiliz Egemenliği makalesinde şunları yazdı;(Makale, Türkçe’ye çevirisi, K. Marks, Hindistan’da İngiliz Egemenliği, Marks-Engels: Seçme Yapıtlar, Cilt: I, s: 589-596, Birinci Baskı, Sol Yayınları, Aralık 1976, da)
“Hindistan’ın geçmişinin siyasal yönü ne denli değişmiş görünürse görünsün, toplumsal koşulları, en eski uygarlığından beri, 19. yüzyılın ilk on yılına dek, değişmeden kalmıştır.”
“Hint el tezgahını parçalayan ve çıkrığını yok eden, davetsiz gelen İngiliz olmuştur. İngiltere, Hint pamuklu kumaşlarını Avrupa pazarlarından yoksun bırakmakla başlamıştır işe; ardından Hindistan’a ipliği sokmuş ve sonunda da pamuklu kumaşın anavatanını pamuklu kumaşa boğmuştur. 1818’den 1836’ya kadar İngiltere’den Hindistan’a yapılan iplik ihracatı, 1’e 5.200 oranında artmıştır. 1824’te Hindistan’a yapılan İngiliz muslinleri ihracatı 1.000.000 yardı bulmazken, 1837’de 64.000.000 yardı aşmıştır. Ama aynı zamanda, Dakka’nın nüfusu, 150.000 kişiden 20.000’e düşmüştür. Dokumalarıyla ünlü Hint kentlerinin bu biçimde sönüşü, hiç de olabileceklerin en kötüsü değildi. İngiliz buharlı makinesi ve bilimi, Hindistan’ın her yerinde tarım ile imalat sanayii arasındaki birliği yıktı.”
“Bu küçük kalıplaşmış toplumsal organizma biçimleri, İngiliz vergi tahsildarının ve İngiliz askerinin sert müdahalesinden çok, İngiliz buharlı makineleri ve İngiliz serbest ticareti ile büyük çapta çözülmüşler ve yok olmaktadırlar. Bu aile toplulukları, onlara kendi kendilerine yetme gücü veren el dokumacılığının, el eğirmeciliğinin ve el tarımcılığının o özgün bileşimi içinde, ev sanayiine dayandırılmıştı. Eğiriciyi Lancashire’a, dokumacıyı ise Bengal’e yerleştiren, ya da Hintli eğiricinin ve dokumacının her ikisini birden yok eden İngiliz müdahalesi, bu küçük yarı-barbar, yarı-uygar toplulukların iktisadi temellerini ortadan kaldırarak bunları dağıtmış ve, böylece, Asya’da o zamana dek görülmüş en büyük, ve doğruyu söylemek gerekirse, biricik toplumsal devrimi yaratmıştır.”
1900 yılı başlarında Avrupa dışı dünyanın tümü Avrupa egemenliğindeydi. Dünya sömürgelere, denetim altında tutulan yarı sömürgelere ve yerleşim bölgelerine ayrılmıştı. Dünyanın bir sınırı vardı ve bu sınırlara gelinmişti.
Avrupa içinde 19. Yy ın nispeten dengede giden iç hiyerarşinin değişmesini talep eden yeni bir odak ortaya çıkmıştı. Almanya.
Liberal Dünya ile Almanya arasında 1914’te patlayan savaş Almanya’nın yenilgisi ile sonuçlandı.
Savaşın yıkıntısı Rusya ve Avrupa’da kurulan sisteme alternatif ayaklanmalara yol açtı. Rusya da Kapitalizme direnç merkezi olan yeni devlet ortaya çıktı. SSCB.
ABD yükselişini sürdürdü, İngiltere’nin düşüşü sürdü.
20.Yy ın ilk yarısını bu üç etken, iç çatışma ve mekansal sınırlara varış ve SSCB’nin ortaya çıkışı belirledi.
Koşullardaki değişim ne yapılacağı sorusunu da beraberinde getirdi.
Yayılmacılık hızını yitirdi.
İkinci Dünya savaşı çözdü pek çok sorunu. Almanya evcilleşti. SSCB etkisizleşme sürecine girdi. ABD Avrupalı beyazların yeni lideri oldu.
Ama yeni bir dert açıldı başlarına. Sömürge sistemi çöktü. Dünya devlet sayısında patlama yaşandı.
Yeni dönem yayılmacı teoriler, bu sorunun nasıl çözüleceği, yağmanın nasıl devam edeceği sorusu üzerinde şekillendi.
Dünyada Sömürgecilik karşıtlığı çok yaygındı. Pek çok ülke bağımsızlıklarını kazandı.
ABD sistemin en tepesine oturdu.
Dünyada İkinci Pax Anglo Sakson dönemi başladı.
ABD’nin İngiltere’nin yerini alışı pek kolay gerçekleşmedi. Bağımsızlık hareketleri artık çok güçlüydü ve dünya savaşının ardından Birleşik Devletler dışındaki sömürge güçleri iyiden iyiye zayıflamıştı. Hepsi de sömürgelerini, geçmişteki ve büyük kar kapılarını koruma derdindeydiler. Her sömürgeci güç sömürgelerini elde tutmak için kendine göre yollara başvurdu. Bazısı bağımsızlık hareketlerini güç kullanarak bastırmayı seçerken, bazıları ise sömürge yönetiminin mümkün olmadığı açıkça ortaya çıktığında istemeden de olsa barışçı biçimde siyasal bağımsızlık verme yoluna gittiler.
Birçok bağımsızlık hareketi ve bağımsızlığına yeni kavuşmuş ülke önlerine konan yeni-sömürgeci seçeneği kabule yanaşmadı. Ya Endonezya’nın yaptığı gibi yabancı şirketleri kovdular ya da açıkça sosyalist bir toplumu seçtiler. Hollanda Antilleri, Fransız Hindiçini, Kenya, Angola, Mozambik vb. yerlerde sömürgeciler sahip oldukları toprakları silah zoruyla elde tutmayı denediler ama başarısız oldular. Tümünde ABD devreye girdi.
Açık işgal seçeneği zaten hiç ortadan kalkmamıştı. ABD 2. Dünya Savaşı sonunda ele geçirdiği hiçbir toprağı terk etmedi. Porto Riko, Virgin Adaları, Marianalarda kendi kaderini tayin hakkını (bağımsızlık da dahil) resmi olarak hala kabul etmiyor. Sömürgelerdeki bağımsızlık yanlıları karşısında aynısını yapacak güçleri olsaydı, muhtemelen diğer sömürgeciler de benzer bir yol izleyeceklerdi. Örneğin; Vietnam’da yenilen Fransızların yerini ABD işgali aldı.
Bağımsızlığını kazanmış, ‘geri kalmış’ ama hukuken egemen ülkelerin, ‘Üçüncü Dünyanın’, ortaya çıktığı dönemde yayılmacılığın yeni ve modern bir biçimi önem kazandı. Bugün modernleşme adıyla bilinen bu öğreti ya da ‘modernleşmenin yayılması’ 1940’lı 50’li yıllarda ortaya çıktı.
Vazgeçemeyecekleri tek şey eski sömürge alanlarında oluşacak toplumsal fazlanın ve kaynakların Merkeze aktarımının sürekliliği idi. Sömürgecilik bitmiş, ama sömürgeci yerli yerinde duruyordu. Yapılması gereken bağımsızlığını kazanmış ülkelerin halklarını ekonomik ve toplumsal gelişmenin tek yolunun sömürge ekonomisini sürdürmek, yani sömürgecilerin şirketlerinin ve bankalarının yeni rejim altında da karlı işlerine devam etmelerinin doğruluğuna inandırmaktı. Yeni sömürgecilik böyle ortaya çıktı.
Saffet Bilen, 6 Kasım 2022
Kategoriler
Son Makaleler
-
YIKIM ve KIRIMDAN NASIL ÇIKILACAK?
-
Teknohibrit Harbi Bertaraf İçin Çözüm Yolu- Orhan Karakuş
-
Kültürel Devrim Halkasının Felsefi Dili Deruni Türkçe’nin Sentetik Gücü – Orhan Karakuş
-
Bağımsızlık – Saffet Bilen
-
Bilgeler Meclisi ve Ulu Hakanlık Divanı (BİMUHAD) – Orhan Karakuş
-
Ya Cehennem Ya da Sulh ve Huzur 2 – Orhan Karakuş
-
Ucu Yanık Mektup Değerlendirmesi -Fahrettin Önder
-
Osmanlı’nın Yarı-sömürgeleşmesi, Günümüz ve Çözüm- Saffet Bilen
-
ARAFTAYIZ…1 – Orhan Karakuş
-
2024 Yerel Seçimlerinin İrdelenmesi… – Orhan Karakuş