İran’daki Kaotik Kargaşa ve Yeryüzünde Olası Gelişmeler…- Orhan Karakuş
Merhum Sinan Ateş suikastı benzeri, “Siyasi suikastlar ve iç savaş tehditleriyle” gündem gelecek ekonomik sosyal kriz içinde boğuşan Türkiye’deki seçim ortamı, (İran iç kargaşası gibi yarınlarda Türkiye’ye de sirayet edecek pek çok olay) çok boyutlu sosyal ve siyasal kargaşaları bünyesinde taşımaktadır.
Gönül deminde Sezgi yol gösterici olmalıdır…
Basından ,ilgili yazar ve akademisyen uzmanlardan aldığımız bilgilerle İran’daki mevcut durum üzerine bir analiz geliştirmek ve bu verilerle yaşanan kargaşayı çözümlemek sağlıklı bir yol olmayacaktır. Basındaki konuyla ilgili yazarların nefsi mülkiyetçi düzenekle kurduğu mahfil ilişkiler kadar, olayların istihbari odaklarca çarpıtılması apaçıkken güncel durumda verili resmi açıklamalar ekseninden de yapılacak analitik irdelemeler netamelidir. Bu kadar karanlık matruşkai, veri çarpıtması ve hakikati yansıtmayan bilgi dezenformasyonu ortamında İran’ı yada başka bir ülkeyi irdeleme ve meselenin haline dair çözümleyici yaklaşım nasıl yapıla bilinir? Buna dair önerilecek ana güzergah vicdani istikamettir. Metodoloji ise bulanık mantığın yaklaşımı temelindeki irdelemenin gönül deminde akletmeye dayalı sezgisidir.
İran ve yarınlarda Türkiye…
İran’da bugün olan biten ekonomik ve sosyal huzursuzluk temeli gittikçe öne çıkan gençlik dinamiğine dayalı halk eylemleridir. Görünürdeki eylemlerde görsel ve sanal medya kadınları var etmektedir, oysa idamlar mevcut rejimi ayakta tutmak için halkın filizlenen genç dinamiğine dayalı kurucu önderliğini yok etmeye yöneliktir. “İnsan hakları ve özgürleşme” ötesinde yeni kurucu dinamiği ve direnişi yok etmeye yönelik yapılan bu idamlar İran’da rejimi kurtarır mı?
İran’da Ali Hamaney’in temsil ettiği , faşizan mollar rejimini tasvip etmediğimizi öncelikli vargı olarak dile getirelim. Yakın tarihin okunması için nirengi noktamızı, 1979’de İran’daki ayaklanmalar sonucu şahın devrilmesiyle kurulan “despot ve şeriatçı mollalar” iktidarına kadar geri çekmemiz gerekiyor. Ekonomik kaynakları (petrol ve doğal gaz ) emperyal güçlerce iliğine dek sömüren İran’daki ABD-İngiliz düzeneği, Fransa marifetiyle kendisine ve AB’ye çevrilmek istenmiş, buna karşı İngiliz müdahalesi (Irak-İran savaş kumpası) ve İran’a karşı direnç için 2003 yılında Irak’ın işgali süreci ABD marifetiyle uygulanmıştır. İkiz kulelere yönelik kurgusal terör saldırısı bir yönüyle Asya’nın işgaline yönelik bir mizansendir. 2003 ‘te Saddam’ın devrilmesi ve sonrasında özellikle Felluce direnişi ve katliamı da sürece dair tahlillerimize anlamlı bir girdi oluşturur. 2010-2011 yıllarında doruğa çıkan “Arap ayaklanması” ve “Suriye iç savaşına” İran’ın da dahil olması , “BOP projesiyle” birlikte ele alındığında konu basit bir “Hicab örtüsü meselesini” aşmakta başka ajanda ana sahiklerini ortaya çıkarmaktadır. Şimdi argüman olarak sunulan “Arap ayaklanmasında İran bölgede nüfuz artıran taraftır” tezi, batılı emperyal güçlerin bölgede İsrail menşeili bir hegemonya sağlama aparatıdır. Bu konuda güncel genişletilmesi masada olan “Abraham anlaşması ve İran tehdidi” meselesi ve 2022’de ABD ve İngiliz güçlerinin Afganistan’da Taliban’a verilen Çin desteğiyle yenilgisi bugünün resminin farklı fon pozlarıdır. İngiliz- ABD destekli NATO’yla dolaylı sıcak savaşa dahil olan emperyal batılı güçlerinin Ukrayna’da Rusya (Boz Ayısını) çukurda boğma ve Çin’i, Japonya’yı da askeri bir güç olarak organize ederek QUAD’la kuşatma stratejisi şimdiki yeryüzünde işlerliktedir. Bugün görünen apaçık İran’daki kaotik kargaşa İran’ı bölgede etkisizleştirme ve Ukrayna’da kurulan İran- Rusya ittifakına yönelik “bir iç darbe” için kullanılmaktadır.
Özetlediğimiz “nefsi mülkiyetçi derin fay hatı” böyle gelişirken “Şia şeriatçılığı da” İran toplumunda insan hakları ve düzen mağdurlarının durumunun düzeltilmesi, hak ve hakkaniyetin sağlanmasın da pürü pak değil, oldukça kirlidir. İran’ın doğal kaynakları üzerin çöken faşizan mollalar rejimi, dini yapılanma ve devrim muhafızlarına dolaysıyla ruhbanlar ile militarizm ittifakına ve milis organizasyonlarına dayalıdır. Farklı bir tabirle sac ayaklıdır. İran sosyal form olarak ordulaşmış, resmi güvenlik güçleri yanında savaşçı Haşdi Şabi taburları, yerel İrşad Devriyeleri gibi sivil milisler oluşturmuştur.
Ukrayna’da süren saha harbinde ABD- İngiltere marifeti ve NATO’nun eliyle malum batı ülkeleri, Rusya, ABD, Çin başta olmak üzere III. Dünya harbindeki pek çok ülkeler gibi İran’da, yeryüzünde yürütülen savaş konseptine uygun konumlanmıştır. Önümüzdeki aylarda da bir çok ülkede her alanda sürmekte olan bu III. Dünya harbi yapısalına uygun olarak saha ve ülke altyapılarını yok etme “tahripkar savaş” konseptine doğru konumlanmaya eğilim gösterecektir.
Tüm saha çatışmalarında ve diplomaside kurmay düzeyde rol oynayan İsrail, İngiltere ve ABD’ye Almanya ve Fransa da fiili destek vermeye başlamışlardır. Milenyumla başlatılan ve bahanesi “ikiz kulelere saldırı” olan III. Dünya harbinin stratejik hedefi Asya’nın işgali sonucu Avrasya ve Sibirya kaynaklarına çullanıp sömürge yapmaktır. Bu işgale karşı gibi görünen ve özünde emperyal hedefleri taşıyan “Şengay itifakının çekirdek ülkeleri” de yeryüzü paylaşımında aynı hedefli başka bir derin fay hattını oluşturmaktadır.
Merhum Sinan Ateş suikastı benzeri, “Siyasi suikastlar ve iç savaş tehditleriyle” gündem gelecek ekonomik sosyal kriz içinde boğuşan Türkiye’deki seçim ortamı, (İran iç kargaşası gibi yarınlarda Türkiye’ye de sirayet edecek pek çok olay) çok boyutlu sosyal ve siyasal kargaşaları bünyesinde taşımaktadır.
Çözüm nedir?
İran veya herhangi bir ülke durumunu tahlil ve irdeleme yaparken yukarıda dile getirdiğimiz sezgiye dayalı doğal gidişatı ve hâldeki durumu okuyan bir perspektif lüzumu vardır. Çözüm: Ülkeler ve yeryüzü ölçeğinde Sulh yapıcı kolektif bir iradenin şümul bulması ve “sulh ve hakkaniyet cephesinin kurulmasıdır.” Yeryüzü ülkelerinde, toplum devletlerinin inşası ve toplumsal kültür devrimi ekseninden hakkaniyetli, cins denkliğini CAN olarak içselleştiren, ekosistem bütünlüğünde kul hakkına riayet eden toplumcu hürriyet nizamını kurmaktır. Bilvesile açlığı, yoksunluk ve yoksulluğu, her alanda topyekün adaletsizliği, güncelde süren iklim krizlerini, harp ve darpları dünya tarihinden silerek yaşanabilir bir dünyayı aşkla kurmaktır.
Cenabı Hakk cümlemize selamet versin. Allah kerim vesselam…
Baki selamlar… Orhan Karakuş 19.01.2023
Kategoriler
Son Makaleler
-
YIKIM ve KIRIMDAN NASIL ÇIKILACAK?
-
Teknohibrit Harbi Bertaraf İçin Çözüm Yolu- Orhan Karakuş
-
Kültürel Devrim Halkasının Felsefi Dili Deruni Türkçe’nin Sentetik Gücü – Orhan Karakuş
-
Bağımsızlık – Saffet Bilen
-
Bilgeler Meclisi ve Ulu Hakanlık Divanı (BİMUHAD) – Orhan Karakuş
-
Ya Cehennem Ya da Sulh ve Huzur 2 – Orhan Karakuş
-
Ucu Yanık Mektup Değerlendirmesi -Fahrettin Önder
-
Osmanlı’nın Yarı-sömürgeleşmesi, Günümüz ve Çözüm- Saffet Bilen
-
ARAFTAYIZ…1 – Orhan Karakuş
-
2024 Yerel Seçimlerinin İrdelenmesi… – Orhan Karakuş