Skip to main content
Krizler ve Seçimler: İtalya / M5s örneği 3 – Haluk Başçıl

Krizler ve Seçimler: İtalya / M5s örneği 3 – Haluk Başçıl

Birçok AB ülkesindeki “sol, sosyal demokrat, sosyalist partilerin” ideolojik ve politik iflası ve giderek güç yitirmesi, İtalya’da da yaşanıyordu.

Referandum sonrası daha da kırılgan hale gelen siyasi ortam merkez sol partiyi (DP) kendi içinde çatlattı ve sola yeni bir parti daha kazandırdı. Siyasi istikrarsızlık, ülkeyi yeni bir seçime sürükledi.

Gerileyen Merkez Sağ ve Sol Partilerin Çöküşü: 4 Mayıs 2018 Seçimleri

2013 seçimlerinde, 5 blok yarışmış ve seçim sonuçları birçok geleneksel siyasi partiyi politik arena dışına atmıştı. Bu kez seçimlerin merkez sağ ile popülist Beş Yıldızlı Hareketi (M5s) arasında geçeceği görülüyordu.

Merkez Sağ

Merkez sağ Haydi İtalya, üç sağ parti (Hristiyan Demokrat Biz İtalya, yeni sağpopülist partiler -Liga ve İtalya’nın Kardeşleri-) ile bir protokol yaparak yeni bir sağ koalisyon oluşturuyordu. Protokolde:

  • Daha önce getirilmiş olan ana taşınmaz mal vergisinin terk edilmesi, ilk araçta araba etiketi, miras vergisi, KDV dahil bir çok vergi kaleminde oranların düşürülmesi,
  • Sabit bir vergi oluşturulması,
  • Emeklilik yaşının arttırılmasının iptali,
  • Yasa dışı göçün sıkı kontrolü,

öne çıkıyordu.

Merkez sağın lideri Berlusconi ayrıca, yoksullaşan alt ve orta sınıfı yanına çekmek için 5 milyon yoksul haneye aylık 1000 € aylık gelir, asgari emekli maaşını da iki kat arttıracağını (1000 € ‘ya çıkaracağını) söylüyordu. Ayrıca İtalya’ya yasadışı göçü azaltmak için Afrika’ya yönelik bir Marshall Planı’nı başlatma planını açıklıyordu.

Merkez sağ koalisyon içinde yer alan yeni sağpopülist Kuzey Ligi, daha önceleri savunduğu ayrılıkçı görüşlerini terk ederek Güney İtalya’da örgütlü olan sağ parti NcS birleşiyordu. Böylelikle sadece Kuzey İtalya’da değil ülkenin tüm bölgelerinde seçimlere katılmanın adımını attı.  Seçim kampanyasını da anti-AB söyleminde AB eleştirisi ve yasa dışı göç üzerine inşa etti. Lega lideri:

  • Berlin, Paris ve Brüksel’in onayı yoksa İtalyan hükümeti kurulamaz” diyerek AB’nin İtalya’nın iç işlerine karışmasına, kemer sıkma dayatmasına karşı çıkıyor ve İtalyanların ulusal egemenlik anlayışına sesleniyordu. İtalya’nın AB’ne karşı onurunu, haysiyetini, bağımsızlığını, egemenliğini savunan bir rol biçiyordu kendisine.
  • İtalya’ya kaçak yollardan gelen ve sayıları giderek artan göçmenlerin yakalanacağı, göçmen kamplarının kapanacağı ve sınır güvenliğinin de sağlanacağı güvencesini veriyordu.

Merkez Sol

Merkez sol politik partiler ve sol hareketler, AB politikalarının işbirlikçileri olarak zor durumdaydılar.  Alt ve orta sınıf seçmenlerin desteğini, kendilerine duydukları güveni ve iktidar iddialarını yitirmiş bir haldeydiler. Daha önceki seçimlerde olduğu gibi Demokrat Parti (PD) merkez sol ile birlikte davranan ( Liberal Avrupa Partisi, Birlikte Partisi, Merkezci Popüler Sivil Liste) partilerle oluşturduğu koalisyonla seçimlere katılıyordu.

Merkez sol Demokrat Parti (PD) seçim kampanyasında, seçimleri kazandıklarında:

  • Vergi indirimine gideceğini ve sıkı bütçe uygulamasından vazgeçeceğini,
  • İşsizliğe karşı mücadele edeceğini,
  • Asgari ücreti 10 € / saat yapacağını,
  • Yenilikçi sektörlerde daha fazla yatırıma gideceğini,
  • Yasa dışı göçmenlerin gelişini de sıkı kontrol altına alacağını,
  • “İtalya’yı M5S taraftarlarının popülizminden ve Matteo Salvini ve Silvio Berlusconi’nin aşırılığına karşı koruyacağını” söylüyordu.

Referandum sürecinde DP’den kopanların kurdukları ‘Özgürlük ve Eşitlik’ partisi tek başına seçimlere katılıyordu. Alt ve orta sınıfı yanına çekmek için de,

  • Eğitime bütçeden daha fazla pay ayıracakları,
  • Kamu harcamalarını arttıracakları,
  • Vergileri düşürecekleri,
  • 2014-2015 yılları arasında Matteo Renzi hükumeti tarafından kabul edilen iş kanununun (İş Kanunu) reformunu iptali edecekleri söylüyordu.

“Anti-Sistem Partisi”: Yeni sağpopülist M5s

Kendisini anti-sistem Partisi olarak tanımlayan yeni sağpopülist M5s’in sitemden kastı “AB düzeni”ydi. Eleştirileri Avrupa sermayesinin isteklerine cevaplar üretmek ve bunu AB standartları haline getirmek görevini üstlenen “Brüksel bürokrasisi” nin ötesine geçmiyordu. Mali oligarşiye yönelik eleştiri ve tavır içermeyen aldatıcı bir anti-sistemcilikti. Sisteme karşı tepkili, büyük bir kızlık içindeki alt ve orta alt sınıfı yanı çekme başarını gösteriyor ve onlar üzerinde bir hegemonya inşa ediyordu.

2013’de girdiği ilk seçimde merkez sağ ve sol partinin 4 puan gerisinde kalarak üçüncü sırayı alan M5s gecen seçimlere göre daha “sorumlu ve temkinli” bir seçim kampanyası yürütüyordu.

AB’ye yönelik eleştirilerini sürdürse de daha önce dile getirdiği İtalya’nın avronun çıkışına ilişkin referandum fikrini artık dillendirmiyordu. Anti-AB söylemini ılımlı bir şekilde dile getiriyordu. Liga gibi M5s de seçmenlere İtalya’nın milli egemenliğine sahip çıkıyor ve “Hüküm giymiş bir suçlu, vergi kaçakçısı, yolsuz biri olarak bakan olabilirsiniz. Avrupa’yı eleştiriyorsanız ekonomi bakanı olamazsınız” diyordu. O da İtalya’nın onurunu savunduğunu söylüyor, politikacıların AB karşısındaki onursuz ve kişiliksiz siyasetini eleştiriyordu.  İtalya’nın toplumsal tarihe, kültüre ve geleneklere atıflarda bulunuyor ve toplumsal hafızaya sesleniyordu. İtalya’nın ve İtalyanların ulusal çıkarlarını savunduğunu söylüyordu.

2018 seçim sonuçları:

  • Merkez sağ koalisyon –yeni sağpopülist partilerden (Liga ve ‘neo faşist’ İtalya’nın kardeşlerinden) oluşan sağ blok %37 oyla seçimleri kazanıyordu. Ancak bu kez koalisyon içindeki oy dağılımı değişiyordu:
    • Sağ koalisyonun merkez partisi Haydi İtalya, önceki seçimlere göre seçmenlerinin üçte birini kaybediyor ve oyu % 14,1’e iniyordu.
    • Yeni sağpopülist Liga ise oyunu 4’e katlıyor, % 17.6 oy oranı ile Haydi İtalya’yı geçiyor ve onun koltuğuna oturuyordu.
    • Yeni sağpopülist/faşist İtalya’nın kardeşleri de oyların% 4,3’e çıkarıyordu.
  • Popülist Beş Yıldızlı Hareketi (M5s), oyların %32.68’ini alarak ikinci sıraya yerleşiyordu.
  • Merkez sol koalisyon ise oyların% 22,85’ini alabiliyordu Merkez solun ana partisi olan Demokrat Parti % 18,72 oy oranı ile partinin kuruluşundan (2007 yılından) bu yana en düşük oyu alıyordu. Geçen seçimlere göre kaybı yaklaşık 7 puandı.
  • Merkez sol DP’den ayrılanların kurduğu Özgür ve Eşit parti (LeU) de oyları ise % 3.39’du.

Seçimlerin ertesinde 5 Mart’ta La Stampa gazetesinin editörü “Avrupa’da ilk kez, antisistem güçleri kazandı. …Aslında, M5S, İtalya Ligi ve Kardeşler hep birlikte toplam oyların % 54.45’ini ulaşıyordu” diyordu.

Merkez Partilerin çöküşü

2001-2018 arasında yapılan 4 seçimden sadece birisini, 2006 seçimlerini merkez sol blok kazandı. 2006’da iktidarı alan merkez sol, iki yıl sonra istifa etmek durumunda kaldı. Bu iki yıllık sol iktidarı ve bir buçuk yıllık Monti hükumetini bir kenara bırakırsak, merkez sağın iktidar süresi 14 yıldır. Bu 18 İtalya’nın alt ve orta alt sınıf için hiçte iyi geçmemişti. Özellikle 2008 küresel ekonomik krizin alt ve orta alt sınıfın sırtına yıkılmasıyla halkın önemli bir çoğunluğu giderek yoksullaşmıştı. İtalyan ekonomisinin rekabet özelliğini yitirmesinin, üretkenliğin düşmesinin, işsizliğin artmasının, ağır vergi yükü külfetinin faturası bu kesimlere ödetilmiştir. Bu acımasız ve tahripkar neo liberal politikaları merkez sağ ve sol (iktidar ve muhalefet) el birliğiyle yürüttüler. 2008 ekonomik krizi sonrasında AB atadığı Monti’nin başbakanlığında teknokratlar hükumetinin kurulması, kemer sıkma programının mecliste oylanması, yeni vergi yasalarını çıkarması, bütçede kısıntı yaparak kamu hizmetlerini çökertmesi dahil her düzenleme merkez sağ ve sol partilerin desteğiyle sağlanıyordu. Alt ve orta alt sınıfın yoksulları, emeklileri, ücretlileri, işsizleri ve kısacası milyonlarca yurttaş bu uygulamalara ve buna destek verenlere duydukları kızgınlık ve nefret giderek büyüyordu. Ülkenin ve kendilerinin içine sürüklendiği açmazdan merkez sağ ve sol merkez partileri sorumlu tutuyorlardı. Her iki merkez partisinin karıştığı politik skandallar, rüşvetler, yolsuzluklar, yalanlar halkın bunlara yönelik olumsuz duygularının, tepkilerini daha da büyütüyordu. Öfkelerini ve kızgınlıklarını seçimlere de taşıyorlar ve iki merkez partisini oylarıyla cezalandırıyorlardı.

Merkez sağ ve sol partiler, 2006 seçimlerinde oyların %99,55’ni alırken, 2008 seçimlerinde bu oran %84,36’a düşüyordu. Kayıpları iki yıl içinde 16 puandı. Beş yıl sonra yapılan 2013 ve 2018 seçimlerinde oy kayıpları daha da artıyor ve  %58-59’lara iniyordu.

Seçim sonuçlarına yakından bakınca çöküşün merkez sağda merkez sola göre daha yavaş olduğu görülüyordu.  Sağ bloğun 2006 seçimlerindeki %49,74’lik oy oranı, 2018 seçimlerinde %37’e düşüyordu. Kaybı 13 puandı. Bloklar içindeki oy dağılımına bakınca hem Merkez sağ partinin hem de ve merkez sol partinin eridiği görülüyordu. Örneğin Merkez sağ parti Haydi İtalya’nın 2001’de aldığı  %29,43 oy 2018’de %14’e düşüyordu. Seçmenlerinin yarısını kaybettiği görülüyordu. Buna karşın Radikal sağ parti Liga ise 2001 seçimlerinde elde ettiği %3,9’luk oyunu 2018’de  %17,35 çıkarıyordu. Oylarını 4 katın üstünde arttırıyordu. Bu oy oranıyla Haydi İtalya’yı geçiyor ve onun koltuğuna oturuyordu.

Merkez Sol’un Çöküşü

İkinci Paylaşım Savaşı sonrası İtalya’sında sol yelpazenin ana partisi İtalya Komünist Partisi’ydi. İKP 1948 seçimlerinde elde ettiği  %30,98’luk oy oranını, aşağı yukarı 1983 yılına kadar koruyordu. Bir diğer sol parti de İtalya Sosyalist Partisiydi. Onun oy oranı % 15 civarlarındaydı. İkisinin toplam oyu %46’ya ulaşıyordu.

Seksenli yıllarda ideolojik-politik kriz yaşayan İKP, SSCB’nin çöküşü sonrası, 1991’de kendisini feshediyordu.  Partinin çoğunluk kanadı İKP’nin orak-çekicini attı, sosyalist enterasyonalin yumruklu gülünü alarak Demokratik Sol Partiyi (PDS’yi) kuruyordu. Azınlık kanadı da orak-çekice sahip çıkarak Komünist Yeniden Kuruluş Partisini (PRC’yi) kuruyordu. Böylelikle aynı parti içindeki iki farklı kanat iki ayrı partiye dönüşmüş oldu. 1992’de yapılan seçimlerde PDS %16,1, Komünist Yeniden Kuruluş Partisi de %5,52 oy aldı. Her ikisinin toplam oyu %21,62 idi.  İKP seçmenlerin %20’i PDS ve PRC’ye oy vermemişti.

Süreç içinde bu iki parti kendi içinde de parçalandı. Yeni sol partileri doğurdular. Toplum içinde bir ağırlığa ve etkinliğe ulaşamayan bu küçük partilerin bir kısmı 2007 yılında, ‘birlikten güç doğar düşüncesiyle’ İtalya Sosyalist Partisi ile bir araya geldiler ve Demokratik Parti’yi kurdular. DP ilk olarak katıldığı 2008 seçimlerinde %33,18 aldı. Bu oy oranı solun 1987’den sonra elde ettiği en yüksek orandı. Daha sonraki ilk seçimde, 2013 ‘de oy oranı %25,43’e düşse de sol blok olarak seçimleri kazandı. DP hükumeti AB’nin kemer sıkma/borç ödeme programını merkez sağın bıraktığı yerden alarak sürdürdü. Alt ve orta sınıfı daha da yoksullaştıran, zengini daha zengin kılan politikaların sağ partiler gibi kararlı savunuculuğun yaptı. Bir önceki seçimlerde DP’yi destekleyen alt ve orta sınıf seçmenlerin 1/3’ü 2018 seçimlerinde DP’den kopmuş, başka partilere yönelmişti. Bu seçimlerde DP’nin aldığı oy 18,76 idi.

Birçok AB ülkesindeki sol, sosyal demokrat, sosyalist partilerin ‘ideolojik ve politik iflası’ ve giderek güç yitirmesi, İtalya’da da yaşanıyordu.

Haluk Başçıl, Şubat 2019

Kaynaklar: