Şuurlu kurtuluş: Güçlü ve Hür Türkiye’de Sulh ve Huzur Toplumu 1 – Orhan Karakuş
“Temeli kültür” olan Türkiye Cumhuriyeti devleti, toplum devleti geniş tabanlı formuyla sulh ve huzur içinde doğal gidişatla uyumlu kalkınan Güçlü ve Hür Türkiye’nin sarsılmaz dayanağı ve üretecidir.
Asya karakteristiği: Horasani Tema ve Anadolu Aydınlanması…
Türkiye cumhuriyeti devletinin en özlü tarifi: “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” Mustafa Kemal Atatürk. Ülkemiz Türkiye’nin özlü coğrafi tanımı: “Uzak Asya’dan gelip Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim” Nazım Hikmet. Bilim ve aydınlanmada güzel söz; “Doğu manayı, batı akılı önceler.” Cemil Meriç. “Marifet nardadır, sacda değildir” H. Bektaşi Veli’nin narı beyzadaki ışınım ve ruhu aydınlatan çağrısı; “72 Millet birdir bize” Yunus Emre’nin özlü deyişinde yankılanır. İşte Türkiye’nin doğanın evriminde öne çıkan sosyal-psiko evrede ebrulanış akışının maya ve hamurunun özlü yapısı budur. Bu karakteristik kodların “Yurtta sulh, Cihanda sulh” Atatürk şiarı: maya ve hamuruna berrak ve arı suyudur. “Güçlü ve Hür Türkiye” bu tasavvurun Tasavvufi Praksis yaklaşımıyla toplumcu yurtsever hareket dinamizmine nakş edilmesidir.
Güçlü ve Hür Türkiye: İçerik ve Kapsam…
Toplum devleti formu; Ülkenin yurttaşlarının rıza temelinde anayasa ve kanunlar önünde eşit konumlanışı ve hakkaniyetle adaletin tecellisinin örgün yapısıdır. Kendisi dinamik (gelişen ya da sönümlenen) bir muhtevaya sahiptir. İbn-i Haldun deyişi “yaşamdaki varlığının” sürekliliği tamamen doğal gidişatla uyumunu gerektirir. “İlelebet payidar kalması” da bu form; yurttaşlar arasında liyakat, adaletin tesisi, hakka riayet, imkan ve fırsatlarda ayrımcılık yapmamanın yanında, ülkenin ekosistem bütünlüğünü doğal gidişatla uyumlu istikametteki gelişiminde örgün ve kolektif inisiyatifle katılımcısı ve yürütücüsüdür. Bu kapsamlı içeriğin nakş ifadesi “ilelebet payidar kalma”dır. Toplum devletindeki, liyakate dayalı hakkaniyet ve kul hakkına riayetin örgün ve hemen hemen tam yapısında; “laiklik ve doğrudan demokratik katılım” harmonik işlevi temel kamusal kuruluşlarının harcıdır.
Yine toplum devleti, yurttaşların gelişim ve yaşamsal hakların kullanımında fırsatlarda kamusal alanda eşitlikçi, kişinin karakteristik özeliklerini koruma ve gelişimindeki özlü denklikte, adil davranır. Eğitim, sağlık, güvenlik ve geleceğin inşasındaki gönüllü katılımı sağlayan tüm inisiyatif süreçlerinin oluşumunda, kadim kültürelden damıtılan öz değerlerini özümseten “ergin, özgün ve hür bireylerin” öz güvenli, sağlam ve sağlıklı olmasını sağlayan altyapı ve kültürel potensia üretimini kamusalcılık temelinde yürütür. Bu kapsam çevik ve öz güvenli yurttaşlık bilinci, içerikteki potansiyel formunun nakş ifadesi sosyo-pisiko kendinde güçlülüktür.
Yine toplum devleti, ülkemizin tüm ekosistem varlığının özenle korunumu ve doğal gelişiminde sadece kendisi değil, yakın uzak ülkelerin canlı cansız varlık bütünselliğinde; kısaca yeryüzünde, doğal gidişatın özenle korunması ve tahribatın yok edilmesinde sulh yapıcı bir tutum ile tüm koordinasyon oluşumlarında, hür iradesiyle bağımsız tavır ve davranışını eş yönelim güçleriyle bütünleştirmeye gayret eder. Yeryüzü geleceğinin maddi ve manevi imarı ve kaynakların adilane paylaşımında salih eylemlerini vicdani istikametteki plan ve projelerle şekillendirmeye özgün bir katılımcıdır.
Bu üç akideyi temel sütunlar üzerine oturan ve “temeli kültür” olan Türkiye Cumhuriyeti devleti, toplum devleti geniş tabanlı formuyla sulh ve huzur içinde doğal gidişatla uyumlu kalkınan Güçlü ve Hür Türkiye’nin sarsılmaz dayanağı ve üretecidir.
Dünya Harpler ve Ülkeler Krizler Sarmalında…
Gün bitmeden ülke ve blokların çatışma potansiyeli yüksek gerilim haberleri, yeni bir Covid 19 varyantı, iklimsel bir felaket, düzensiz göçmenlerin batık bot hikayesi, ekonomide tedarik zinciri kopuşları ve özellikle gıda da artan karaborsa… vb… Artık ülkemizdeki yönetimsel çöküşle birlikte AÇIZ feryatları kalpleri üzüyor ve kulakları sağır ediyor. Covid 19 omicron varyantına karşı bugün basına verdiği demeçle Uğur Şahin hoca, aşıdan üç ay sonrası için hatırlatma dozu öneriyor… Yani ipin ucu kaçtı… Hele ülkemizin sağlık verilerine güvenilmezlik katsayısının ortalamanın üstünde olması ayrı bir trajedi. TUİK verileri gibi kimse açıklanan vaka ve ölüm sayılarına inanmıyor.
Polonya sınırında göçmen krizini, Ukrayna meselesini, Afrika’da iç savaş argümanıyla yürütülen soykırımlar ve kitlesel açlık feryatlarını, Asya’nın; ABD’nin Afganistan’daki yenilgisi sonrası alttan alta yürütülen faaliyetlerle Çin’in boyunduruğuna giriş süreci, Hindistan’da genelkurmay başkanının öldüğü helikopter kazası, Türk devletlerinin Avrasya derinliğinde teşkilatlanma çabaları ve en önemlisi İran’a yönelik ABD-İsrail saldırısının basına servis edilmesi… Dünyadaki kaotik dallanmalarda meydana gelen burkulmalarının birkaç satır başı. ( Bknz.kaotik dalalnmalar… www.gelenekvegelecek.com )
Temiz su ihtiyacı, günlük karın doyuracak yiyecek bulma ve barınma sorunlarının çözümü geniş kitleler açısından hem erişilmez hem de çaresiz ve umutsuz bir durumda. Çözüm mevcut nefsi mülkiyetçi düzeneği aşıyor. Yeni bir hareket tarzı bu kaos ortamında, mevcudunun getirdiği mutlak bir zorunluluk. Bu kış kuzey yarım kürede ve bu yaz güney yarım kürede zehir zemberek geçmeye başladı. İnsanların sade yaşam hakkı 10 Aralık insan hakları gününde gümbürtüye gidiyor.
Yeni Bir Hareket Tarzının Yapısı, Naif ve Lirik Dili…
Kendilerini güçlü lider şahsiyeti sananlar ya da aziz ruhani gücün kendinde olduğunu allı pullu kıyafetlerin arzı endamıyla sunanlar bu görüşü ortama zerk etmede, topluma algı operasyonu çekerler. Yaşı geçkin lider tipleri hep masum bir çocukla resim karesi ya da neşeli bir videoda yer almak isterler. O kadar kirli bir iç dünyaları var ki, bu çocuk masumiyetinin kendilerini yıkayacaklarını sanıyorlar. Hele gençliğe kanca takan günümüz “selficileri” spor kıyafetli vücut gösterisiyle bu algıyı güçlendirme uğraşısına girmekten geri durmuyorlar. Oysaki, doğal insan; sağlıklı yapısını davranışında, çevikliğini gözlerinde, deneyimini ve bilgeliğini “işitilen sözünde”, kendi olgunluğunu ise aydınlık yüzündeki izlerde taşır.
Gelişen bir oluşumda dinamik yapının yaş ortalamasının 35 olması: Cahit Sıtkı Tarancı ‘nın yaş 35 şiirine gönderimle, Gausian (Çan eğrisi) dağılımında olgunluk ile gençliğin tepe noktasıdır. Bir hareket bu dinamizmi, yani dağılım altındaki %60 fazlasını süreçte gençliğe dayalı kapsayamıyorsa sönümlenir. Bu yüzdelik dilim, vicdani istikamette şuurlu bir kurtuluşun organik fikriyatını üreten organik aydın bileşikliği formunda daha anlamlıdır.
Arife Tarif Gerekmez…
Şems Terbiz-i “Alim olan hâli bilir ve bir kelimeyi kırk yarar.” Bu hüsnü temsilin kapsamını cümle ve paragrafa genişletirsek, bir cümle ister şifahen ister yazılı kişinin görüş ölçüsü olan “söz” dizimini; birden çok cümle, içinde hüsnü ya da basit temsil varsa Türk edebiyatında “küçürek” denen bir nesir türünü oluşturur. Örneğin, İnsanoğlu nefsi mülkiyetçi medeniyet (uygarlık) denilen şeyi, camız b.ku gibi kat kat akılındaki kıvrım kıvrım it b.kuyla taçlandırmıştır. Bugün iklim ve çevre felaketleri ile doğanın tahribatı bu nefsi aklın medeniyet tasavvurunun bir sonucudur. Bu küçürek temsili anlatım , “medeniyet denen tek dişli canavarın” (Mehmet Akif) nefsi akıl ile doğayı tahrip ederek inşasını ve mimari dokusunu en sert kama darbesiyle (fiziksel bir ifade olup kıvamlı akışkana konik kama batırma olayında meydana gelen dalgalanımları ve hacimdeki tahribatı modellemede kullanılır) kritike eder. Bu nedenle bir cümledeki “hâl tercümesi” için Ariflere tarif gerekmez denir.
Nefsi kültürelde ben merkezli söz dizimi ve yapısal oluşumlarındaki sözde temsiliyet, böl ve ötekileştir, kötüle, kendi marifetini bulunmaz “Bursa kumaşı” yap, o da yetmezse pembe yalan söyle çünkü insanlar fıtrat gereği grimsi gerçeği sevimli bulmazlar. Bu gömülü niyet sanat, edebiyat ve etik alanlarda (hukuk dahil) geçerli nefsi tamah ve kibirin gizemli altın orandır. Bunun tamahkar haris isteğinin açığa çıkarılmasının en özlü anlatımını Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutukta dile getirdiği; Nureddin Paşa’nın “Hâl tercümesi” kritiğinde buluruz.
Konumuz açısından sarf edilen her “küçürek” ifadenin gönül deminde akletme operatörüyle vukuu bulan olası sonuçlarının ifade eden her bir nesriyatın, ardını önünü ağız – kulak ile beyinin duyma mesafesinde değil, gönül ile beyin arasındaki işitmede kıymetlendirebilmeliyiz. Burada nakş edilen her mâna perdelidir.
“Çıktım erik dalına anda yedim üzümü,
Bostan ıssı kakıyıp der ne yersin kozumu,
Kerpiç koydum kazana poyraz ile kaynattım
Nedir deyü sorana bandım verdim özünü,
……..
Yunus bir söz söylemiş, hiçbir söze benzemez.
Münafıklar yüzünden örtü mâna yüzünü” (Yunus Emre).
Bir konuyu anlaşılmaz kılan onun perdeleri değil perdeyi açmadaki öğrenicinin maharetsizliğidir…
Türkiye’de demlenen kadim kültürel potensia…
Milenyuma gelene dek süren değişimlerin kuvvesi…
Ülkemizde ve yeryüzünde meselelerin hâlli için dönüştürücü formlar … ile devam edecek...
12.12.2021 baki selamlar…
Kategoriler
Son Makaleler
-
YIKIM ve KIRIMDAN NASIL ÇIKILACAK?
-
Teknohibrit Harbi Bertaraf İçin Çözüm Yolu- Orhan Karakuş
-
Kültürel Devrim Halkasının Felsefi Dili Deruni Türkçe’nin Sentetik Gücü – Orhan Karakuş
-
Bağımsızlık – Saffet Bilen
-
Bilgeler Meclisi ve Ulu Hakanlık Divanı (BİMUHAD) – Orhan Karakuş
-
Ya Cehennem Ya da Sulh ve Huzur 2 – Orhan Karakuş
-
Ucu Yanık Mektup Değerlendirmesi -Fahrettin Önder
-
Osmanlı’nın Yarı-sömürgeleşmesi, Günümüz ve Çözüm- Saffet Bilen
-
ARAFTAYIZ…1 – Orhan Karakuş
-
2024 Yerel Seçimlerinin İrdelenmesi… – Orhan Karakuş