1909’un Hegemon – Siyasi Erk Çatışması-Haluk Başçıl

İttihat Terakki Cemiyeti’nin oluşturduğu anayasal düzen ve parlamenter rejimin sağladığı hürriyetler ortamında “İttihâd-ı Anâsır” değil, tersine ayrılıkçı etnik milliyetçilik gelişecekti.
İttihat Terakki Cemiyeti’nin oluşturduğu anayasal düzen ve parlamenter rejimin sağladığı hürriyetler ortamında “İttihâd-ı Anâsır” değil, tersine ayrılıkçı etnik milliyetçilik gelişecekti.
Ülkemizde mevcut rejim/iktidar muktedirleri sitemden alternatif bir seferberlikle makul bir çıkış yolu üretme yerine batışı birlikte koordine ediyorlar. …Saraylı iktidarının değişimi açısından erken seçim çağrısı ve meşru direniş formları sözde bile olsa “demokrasi dışı arayış yöntemlerine karşı bir çözüm” olacaktır. … Velakin bu sistemin pansumanla restorasyonu kangren olmuş dertlere bir çare değildir. Sistemin sömürü çarklarının çevrimi açısından hiç bir şey değişmeyecektir.
Meşrutiyet sonrasında yapılan ilk genel seçimler, liberal Ahrar Fırkası ve onun şemsiyesi altında toplanan Saltanat ve Hilafet yanlıları ile İttihat ve Terakki Cemiyeti arasında geçti. Meclis-i Mebusan’a 142 Türk, 60 Arap, 25 Arnavut, 23 Rum, 5 Yahudi, 8 Slav, 9 Ermeni mebus girdi.
“Temeli kültür” olan Türkiye Cumhuriyeti devleti, toplum devleti geniş tabanlı formuyla sulh ve huzur içinde doğal gidişatla uyumlu kalkınan Güçlü ve Hür Türkiye’nin sarsılmaz dayanağı ve üretecidir.
İç ve dış sorunların bir türlü çözülmediği 33 yıllık istibdat rejiminde, toplumda yeniden anayasal sistem ve monarşik parlamenter rejim düşüncesi ve pratiği ortaya çıktı.
Ülke çöküşte, kurumlar felç, iktidar ve muhalefet mikrofon elde neo-liberalizm düeti yapıyorlar.
II. Abdülhamit altından kalkınması zor iç ve dış sorunlarla baş edebilmek ve dağılan imparatorluğu toparlamak amacıyla elinde tuttuğu egemenlik ve yönetim erkini daha da güçlendirmeye yöneldi. Meclisi fes etti ve mutlak monarşiye geçti. Otuz üç yıl süren istibdat rejiminde de sorunlar çözülmedi. Tam tersine daha da arttı.
Mevcut CHP genel merkezi, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” ve “Yurtta sulh, cihanda sulh”, “ Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” kadim vecizelerinin ruhunu ve çağdaki değişimi okuyamıyor.
Razılıkla helâlleşme: müzakere, pazarlık ve hesaplaşma mizanına dayanmaz…
“Osmanlıdan Günümüze Otoriter ve Parlamenter Rejimlerimiz” başlıklı çalışmamı parçalar halinde yayınlayacağım. Giriş yazısını “Egemenlik, Erk ve Rejim” başlığı ile paylaşıyorum. Umarım parçalar halinde yayınlıyor olmam, çalışmanın bütünselliği fazla bozmaz.
10 Kasım anması: “Kurucu felsefenin” ilkelerini kurtuluş ve kuruluşla var eden Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının ruhları şad olsun.
Temeli kültür olması hedeflenen yurttaşlık odaklı Türkiye toplum örüntüsü : “Horasani kadim kültürelin özü olan hakkaniyet ve sulhu” terk eden bir hafıza kaybına sokulmuştur.