Vicdani politik bir rota için meşveret(2) – Orhan Karakuş

Fuzzysel imbikten Ahlak üzerine nasıl bir NORM?…

Tasavvufi kültürelin temelinde manaca belirsizliği sezgi ile kapsama, içe doluşla oluşan hissetme duyarlılığının yoğunlaşması (İnayet) sonucu muhtemeldeki olası olaylardan olabilirliği önceden görme; Hadisi kutside nakil edilen: “Ben mümin kulumun gören gözü, işiten kulağı, eli ve dili olurum” mealindeki  ifadeyi   kendimizce tevil ederek;  “ mümin kulunun duyum ve hissi kalbe inen  Allah’ın hikmetinin bir  tezahürü”  diyelim . Yunus Emre’de dile gelen bu husus:  “ Beni sorman bana bende degülven, suretim boş yürir tondan içeri”  insandaki Vahdaniyet’e işarettir ( Harabi’inin vahdatnamesi bu konuda iyi bir lirik anlatıdır. https//eskisozluk.com). Yüksek seviyede  organize canlı yapılanmasında vicdani duyuşa dokunan  bir ahlak için Fuzzeysel Mantığın  hirbit modelde (bulanıklaştırma-sinir ağı) durulama süreçlerine birikimli potensiadaki  dayanakta güçlü ve compact olan (birbirinin içine kesintisiz zincir oluşturabilen) dilsel değişkenlerle  içerikte çakışan “ meşru-edebi-makul (akla yatan) ve itibari” kavramları yapı  taşları olarak alabiliriz. Şahsı ve  sivil resmi kurumsal  yapılanışlara  öncül olacak bir ahlakı,  norma açık aksiyomatik hale getirebilme gayretimizde;  olan biteni yorumlayış  esnek ve  hacimseli kapsamda yarıçap öznel olduğundan hiç kimsenin potensiayı  kavrayışı birebir ve aynı değildir, gözlemlerin ve deneyimin süzgecinde vicdani istikamette  yakın  anlamlandırmada uylaşım sağlayabiliriz. Fuzzysel mantık  ile  durumu irdelemeye ve durulamaya yöneldiğimizde; meşru- edebi-makul- itibari  olarak herkesçe kabul edilecek  dilsel  atomik birimleri, önceden ifade ettiğimiz dizge yapı taşlarından birkaçını da  alarak:

  1. Nefsine hakimiyet (nefsi mutmain)
  2. Hakka riayet (doğruluk ve dürüstlük)
  3. Vicdani olana katılım
  4. Sulh yapıcılığı
  5. Hakkaniyetli paylaşım
  6. Razılıkla helalleşme
  7. Merhamet ve aşk
  8. Ünsiyeti bilme (haliki bilme)

tüm bu kritize kavramları korku, kin, nefret ve sömürüyü ortadan kaldıracak salih bir amaç için “hakikati yakın kavramada ayarı tutarlı ahlak’ın  temel kümesi”  olarak  adlandırmak yerinde olur. Bu temel kümedeki damıtılmış özlü kavramları şahsi, resmi, yarı resmi ve sivil  her yapıya normatif kıymetler için çeşitli seçilim  demeti olarak  sunabiliriz. Immanul Kant’ın pratik akıl ile saf aklı çözümlemesinde fark kriteri olan maksimal (en yüksek iyiye yönelme)  yaklaşımlarına dayanarak,  tasavvufta Fakr-ı sülük olup menziller aşma sürecini de bu seçilim demeti ile tabii ve zihinsel  bağdaştırarak  meşru  olabilirlik, edebi olarak makul ve vicdani olarak  makbul-itibari  eşikleri bulanık sinir ağı formu ile modelleyebiliriz.

H.Pioncare’de “Bilim Ahlakı” ve A.Einstein’da “Bilimsel Ahlak”…

“Kavramların içerik ve kapsamında ‘uylaşım’ esastır.” görüşünü işleyen Henri Pioncare; matematiksel sürekli, fizik süreklisi, uzay- zaman, sonsuzluk olgularını kas duyumları ve his duyumları çerçevesinde irdelediği eserinde (Bilimin Değeri) ; bilginin kesinleştirilmesi işlevinde sezgi ve mantık yaklaşımların farkı üzerinde sezginin bütünleyici rolü ile mantığın inşa edici karakterini şöyle açıklar:

“…Kesinleşmekle matematik bilimi (a.b.ç)*kimsenin gözünden kaçmayan bir yapmalık karekteri kazanıyor; kendi tarihi menşeinin unutuyor; soruların nasıl çözülebileceği görülüyor, fakat onların nasıl ve niçin ortaya çıktıkları görülmez oluyor. Bu da bize gösterir ki mantık yetmez; ispatlı bilim tekmil bilim değildir. Sezgi mantığı tamamlama rolünü muhafaza etmelidir, ben buna denge ağırlığı veya panzehir rolü de diyebilirdim...” (J. H.Pioncare Bilmin Değeri syf:16 M.E.B basım evi 1949 çeviri: Fethi Yücel )    *(a.b.ç =altını ben çizdim)  

Bilim Ahlakı meselesinde irdeleme konumuz olan ayarı tutarlı ahlak üzerine temel yaklaşım esnimiz olan H.Pioncare:

Dinlerin inanan ruhlar üzerine büyük bir iktidarı olabilir, fakat herkes inanıcı değildir. İnan ancak bazılarına kendini kabül ettirir, akıl herkese kendini kabül ettirecektir. Başvurmamız gereken akıldır, yaptıkları parlak, fakat  bir an için eğlenilen ve patlayıp yok olan sabun kabarcıkları gibi gelip geçici olan metafizikçinin aklına başvurulur demiyorum. Ancak bilim sağlam yapan astronomiyi ve fiziği kurdu; bugünde biyolojiyi kuruyor; aynı yöntem ve yollarla yarın ahlakı  da kuracaktır. Buyruk ve hükümleri ihtılafsız hüküm sürecekler.Hiçbir kimse onlara karşı mırıldanmayacak. Bugün üç dikme teoremi veya çekim kanununa karşı gelmek düşünülmediği gibi artık  ahlaki kanuna da karşı gelmek kimsenin aklından geçmeyecektir. “  (H.Pioncare, Son Düşünceler /Ahlak ve bilim Syf:165,  çeviri: H.Ragıp Atademir ve Süleyman Ölçen MEB yayınları İstanbul 1965 ) .

Mantığa, sezgiye, bilim ve ahlaka tematik ve aksiyomatik açılım sunan, günümüzde pek çok branş ve modern tekniğin gelişim alanlarında ismi var olan, uzay -zaman göreceliği ve süreklilik konularında güçlü açılımlar yapan  H.Pioncare’nin bilimsel yaklaşımlarının ve düşünüş tarzının insanlığın ilerleyişine  önemli bir katkıları vardır.

Şimdi  de Albert Einstein The laws of Sicince  and the laws of  Etik (çevri tamamı için : Mehmet Göksu Kayaalp..KAYAALPGOKSU.BLOGSPOT.COM. )  çevri yazısından birkaç kısım alalım:

Albert Einstein; “Bilmsel ifadeler ve kavramların ortak noktası vardır; ya doğrudur ya da yanlıştırlar (kifayetli ya da kifayetsiz) onlara ya ‘evet’ ya da ‘hayır’ diyebiliriz. Bilimsel düşüncenin bir özelliği daha vardır. Mantıklı ve kendi içinde tutarlı sistemleri üzerine kurduğu kavramlar duygu ifade etmezler. Bilim insanı için sadece ‘varlık’ varıdır, dilek, değer biçmek, iyi, kötü kısaca nihai bir amacı yoktur.”

“…Bu denilenlerden yola çıkarak mantık ile etiğin birbirinden ilgisiz olduğu düşünülebilinir. Gerçekten de olguların ve ilişkilerin ifadelerinden etik kurallar çıkarılamaz. Fakat etik kuralları mantıksal düşünme ve deneysel bilginin yardımı ile rasyonel ve tutarlı hale getirilebilir. Birkaç etik önermesi üzerinde uzlaşırsak ve bu varsayımları yeterince açık biçimde ifade edersek bunlardan başka önermeler çıkarabiliriz. Bu tip önermeler matematikte aksiyomların gördüğü işleve benzer görür, etikte.

…. Etik aksiyomları keşfediliş ve sınanış açısından bilimsel aksiyomlardan çok da farklı değillerdir. Hakikat deneyimin sınavından geçebilendir.” (Adı geçen çeviriden)

Burada kavramsal olarak” uzlaşı” bir müzakereye, uylaşım içerik ve kapsamda hemen hemen aynı şeyleri anlamada içseldir. İrdelemede ve öneri geliştirmede kavramsal tercihimiz uylaşım olacaktır.

L.Feurbuch: “bilinç”… K.Marks ve F.Engels: “ses değişimi“ …

Daha önceki çalışma kitabımız Tasavufi Praksis yolda/ Zamana topolojik yaklaşımda; Ludwig Feuerbach’ın  Geleceğin Felsefesinin İlkeleri eserinde ( Alter yayıncılık 2010/Cevri: Gülistan Solmaz)  tasavvufi manada:   

Dine göre öte dünyada bulununan, nesnel olmayan tanrının rasyonel ya da teorik yönden benimsenmesi ve çözülmesi spekülatif felsefedir.(a.b.ç)  

  1. Spekülatif felsefenin özü, tanrının (a.b.ç) rasyonelleştirilmiş, gerçekleştirilmiş, güncellenmiş özünden başka bir şey değildir. Spekülatif felsefe, reel, tutarlı rasyonel teolojidir.” (Syf 80 )
  2. …aklın akıldan farklı özünün artık akılla özdeşleştirilmesi yani tanrısal özün aklın özü olarak benimsenmesi, gerçekleştirmesi ve güncelleştirmesi tam olarak, içsel, kutsal bir zorunluluktur. Spekülatif felsefenin büyük tarihsel anlamıda işte bu zorunluluğa dayanır. Tanrısal özün, aklın özü olduğunun kanıtı, tanrının belirlenimlerinin ya da özgüllüklerinin-rasyonel ya da zihinsel oldukları sürece-duyusallık ya da imgelem belirlenimleri değil, aklın özgüllükleri olmasında yatar.” (syf 81)
  3. Feuerbach’da bilincin maddiliği olgusuna vurgu ve dışsal olan tanrı imgesinin de; aklın özü ile tanrısallığın sınırsız bir teması çözümlemesi dile getirilmektedir. Bu tasavvur ediş, Halvet’e varış haline yakın bir duyumsayış olup doğudaki tasavvufi yaklaşıma yakın bir konumlanış taşır. Bilincin maddiliği imeselesine bir açılım olarak da L. Feuerbach’ın adı geçen eserindeki şu alıntıya yer verelim:

Doğa bilim nasıl ışıktan çıkıp göze dönüyorsa, aynı şekilde felsefede düşünmenin neslerinden “düşünüyorum”a dönmektedir. Aydınlatan, aydınlık yapan öz olarak, optiğin nesnesi olarak ışık, şayet göz olmazsa ne işe yarar? Hiç bir şeye. İşte doğa bilim bu noktaya kadar gelmiştir. Ancak-felsefe devam eder-eğer bilinç(a.b.ç) olmazsa göz neye yarar? Aynı şekilde hiç bir şey; bilinç olmadan bir şeye yaramaz. Görmüşüm, görmemişim fark eden bir şey olamaz. Görme’nin ya da gerçekten görme’nin gerçekliği her şeyden önce görme bilincinin varlığıdır. O halde senin dışındaki bir şeylerin varlığına niçin inanıyorsun? Çünkü bir şeyler görüyor, işitiyor ve hissediyorsun. Demek ki bu şeyler önce bilincin nesnesi oldukları zaman gerçek bir şey, gerçek bir nesne haline gelmektedirler; yani bilinç mutlak realite ya da gerçekliktir. Bütün var olanların gerçek değer ölçüsüdür.  Bu durumda var olan her şey bilinç için sadece kendilik olarak, bilinçli olarak vardır; Çünkü bilinç her şeyden önce varlık’tır(a.b.ç)…(L.Feuerbuch syf 100)

Tasavvufi Praksis Yolda /Zamanın topolojik bakış kitabımızda bu ve benzeri alıntıları yorumlayıp:  İnsan zihninin sonsuzluğa uzanırken sınırlandırıcılık özelliği gereği, kapsama alanında düşünsel devinimin kuantif ve kaotik hallerini akıl operatörü ile anda tutuklanarak doğaya uyumlu eserler ve metodolojik zeki çözümler üretmesini bilincin maddiliği olarak ifade etmiştik.

Yine adı geçen kitabımızda Aristo’nun ifade etiği <potensia> kavramına Yılmaz Öner’in Fizik ve Felsefe yapıtında açılım getirdiği iç geometri ve genetik biçim doğrultusundaki formülasyonuna da kısaca yer vererek kâinatta oluşan devinimsel süreç ile zihinin helografik atmosferinde oluşan düşünsel devinim paralelliğine de değinmiştik.

K.Marks , F.Engels :“ ses değişimi”…[…]

“Alman idealist felsefesinden bilinçli diyalektiği (a.b.ç) onu doğanın ve tarihin materyalist anlayışı ile bütünleştirmek üzere kurtaran hemen hemen yalnızca Marks ve ben olduk. Ne var ki aynı zamanda hem diyalektik hem de materyalist bir doğa anlayışı matematik ve doğa bilmi (a.b.ç) ile içli dışlı olunmasını gerektirir. Marks yetkin bir matematikçi idi, ama doğa bilimlerini ancak parça parça, kesili, dağınık bir biçimde izleyebiliyorduk. Ancak ticari işlerden çekilmem ve Londra’ya yerleşmem bana zaman verdikten sonradır ki, sekiz yıl boyunca zamanımın en büyük bölümünü bu işe vererek, matematik ve doğa bilimlerinde olanak ölçüsünde (Liebig’in dediği gibi)* tam bir “ses değişimi”(a.b.ç) yaptım.”[i]         

Kavramlar, bilgi birikim sürecinde matematiksel yönetemlerle ( Bir çalışma bünyesine matematiği kattığı ölçüde bilimsellik taşır. I.Kant’ın belirlemesine Engels’in “ses değişimi “ vurgusu yapması) toplumsal yaşam alanında da tecrübenin imbiğinden geçerek içinde yaşamsal kıymet biriktirmesi dolayısı ile doğal kavramsallaştırma süreçleri, her coğrafyanın yapısalına uygun bir güçlü dil dizgesinin (Felsefi anlayışlar ) varlığını gerekli kılar. Kendi coğrafyamız ve hinterlandında farklı kadim diller kadar tınısı, anlamı, sentetik kavramları ve teknik adlandırmayı bünyesine katmada mahir olan Deruni Türkçe olarak ifade ettiğim dilimiz de bu güce maliktir. Deruni Türkçe kendi esnek, anlatımdaki kıvrak yapısı ve tını zenginliği ile Fuzzysel mantığın bulanıklaştırma işlevinde atomik birimi olabilecek pek çok dilsel değişkenin seçilip uygulanmasına geniş olanak verir.

Özlü söz, bilimsel bilgi ve modern tekniğin oluşumunda; 1.0  formu (dünyanın kendi öz enerjisini keşf ve yönetimi)  adı verilen  içinde yaşadığımız dünya uygarlığında  vahset karışımı  %60’dan fazla olan bu formunda, genel olarak fiziko-kimya ile biyo-pisiko  aşamaların farklı süreçlerinin  tümünü maddi ve  manevi bünyesine alan bir varlık olarak İnsan, doğanın bilgi üretim  ve bilincin maddiliği sürecinde aktif bir öz değeridir. Bilgi birikiminde insanlık ve fert olarak insanın geliştirici ve değiştirici yönü bu aşamada evrimsel sürecin başat yönelimidir. İlmi ve bilmi bilginin ( gönül gözü, tecrübe, gözlem ve deneysel)  damıtılmasında, bilincin değişik formlardaki maddiliğinde ve kolektif iradenin tesis edilmesinde düşünen insanın varlığı esasdır. Buradan haraketle nefsi mütmanin düzgün insanların oluşturacağı bir örgüsel yapılanış ancak toplumsal ve ekosistem bütünselliğinde doğayı tüm halik olmuşlarla birlikte kucaklar. Doğrudan demokratik örgüsel yapılanışı insanın (merkezi sinir sistemi ve hissi kabiliyeti doğal evrimde en gelişkin forma benzer modelleme) pratiğin şekil alamsında ve potensiaya katkı açısından, evrimin sosyo-pisiko aşamasında,  öğrenici ve üretken ‘gömülü sistem’ olarak kavramsallalaştıralım.

Güneş sistemi ile birlikte arzın kendi öz devinimi (bilmi) ve bir ilinek yazgısı (İlmi) vardır. İnsanlar kendi tecrübe ve ufuk sınırları ile somutlaştırdıkları maddi şeyler üzerinden varlık kanıtlamaya aklen meyillidir. Makulat (hisi ve kalbi akla yakın Şems Terbizi) çerçevesi denilen bu husus hisi ve kalbi sezgi derinliğini ilmi sürece katan ve özünü tarihselde iz olarak bırakan bir çevrim sunar. İster fert fert ister bir topluluk olarak insanlar makulatta uygun olanı daha değerli bulur ve olan biten budur diyerek, kendi aklı belagati ile nedenseliğini içselleştirip beraklığını ve yüceliğini kendince kesinleştirir. Fıtratta vicdani donanım taşıyan ancak içe doluşa açık olmayan (kulağı kalbi mühürlü) düşünüş ile gönül deminde aklatme meyli kısıtlı olan nefsi emarelere yenik mülkiyetçi bireyin,  ben sevici -öz çıkarcı (Pratik aklın eleştirisi I. Kant) yönü ağırlıklıdır. Nefsi mülkiyetçi düzenekte vicdani yönü zayıf kalan bu vasat bireyselleşmenin;  özdeki vicdani özle: sevgi ve dayanışma, merhamet ve aşk, edep ve ar ile donatılabilme nitelikli işlevi için ayarı tutarlı ahlak aksiyomlarını toplumsal özgülde yorumlayan ve uygulayan(Köy Enstitiüsü modelleme esinli)  bir eğitim ve öğretim süreci gereklidir.

[i] Termal  kimya irdelemesine girişinde Liebig şöyle  yazar.Kimya çok hızlı ilerlemeler yapıyor. Ve treni izlemek isteyen kimyacılarsürekli bir ses değişimi (a.b.ç)durumu(étata de mue) içinde bulunuyorlar.”(F.Engels /Anti dühring 1885 baskısına  önsöz)( K.Marks ve F.Engels  Felsefe Metinleri  Muzaffer Erdost /Sol yayınları 2009 baskı, syf :196)

Vicdani politik bir rota için meşveret(1) – Orhan Karakuş

Orhan Karakuş, Aralık 2018

Allah -u Teala “en iyi tanımlısını” şüphesiz ve şeksiz  tam bilir.

                Bu yazı tefrikasında; İLMİ MANTIK ve BİLMİ AHLAK meselesini  özümüzden geleni meşveret kulvarına akıtıp , lirik ve  kimi matematiksel terimler  ile  bağlantılı konuları  irdelemeye gayret edeceğim. Öncelikle;1- Bağımsızlık, 2-Sulh yapıcılığı,3- Hakkaniyet, 4-Razılıkla helalleşme 5- Uyum birlikteliği, 6-Toplumcu yurtseverlik, 7-Toplumcu hürriyet düzeni ve  8-Tasavvufi praksis  yol terimlerini kavramsal düzeyde  deruni Türkçe’nin dilsel varlıklar dizgesi(kültüreli etkileyen sahici değişkenler) olarak takdim edelim. Kadim kültürelin birikimli dönüşümünde  bu özdeğerlerin farklı yorumlanışı  tüm alanlarda ayarlı bir kıymet hususu ile yer alır. Bizde yeni kültürel için  arınmayı bu terimler dizgesi ile arayacağız.

              Lirik değinmelerde göze pınarlarımız olarak;  “Dört kitabın manası bir tek Elif” diyen Yunus Emre, Nar-ı beyza özde diyen  Hacı Bektaşi Veli ,Aşk ile yanmada Mevlana, Arifan  olarak kendin ve yol bilmeyi Şems-i Terbiz-i, Sofistike zerafette Beyazit Bistami , Tayı mekan’da Hallacı Mansur ve İbn Arabi’den esinle gönüllere Futuhat…ve ilah… Tasavvufi dem…

             Başta Aristotales, L.Feurbach, Henri Pioncare, I.Kant, Marks, Yılmaz Öner,  M. L. Zadeh, A. Gramci  ve Sultan Galiyev akış kaynağından  ise uygulama  metodolojisi ve bilgi yorumlayışı alarak yoldaki köşe taşımızı… Praksis  dayanak … Bu platformadaki konum ve cihetimize  uygun Vicdani  politik  rotada yer alma desturumuz olacak, içkin  ve  dönüşüm için donanım sağlayacak  yeni litratürü geliştirmek  üzre; yaşadığımız coğrafyanın  kadim kültürelin birikimini   Fuzeysel Mantığın (Bulanık Mantık) terimsel  süzgecinden geçirmede dostlarla  muhabbet dili ile  etkileşime girmeye açık olacağız. Yeni bir  kültürel yapılanmada  toprağın dilindeki değişim ve dönüşümdeki bu  arayışımızı: Tasavufi Praksis yol yaklaşımı olarak ifade edeceğiz…    Acısı yeri  göğü i tutan yedi kapıdan aynı anda geçen  bir insanı kamile danışıp Sözü Nesimi’den bir  tuyuğ  ile devam edelim:

“Bî-vefâ dünyâdan usandı gönül
Yok didi dünyâyı yok sandı gönül
Düşdi IŞKın odına yandı gönül
Vahdetün kand-âbına* kandı gönül.”  Seyid  İmadeddin  Nesimi…(*şekerli şıra)

Kendimizden  de açılacak   bu yola atfen:

Sezgiye  kap vurup aşkla yoralım,

Gönüle sunulan  Nur-u Işk’ta yanalım,

Dört bir yana akan  aynı Kün’de olalım,

 İnayetin lütfundan  özlü SÖZ’ü  alalım…  1.12.2018

İlim ve bilim arasındaki anlamca fark…

Zümer suresi  9.Ayet Yaşar Nuri Öztürk meali : “9. Böyle birisi; gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, âhiretten korkan, Rabbinin rahmetini uman biri gibi midir? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu? Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır.” 

 “Bilme”:  yakını  anlama, gidişattaki  özdeğerleri kavrama ve içinde taşıdığı belirsizliği irdeleyerek  içeriği iyi tanımlama olarak yorumayıp bilgiyi entropi ile bağlantılı açığa çıkan kalıcı bir İZ başlangıcı yapalım. . Burada ayeti kerime ile başlama amacı “İlm” deki irfan olgusu ile bilimsel  yönetem arasındaki  ince zarı  iç ve dış  yönelim yüzeyinden zerafetle  inceleyebilmektir.

Potensia kavramı  Aristotales orijinli olup Yılmaz Öner’in  yorumlayışı temel alındığında  içerik olarak evenselde doğal gidişatla uyumlu kültürel ve teknik  alanlarda  hacimseli kavramada yarıçapı  içe doluşla kişiye göre  kademeli ve geçirgen olan “konveks verili durumu” ifade eder. Daha ileride  Fransız matematikçi Henri Pioncare vesile kılınarak sezgi ve mantık üzerine bir kıymetlendirme kesimi açılacak, Yılmaz Öner’in bilgi için getirdiği “iyi tanımlamayı” da  düzenleyici bir  esas  olarak görüşlerimizin açılımında ifade edeceğiz.

“İlim Çin’de olsa gidip öğrenin.”Hz. Ali

Bilim, gerçeğe giden yolları aydınlatan ışıktır.”  ( Aristoteles )

“Dünyada her şey için,medeniyet için,hayat için . başarı için, en hakkiki mürşit ilimdir, fendir”…M.Kemal Atatürk

 “İlim ilim bilmek, ilim kendin bilmektir…”Yunus Emre.

“Bilgi en büyük güçtür…” F.Bacon

TDK’(Türk Dil Kurumu)ya göre Bilim:1.isim Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen,deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi,ilim.(tdk.gov.tr)

Bilim:Serili alem ( evrenin) doğal  yapısını ve gidişattaki devinimin özü olan  hareketleri incelenmesi, bir modelleme  çerçevesinde  matematiksel metotlarla  analitik olarak irdelenmesi ile  bilginin  kesinlik kazanması, sürekliğe bağlı olarak süreçte kendindeki  ayıklanmayı da   kapsayan teorik  ve uygulama çalışmaların ilgili alanlara yayılmış bütünlüğü…

 İlim:İnsanın kendini gidişattaki içseliğe katarak evrende olan biteni kalbi gözle i idrak edip  Hakk’ı bilmesi, kendine varışı çözümlemesi ve kendin bilmesi…Bilim ve ilim’deki  içeriksel anlam farkını uylaşıma sunalım:

Bilim ve ilim için felsefi yaklaşım;Tarihselde bilgi birikimi ile teknik düzey gelişimine bağlı ve karışık olarak , bazen birini diğerinin yerine kullanarak yapılan yorumlayışlarda esas olan bilimi: gerçeğe(Hakikate) ulaşım yollarında bilginin metodolojik olarak kesinleştilimesi işlevi(Aristoteles)… ilimi marifeti  ise  hakikatın yakın idrakı için kendini bulma ve bilme işlevidir.(Yunus Emre) Bu iki yakalışm birbirinden oldukça farklı doğal ve ruhani yeni alanlara doğru farklı ufuklar açarlar. Bilimsel ve rasyonel düşünmeyi odakta tutarak doğayı fetiş haline getirme ile ilim yolunda statik bir dışsal tanrısallığa vurgu yapmak da aynı ifrat denkliğindedir.

             Günümüz dünyasında(Fransa’da sarı yelekler, Yeryüzündeki  Göçmen haraketleri ve İklim kaygısı ile Avusturalya’da öğrenci haraketi) tarihseli  anlaşılır yorumlamak ve pratiğin şekil almasında vicdani bir rotayı oluşturmak elzemdir. Karamsarlığı kökünden kazıyarak umudu çoğaltacak  olan gönül deminde bir akıletme işlevi; irfani ışk ile bilim yolunda matematiğin geliştirdiği kavramları yerli yerinde ve sarmal olarak kullanmayı zorunlu kılmaktadır. 

Mantıksal yaklaşım  hangi demden?…

       Genelde Aristo’nun ifade ettiği özdeşlik mantığında  bir eleman A da ve A, A’dır (kesinlik)… Aksi durumda  a elaman A değilse B’de dir (fark). Ak ve  kara zıt uçlarına bağlı  olarak, doğru(D) için (1) yanlış (Y) için (0) sayısal değerleri kullanılır. Diyalektik mantık bunun ikisinin de bir aradalığı ile zıtların birliği(bütünlük) ve her şeyin bir öteki ile  ilinek bağı vardır demesine rağmen  temelde bu değerleri kullanarak bir son tahlilde A, A’dır.  A  evrimsel değişime uğrayarak ya da sıçramalı  B olur, demektedir (evrim-devrim). Bu mantıksal yaklaşımlar  sembolleştirilip, kıyas ve belli çıkarım kuralların da sistemleştirilip   klasik mantık bilgisi olarak hem felsefi hemde matematiktsel  litaretürde işlenmeye devam edilmektedir.     

          Diyalektik mantık klasik  ‘Aristo mantığının’ belirli noktalardaki sorunsallığını ortaya koymuş ancak onu aşma boyutuna ulaşamamıştır. Fuzzysel Mantık   ( Bulanık Mantık) kuralları klasik mantığın ak- kara boyutundaki uç ekstrem değerleri giri binlerce ton alanında  0≤x≤1 ve x elaman Reel sayı olan kesintisiz bir aralık yada potensia tanımlayarak bir kümeye aitlik olgusunu da  a elamanı A için 0≤µA(a)≤1 arasında bir Fuzzysel sayısal değeri  vererek mertebe ve derecesine bağlı  kısmi aitlik ile  ölçümleme, şartlara bağlı  girdiler – durulama(belirsizliği pozitif çözüme yakınlık ile kapsama alma algoritması) – çıktı olarak  irdeleme surecini ortaya koymuştur. Bir olgunun ve olayın belirsizliğini de gözeterek irdelemede Fuzzysel mantık; durulanma sürecinde alt ve narin süzgeçlerde Fuzzysel sayılarla (üçgen, yamuk, Gausian vb…) değerleme sonucu; şuraya şu kadar ait, buraya bu kadar ait, hemen hemen şudur ve olası bir çıktı olabilirliği budur gibi eşikler ile daha ince bir rafine ediştir. Bu  alışıla gelen klasik  akıl yürütmeyi aşmada  ve kapsamını  genişletmede yeni bir ufuk açılımıdır. Henüz yeni olun bu rafine akletme işi güncel yaşam ve nesillerin eğitim – öğretim müfredatına tam olarak girememiştir. Pür, gelişmiş tıp ve mühendislik alanlarında, kimi teknik  yapılanmalarda (yapay zeka, sinir ağları) modelleme çalışmaları ile sürmektedir. Modern fizikteki Genel-özel Görecelik, Kuantum teorisinin matematiksel kavramları ve Kaos, diferansiyel geometri, operatörler cebiri ve pisiko -sosyoda istatiksel mekanik, Bulanık Mantıktaki düşünsel irdeleme formu sonucu oluşan bütün  bu  gelişmeler ve “bilincin madiliği” (L.Feurbach) meseleleri, bilimsellikten beslenmeyi gerektirmektedir.  Tüm halik olmuşların hakkını gözeten politik  fikriyat alanına bu dönüştürücü bilgi gücü henüz yansıyamamıştır. Tasavufi Praksis yolda felsefi yaklaşımı ile yapısal sütunlar temelinde  “zamanın mekansal açılımı” kavramına da dikkat çekerek yeni bir kültürele katkı için sunumlar yapmaya, toplumcu yurtsevlik mihverinden yürüyüş geliştirmeye, toplumcu-devrimci gelenekle Türkiye gerçeğinden ağrı  bu platformda yazılar paylaşmaya  gayret edeceğim. Mistik ruhani tasavvufi kültürelde damıtılmış; inayet ve vahdeniyet gözeten Nasreddin Hoca’nın meşhur sende haklısın, sende haklısın ve de sende haklısın fıkrasındaki düşünüş süreçleri ile deruni Türkçe, yukarıdaki dizgede sunduğumu kavaramları ile  Fuzzysel mantıkla  gönül deminde  akletme’ye çok yatkın bir dilsel  birikime sahip olduğunu göstermektedir. İçe doluşlu düşünsel devinimle, Fuzzysel mantığın nakşına uyumlu duygusal gergefin anda akıl operatörü tarafından tutuklaması ile  keşif- icat dolumlu fikriyat ve beceri sonrası bilincin maddiliği  olan ESER’ler oluşur. Bu temel birleşik önermenin ışığında; İçe doluş bağlantılı(İnayet) akıl operatörü ile anda verili potensiayanın tutuklanması sonucu toplumsal yaşamda dizgedeki sekiz  sentetik  kavram sosyo-psiko  verili bilinç seviyesini yükseltip birikimli potensia sınırlarını geliştirir. Yaşamda karşılıklı yarenlik sofraları kurulabilme ve uygulama sahasında beceri geliştirme sonunda hakikate yakın bilgiler, sosyo -pisiko akışta  kıvamına gelince sürecte  gömülü  sistem  iç-dış  birlikte dönüşüme  üretken bir kollektif irade ile dahil olur.

 

 Fuzzysel imbikten Ahlak üzerine nasıl bir NORM?…

H.Pioncare’de “Bilim Ahlakı” ve A.Einstain’da “Bilimsel Ahalak”…

Yılmaz Öner’den  “bilgi” İbn-i Arabin’den “ Futuhat”…

“Ayarı Tutarlı Ahlaki”norm için aksiyomatikleştirme önerileri…. (devam edecek)…06.12.2018

 

<