Skip to main content
30 Ağustos Zaferinin Toplumsal Boyutu – Haluk Başçıl

30 Ağustos Zaferinin Toplumsal Boyutu – Haluk Başçıl

30 Ağustos Askeri Zaferi: İngiliz, Fransız, İtalyan ve ABD emperyalizminin ülkemize yönelik planlarını bozdu. Trakya’da, Batı Anadolu’da yaşayan Müslüman Ahalinin Anadolu’nun içine sürülmesini, kırımını önledi. Çökertilen imparatorluğun toprakları üzerinde bir ulusun doğuşunu ve bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu sağladı.

15 Mayıs 1919’da Yunan ordusu  İngiliz, Amerikan ve Fransız savaş gemilerinin koruması ve gözetimi altında  İzmir’e çıktı. İngiliz ve ABD emperyalizminin desteği altındaki Yunan ordusu Ege, Marmara, Trakya’da hızla ilerledi. Müslüman ahaliyi katletti. Evlerini tarlalarını yaktı. Hayvanlarına, ürünlerine el koydu. Topraklarından sürdü. Yapılan tam anlamıyla acımasız bir etnik arındırmaya yönelik talan ve katliamdı.

Basit bir geçmiş hesabını gütmenin, düşmanlıkları tazelemenin bizlere ne katkısı ne de yararı var. Ancak emperyalist ülkelerin Türkiye üzerindeki emellerini, Trakya, Marmara, Ege ve İç Anadolu’da yaşayan Müslüman ahaliye yaşattığı acıları unutmamamız, sulh ve sükunet içinde hatırlamamız, hatırlatmamız gerekiyor. Ülkemize yönelik emperyalist emellerin yeniden yeşerdiği bu topraklarda benzer acıları bir kez daha yaşamak istemiyoruz.

Yaklaşık otuz yıldır Ortadoğu’yu yangına yerine çeviren Emperyalizm, Irak, Suriye, Lübnan, Filistin, Yemen’de insanları birbirine kırdırıyor. Bölge ülkeleri etnik, din-mezhep temelinde iç çatışmalarla parçalanıp çökertiliyor. Ülkemizde de bundan nasibini alıyor. Anadolu’nun Türkü-Kürdü, Sünnisi-Alevi’si farklılıkları üzerinden karşı karşıya getiriliyor. Tarih içinde yaşanan acı ve ıstıraplar sürekli gündemde tutuluyor. Tazeleniyor. Üstüne yenileri ilave ediliyor. Daha da büyütülmeye çalışılıyor. Bu politikaların asli sorumluları, emperyalist ülkeler ve onların yerli işbirlikçileri (sermayedarları, politikacıları, askerleri, bürokratları, akademisyenleri…) ise imparatorluk topraklarında yaşanan iç savaşların yol açtığı kıyımlardan, sürgünlerden Müslüman ahaliyi (Türkleri) sorumlu tutuyorlar. Tek suçlu olarak onları görüyorlar, gösteriyorlar. Hep birlikte yeni iç çatışmalara zemin hazırlıyorlar.

30 Ağustos kutlamalarında bu büyük zaferin askeri yönü öne çıkarken, emperyalizmin etnik kıyım ve arındırma çabalarını dile getirerek ne kendimizi acındırıyor, ne de Yunan işgal ordusu üzerinden Yunanlıları, ne de onun iş birlikçisi Rumları suçlayarak düşmanlıkları tazeliyoruz. Ege’de Marmara’da Müslüman Türklerin yaşadığı şehir ve köylerin yakılmasını, katledilmesini, hayvanlarının çalınmasını, öldürülmesi, ekinlerinin yakılmasını dile bile getirmiyoruz.

97. yılını kutlayacağımız 30 Ağustos askeri zaferi; sadece Anadolu’nun yerli Müslüman ahalisini kurtarmadı. Daha önce kıyıma, sürgüne uğrayan bu bölgelere yerleşen Balkan ve Kafkas göçmenlerinin de kaygı, korku ve acılarına son verdi.

Müslüman Türkler gibi emperyalist politikaların mağduru olan Anadolu’nun yurtsever Hristiyan Rumlarını, Ermenilerini saygı ile anıyorum. Emperyalizmin işbirlikçisi Yunan ordusunun, Rum – Ermeni çetelerin1 hemen her yerde Müslüman ahaliye yaptıkları işkence ve katliam, zorunlu göç, cinsel saldırı-ırza geçme, yakma-yıkma, yağmalama dahil her türlü aşağılayıcı-onur kırıcı saldırıları lanetliyorum. 30 Ağustos Zafer Bayramımız hepimize kutlu olsun.

TÜRKLERİN KATLİAMI ve GÖÇÜ

Emperyalizmin Hıristiyan Rum ve Ermenileri –Müslüman Türklere karşı kışkırtma politikaları tam anlamıyla bir vahşete yol açtı. Yunan ordusu işgal bölgelerinde acımasız bir yıkım ve katliam yürüttü.  İşgalci Yunan ordusu ve işbirlikçi Rum, Ermeni çeteler eliyle yürütülen etnik ve din temelli arındırma girişimleri Uluslararası Kızılhaç ve Osmanlı raporlarında yer aldı.

                                                               

Yunan ordusu işgal döneminde yaptıklarının benzerini, Dumlupınar meydan savaşını kaybedip kaçarken de sürdürdü.  Rum işbirlikçilerle birlikte işgal ettikleri şehir ve köyleri terk ederken, yolları üzerinde olan tüm yerleşim birimlerini, büyük bir hınçla yakıp yıktılar. Tarlaları ateşe verdiler, hayvanları öldürdüler.

KÖY – KASABA – ŞEHİRLERDE KATLEDİLENLER ve YIKILAN BİNALAR

Afyon, Uşak, Eşme, Alaşehir, Söke ve başka birçok kentin, kasabaların, köylerin, hükumet binalarının, katledilen, diri diri yakılan sivillerin cesetleri Batılı ve yerli fotoğrafçılar çekilip belgelenmişti.

Lozan Konferansında İsmet İnönü işgal bölgesinde yaklaşık:
• 640.000 Müslüman Türkün katledildiğini,
• 860.000 Müslüman Türkün de topraklarından sürüldüğünü, göç etmek zorunda bırakıldığını belgelerle ortaya koydu.

İşgal bölgesinin toplam nüfus düşünüldüğünde buralarda yaşayan 1.5 milyon Anadolu Türk’ünün karşı karşıya kaldığı katliamların ve sürgünlerin planlı programlı bir etnik temizlik girişi olduğu açıktı.

                             

Savaş sonrası yapılan belirlemelere göre, köylerde yakılan-yıkılan bina sayısı 87.669’ye Batı Anadolu şehirlerindeki sayı da 54.205’e ulaşıyordu. Yıkılan binaların toplam değeri şehirlerde 305.271.214, kırsal alanlarda da 177.310.945 İngiliz sterlindi. İzmir hariç olmak üzere yıkılan tüm binaların toplam değeri 482.582.159 İngiliz sterline ulaşıyordu. 

Uluslar arası raporda yer olan bunlara dair fotoğrafları Google’da boş yere aramayın. Bulamazsınız.

 ÖLDÜRÜLEN ve ÇALINAN HAYVANLAR 

Sağ kalan insanlar evine, toprağına geri döndüğünde evlerinin yıkılmış olduğunu gördüler. Tarlada bıraktıkları ekinler yakılmış, yerinde anız kalmıştı. Ne evlerini tamir edecek, ne de tarlalarını sürecek durumdaydılar. Tamir için malzeme, tarla için tohum yoktu veya son derece azdı. Tohum bulduklarında da tarla sürecek hayvanları yoktu. Yük ve çiftlik hayvanları çalınmış ya da öldürülmüştü. Toprağı kazmaya ve ekmeye yarayacak araç gereçleri de ya yok olmuştu ya da son derece kısıtlıydı. İşgalin yol açtığı tahribat ve kayıplar öylesine büyüktü ki, 30 Ağustos zaferinden sonra da uzun süre bunlar yerine konulamadı.

Cansız ve ruhsuz tablo verileri bu dönemde insanlarımızın yaşadığı  acı ve ıstırabı ne kadar anlatabilir? “Yaşayan bilir” deriz. Bilenler, kendilerini bu yıkım ve katliamlardan çıkaran kurtarıcılarını sevdi ve sahiplendi. Birlikte Cumhuriyeti kurdular. Bir ulus yarattılar. Ülkeyi ayağa kaldırdılar.

İnsanlarımız, kendilerini siyasi olarak nasıl tanımlarsa tanımlasınlar (ilerici  ya da muhafazakar) geçmişe yönelik tüm karalama ve çarpıtmalara, her türlü unutturma girişimlerine rağmen hem kurtarıcılarına, hem de atalarının kurup yükselttiği Cumhuriyete, onun değerlerine sevgi ve inanç sahip çıktılar. Çıkmaya da devam ediyorlar.

 

Haluk Başçıl, Ağustos 2019

Kaynaklar: 

1 ICRC (Uluslararası Kızılhaç Komitesi) delegesi Maurice Gehri yazdığı notlarda Marmara bölgesinde bir kısım sivil Rum/Ermenilerin Türk katliamındaki rolünü anlatır. http://graduateinstitute.ch/files/live/sites/iheid/files/sites/international_history_politics/shared/faculty_publications/RODOGNO La Cite 14-17.pdf

Révue intairnational de la Croix Rouge,15 juiilet 121, No 31, https://fatsr.org/wp-content/uploads/2014/04/Maurice-Gehri-Mission-denq%C3%AAte-en-Anatolie-CICR-1921.pdf

Ölüm ve Sürgün, Osmanlı Müslümanlarının Etnik Kıyımı (1821-1921), Justin Mc Carthy, Türk Tarih Kurumu, 2014, Sf. 336, 338, 339

https://www.wikiwand.com/tr/Yalova_Katliam%C4%B1