Skip to main content
Sulh ve Huzur için …2 – Orhan Karakuş

Sulh ve Huzur için …2 – Orhan Karakuş

Nefsi mülkiyetçi düzeneğin topyekûn harplar sürecinde ve emperyalist güçlerin tüm saldırıları; “Yurdumuzu yaşamın tüm alanlarda bağımsızlık özüyle savunulması” ancak hep birlikte kul hakkına riayette hakkaniyetli yaşamı örme mecburiyetiyle bertaraf edilir ve toplum devleti marifetiyle can denkliğinde kurulacak Toplumcu Hürriyet Nizamı ile yeni bir dünyada yer alınır.

Türkiye Cephe ülkesine dönüşüyor…

Yeryüzü insanlığı ve tüm ülkeler, topyekûn harbin kaotik süreçleriyle necis bir bataklığa doğru akmaktadır. Bunun istikametini çevirebilecek değiştirici ve dönüştürücü devrimci bir irade olan “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ülkemizde ve dünyada oluşamamıştır. Bilakis bu necis istikamete kuvvetli akıntılar taşıyan BM’nin güdüklüğü ve uluslararası düzeneğin muktediri olan emperyal güçlerin hırs ve tamahıyla ( doğusu/ batısı, güneyi /kuzeyi ayrımsız hemen hemen hepsi) tüm yeryüzü savaş cephesine taşınmaktadır. Ayrıntısını görsel, sanal yazılı medyada duyarlılık süzgeçleriyle yüzergezer olarak bulduğumuz girdi verilerin, görünenin ötesinde daha kapsamlı ve mafiil ajandaların gizli matris kolonları derininde olup şeytani planları uygulama için devreye alınmaktadır. Güney Yemen’e  ABD ve İNGİLTERE  mihverli  saldırı, Ukrayna’ya  İngiliz desteğinin faal boyutlarının genişlemesi, Rusya’nın bunu savaş ilanı sayma  açıklaması, Tayvan seçimleri vesile  AUKUS kuşatmasının genişlemesi  sonucu  Asya- Pasifikte  ÇİN’in tonu gittikçe sertleşen açıklamaları, Bulgaristan, Romanya, ABD (İngiltere mahreçli) ve Ukrayna ile Türkiye’nin Karadeniz’de mayın  temizleme bahanesiyle  Montrö sözleşmesini delme süreçleri ve daha vahimi üst üste  Kuzey Irak’taki  TSK üs bölgelerine yapılan mihver ülkeler destekli  ve düzenli terör müfrezelerine dayalı   yoğunlaşmış savaş konsepti … ve daha birçok belirti ve veri, bir önceki yazıda dile getirdiğimiz   “Bir proje dahilinde  İktidar/muhalefet ikizi ile Türkiye sıcak savaşta cephe ülkesi konumuna taşınmıştır.”  Görüşümüzün kanıtları niteliğindedir.

İlkeler manzumesi için…

  1.  Bağımsızlık meselesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün: “Bağımsızlık, benim karakterimdir” ve “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” vecizeleriyle yoğrulan asil gençlik, öne çıkacak değiştirici dinamik güç olup, kadim kültürel öz değerlerinin kültür devrimi halkasıyla damıtılması vesile yaşamda yeni devrimci ruhu inşa etmeye de sağlam dayanaktır. Bilmi ve ilmî olarak “vicdanı ve irfanı hür” yurttaş insanlarla, birlik ve dirlik içindeki Türkiye toplumunda bu özgün yolun fasılalarını ve sağlam bir terkibini elbirliği ile hazırlamak temel ihtiyaçtır. (Bknz: gelenekvegelecek.com  Kültür devrimi halkası…)
  2. Can denkliğinde yurttaşlık meselesi: Ekosistemin doğal gidişatı ve halikin uyumlu yaşamı sürdürebilme kıymetleri gözetilerek, her varlığın yerindelik ve farkındalık içinde haklarının ele alınması zarureti vardır. Canlı cansız doğal ortamın ruhani çerçevede de tümleşik bir bütün olduğu kayıt altında tutulmalıdır. Bu minval üzere yurttaki canlı cansız her varlığın hakkına riayette Horasani tasavvufi demin yaklaşımıyla adil olunması ve yurttaşlık hukukunun getirdiği hak ve hürriyetler herkese kamusal alanda eşit yaşatılmalıdır.(bknz : gelenekvegelecek.com Sulh ve huzur için şuurlu kurtuluş(1-2)…)
  3. Eğitim ve sağlık meselesi: Her yurttaşın ve yeni nesilde içindeki her özgün bireyin kamusal destekle sağlık hizmetlerini ana rahminden mezara kadar ücretsiz olarak gelecek hür nesiller için beden ve ruh sağlığı sarmalında ele alınmalıdır. Eğitim matematiksel yönü güçlü bilmi, vicdani yönü ise ahlaki ilmi olarak kadim kültürelden damıtılan öz değerler temelinde aynen sağlık gibi temel kamusal hizmet alanı olarak görülmelidir. Kadim kültürü lirik anlatı ve destanlarıyla yoğuran ve matematikle uyumlu bir derinliği olan Deruni Türkçe temelinde uygulamalı özgün bir eğitim modeli yapılmalıdır. (bknz: gelenekvegelecek.com Yeni neslin eğitimi meselesi…)
  4. Güvenli gelecek meselesi; Dünya topyekûn harbi 2001 de ikiz kulelere saldırı bahanesiyle Saddam’ın devrilmesi, Irak’ın işgali ve Felluce soykırımı başlatıldı. Devamında BOP ile genişletildi. Şimdi ise Asya’daki su havzaları ve kritik madde kaynaklarının talanı için 2030’ lı yıllara kadar sürmesi senarize ediliyor. İsrail’in başlattığı Filistin’i lime lime edip yıkarak yürüttüğü “küçük armegadon ve arz-ı mevud” hülyası ve Türkiye’ye rol olarak biçilen “hilafet rüyası” tezgahlarıyla derinleştirilerek, AUKUS kuşatmalı Siyo-İng ve Çar-ÇİN yeryüzünü yaşanılmaz kılacak NBC savaşına doğru gidiyor. Bu kötülük sisteminin kaynağı ve dayanağı nefsi mülkiyetçi düzeneğin muktedirleri olan neo-liberal ırkçılar ve despotik yapılar, seçilmiş çevresel kavimleriyle birlikte kendilerini kurtaracak ve 10 yıllarca yaşayacakları yeraltı sığınakları inşa ediyorlar. Bu yok oluş iki hükümdarın dünyaya sığmaması sonucu “benim olmayan dünya yok olsun” şeytani dürtü sonucu oluşan maddi hırs ve tamahtır. Sulh yapıcı güzergâh;  yedi dervişin bir posta sığması mizanıyla ifadesini bulacak sulh ve hakkaniyet cephesinin toplum devleti marifetiyle inşa edeceği toplumcu hürriyet nizamıdır. (Bknz: www.gelenekvegelecek.com  Toplumcu hürriyet nizamının kadim kültüreldeki manası…)
  5. Kamusal alanda üretim meselesi: Doğanın vahşi talanına ve maksime kara dayalı özel sektör üretimi yaşamdan arındırılmalı, kamusal girişim ve kolektif girişim formları marifetiyle üretimde naif otomasyon teknikleri yaygınlaştırılmalıdır. 2. Nesil temiz enerji olan atmosferik (potansiyel fark) ve güneş sistemi uydularındaki hidrojen kaynakları temelinde ileri teknolojiler ve telekomünikasyon beslenmelidir. Yeryüzünün topoğrafyasında yeraltı kaynakları olarak kullanılan maden sahaları kapatılmalı ve ekosistem biyo florası korunmalıdır. (bknz: gelenekvegelecek Sulh yapıcı bir hareketin dinamiği…)
  6. Türkiye’ye kumpas keten peresi: İç cephe bölüntüsü  laikçilik /hilafetçilik  dış cephesi ise  etnisite bölüntüler  savaşında (Türk, Kürt, Acem, Arap ) algısal ve dezenformatik nefsi şoven iç siyasetin kışkırtılmasıdır. Bu hassas konu sulh ve huzuru birlikte inşa ve hakkaniyet temelinde geleceği kurabilme açısından serin ve derin konuşulması gereken mevzularının bir parçasıdır. Bütün tarihsel isyanlarda haklı sahikler yanında emperyalist güçlerin parmağı illaki vardır. Bugünkü PKK ve PYD’nin arkasında olduğu gibi onlar (nefsi mülkiyetçi düzeneğin muktedir güçleri) çıkarları için fıtratına uygun olanı yapıyorlar. Toplumcu yurtsever güçler olarak, tarihi birkaç zaviyeden ele alarak birlik ve dirlik için geçmişin olgusaldaki arızi mevzuların samimi irdelemelerle yapılmasına, çağın koşulları altında bugünün hakikate yakın kavranmasına, yarın için vicdani istikamette doğal gidişatla uyumlu yaşam tarzının inşasında eş yönelti birlikteliğinin can denkliğinde ve eşit yurttaşlık temelinde kurulmasına özen gösterilmesi zaruridir. Bu meseleler yanında pek çok temel yaşamsal ihtiyacın giderilmesi ile birlik ve beraberlik sürecinin örülmesinde naif ve zarif yaklaşımlar sunulmalıdır.

Eşit yurttaşlığı ülkemizde inşa edecek olan cumhuriyetin “kimsesizlerin devleti” olan mana yönelimi yaşamda varlık bulamamıştır. Kurtuluş ve kuruluşun özüyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarafında saf tutarak ve mevzi alarak, bölgemizde insan kardeşliği ve toprağın canları temelinde oluşan sulh yapıcı güçlerin eş yöneltisine girilmelidir. Toplum devletinin temeli olan laik ve özlü demokratik kültürel devrimlerin tamamlanmasına gayret edilmelidir. Ülkemizde inşa edilecek bu zarif yönelim emperyalist güçlerin tüm alanlardaki iliştirilmiş elleriyle iğdiş edilmektedir. Bu minvalde Kürt meselesi, “Kürt sorunu ya da Kürt cephesi” olarak ele alınmamalı ve “sahte demokrasinin oy devşirme” çerçevesi dışında tutum alarak yurdumuzda ve bölgemizde aynı kaderi sezgiyle birlikte inşa edecek olan can denkliğinde ve statüde eşit yurttaşlıklar olarak her yerel düzeyde iyi tanımlanmalıdır. Ülkede ve bölgede giderek tüm yeryüzünde sulh yapıcılığın meselelerdeki analiz ve çözüm yöntemleri,  “nikisle sorunları çözme yönteminden” farklıdır.  Sosyokültürel bir durumu patolojik sorun olarak görürseniz operatif yol ile yok etmek istersiniz. Bir meseleyi asli temelde çözmek isterseniz tarihseli hakkaniyetli bir süzgeç yardımıyla arıtma ve damıtma yapar, çözücü çekirdeği ve çözümleme sınıfını ona göre oluşturursunuz. Osmanlı’da da “milletler meselesi” ve buna bağlı diğer etnik yapılar gibi, “Türk meselesi” de vardı. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, manen dil, kültür ve yaşam birliği temelinde en büyük eseri olarak emanet ettiği; “Türkiye Cumhuriyeti devleti ve yurttaşlığını”, Türkiye’de Türk olarak adlandırılan ahalinin eşit yurttaşlık temelinde hür çalışanlar diyarı çözümü istikametinde bir hâl tarzı yolunun yaşama geçirilmesi gerektiğini uygulamaları ile başlattı. Bunu mümtaz ve müstesna bir görev olarak “Ey Türk gençliği” hitabetiyle gençliğe tevdi etti.  

 Nefsi mülkiyetçi düzeneğin topyekûn harplar sürecinde ve emperyalist güçlerin tüm saldırıları; “Yurdumuzu yaşamın tüm alanlarda bağımsızlık özüyle savunulması” ancak hep birlikte kul hakkına riayette hakkaniyetli yaşamı örme mecburiyetiyle bertaraf edilir ve toplum devleti marifetiyle can denkliğinde kurulacak Toplumcu Hürriyet Nizamı ile yeni bir dünyada yer alınır. Ülkemizde ve yakın coğrafyamızda sağduyulu yaklaşımlarla yakıcı temel meselelere bambaşka bir hâl tarzıyla sulh temelinde çözüm üretebilmeliyiz. (Bknz: www.gelnekvegelecek.com   Vicdani politik rota yazıları 1-2-3-4…)

 Geniş bir meşvert ortamında dostlukla demlenmesi ve farklı yaklaşımlara fikri potensiasının güçlendirilmesi ve hakikati yakın kavrayacak bir yol haritasına katkı dileğiyle kalem aldığım bu metin,  dost arkadaşların ilgi ve kıymetlendirmesine sunulur…

Allah Kerim Vesselam…                                                                       Baki selamlar…             14.01.2024