Skip to main content
60 Sonrası Solun Yenilgisinin Köşe Taşları – Saffet Bilen

60 Sonrası Solun Yenilgisinin Köşe Taşları – Saffet Bilen

Bir azgelişmiş ülke aydınının, saldırgan ve yağmacı bir tarafın, emperyalizmin, varlığında muhalif olarak kalabilmek için tek çıkış yolu vardır.Emperyalist merkezden düşünsel olarak da uzakta durmak. Yaklaştıkça muhalif yönü tavsar, bir müddet sonra da görünmez hale gelir.

Emperyalist merkez bunu muhaliften daha iyi bilir. Bir kaç yönlü bir yönlendirme yapar. Yönlendirme genel olarak engelleme ve ön açma tarzında yürür.

Önce, gücü yönlendirebileceği bir çerçevede tutmaya çalışır, sonraki adım oluşan potansiyeli bölmeye çalışır, gerçekleştiremiyorsa düşünsel önderliği fiziksel olarak ortadan kaldırma yolunu dener. En sonda teorik olarak vurur darbeyi. Kendiliğinden entegrasyonu savunan insanlar türer.

60 sonrası ülke solunun ve muhalefetin yaşadığı da budur, özetle.

60’lı yıllar yükselen anti emperyalist hareketliliğin bilinmedik mecralara sapması, uysallığı daha önceden tescillenmiş olan Marksizm ile sağlanmıştır. Barış içinde bir arada yaşama, önerisini hatırlayınız. 

Yükselen gücün bölünmesi, yine başka ülkelerde denenmiş ve sonuç alınmış, sosyal emperyalizm teorisi ile, Sovyet karşıtlığı ile gerçekleşmiştir.

Ve Anti emperyalist yönelimi net olan takipçi olmayan önder insanlar özellikle katledildiler.

Ardından gelen dönemde ki yükseliş iki yönlendirme ile kadük hale getirilmeye çalışıldı. Genel teorik okuma tek yanlı bir okumaydı. Stalin kitapları elden düşmez idi. Bu çizginin geliştirebileceği çözümün, muhtemel bir sınıf ve radikaller birleşmesinin, önü barış içinde yaşamacılarla kesilmişti.

Sosyal emperyalizm teorisi ise ana gövdeyi bölen ana unsur oldu. Başlangıçta varlıkları ve yoklukları belirgin olmayan bir grubun savunduğu bu teori, hızla kabul gördü. Bu başarı bu grubun daha atak olmasının önünü de açtı. Sovyetlere karşı, ABD’yi birleşecek, işbirliği yapılacak güç olma fikirleri ilk onlar tarafından dillendirildi. İlginç olansa bugün anti ABD’ciliğin şampiyonu da bu grup, Siyasal İslam ile birlikte.

Ülke 80 darbesine doğru yol alırken iki eğilimin daha boy göstermeye başladığı söylenmelidir. Ki bunlar darbe sonrasının etkin akımları oldular. İki öneri üzerinden ortaya çıktılar. 

Birincisi, üretici güçlerin gelişmesinin zaten ilerlemeyi gerçekleştireceği önerisi temelli grup. Sosyalizmin sorunları temelli tartışmalar kendiliğinden entegrasyonu savunan insan tipinin ortaya çıkışının zeminini yarattı.

İkincisi, sömürge teorisi temelli etnik ayrılıkçılık.

Marksizmin dünyayı değiştirecek güç proletaryadır tezinin pratikte bir işleve sahip olmayışının görülmeye başlanması ve üretici güçlerin gelişimine duyulan inanç, hazır da radikal bir tavır sergileyen ayrılıkçı gruba hayranlığa dönüşmüş ve solun varlık nedeni olan, insanın insan tarafından sömürülmesine son verme amacı, hepten unutulmuştur giderek 80 sonrası.

Sonunda ABD ile özgürlük ve demokrasinin geleceğini savunma noktasına gelindi.

Sol, tüm süreç boyunca, kendi içinde bu yönlendirmeleri etkisiz kılacak bir hareketliliği de sağlayamadı.

Neden?

Üç etken önemli görünüyor bugünden bakınca;

  • Yaratıcı düşünebilen, takipçiliği reddeden önderlerin katledilmesi en önemli etkendir. Yerleri bir türlü doldurulamamıştır. Onların da ölüme koşar adım gitmeleri doğru olmamıştır. Mevcut örgütlenme modellerinin, örümceğin yapısına benzer oluşu da etkili olmuştur, bilindiği gibi örümcek esasen bir kafa gövdeden ve kollardan oluşur, kafayı ezerseniz örümcek yaşayamaz.
  • Ölümlerin hareketin devamlılığını sağlayacak diğer önde gelen kadrolarda yarattığı olumsuz psikoloji de diğer etkendir. Önderlerin ölümü ile bu insanlarda ruhlarını teslim etmişler bu da açık, yaşananlardan görülüyor.
  • 78 kuşağının ortaya çıkışında taşıdığı özellikler nedeniyle yenilenmeyi başaramadığı da eklenmeli. Teoriye değil, pratiğe önem veren bir kuşak idi bu kuşak. Takipçi olarak ortaya çıkmış idiler. Ve aşamadılar bu doğumdan gelen illiyeti.
 
Temmuz 2019, Saffet Bilen