Eğitimde Doğallık, İnsanda Vicdan -3 / Orhan Karakuş
Mevcut yapı her alanda kriz altında, eğitimle ruhsal yapı nasıl değişmeli?…
Nitelikli İstisna için bir müfredat açılımı
Nitelikli istisna olma işlevi; sıradanlığı kendinde kristalize ederken engin bir tevazuyu da davranış özgünlüğünde cisimleştirir. Bu donanımla doğal akışta yol alan etkin ve hür, ekosistem bütünselliğinde sulh yapıcı bir ergin kişi olarak girdiği her ortamda, salih eylemleri ve arı-duru sözleriyle bilinç sıçramasına vesile olur.
Tüketici bireyin ruhsal yapısı; sanrı ve zan altında düzenin istediği malak formda istekleri kışkırtılan algıları bükülen ve cinselliği okşanan bir histerik formdadır. Kendini “dünyanın merkezi sanma” ve kibirli davranışlarını yücelteme dürtüsüyle her ortamı incitir.
Ebeveynlerin davranış mesajları; Fıtratın özelliklerini soyaçekim genleriyle kodlayan embriyon halden fetüse evirildiğinde, ana rahmindeki insan yavrusu, doğuma birkaç ay kala dışarıdan gelen seslerin taşıdığı tını ve sözcüklerin vurgusu zihin atmosferini şekillendirmeye başlar. Öncelikle eşlerin iletişim ve davranışlar, dışarıdan gelen etkin sesler hafızaya kayıt için analiz edilir. Bu süreç ana rahminde öğrenmenin başlangıç noktasıdır. Doğumda “yaşanılan travma” ve ilk temaslar sonrası kırk gün algının ve düşünsel devinimin oluşum günleridir. Bu süre bir bebeğin “kırkında bellediğini, kırk yılda değiştirmez” ilk karakteristik yapılanışıdır. Ebeviyen karakterlerini zafiyetlerini analiz eden bebek hali iki üç yaşlarında sözleri anlamlandırırken kendine yönelmiş davranışları da süzer. Üç –dört yaşlarında artık yetişkin edimlerinin taklidi ve sözlerinin kapılışı ortaya çıkar. “Büyümüşte küçülmüş “ sözü bu dönemi ifade eder. Dışarıdan gelen kültürelin kodlanmış mesajları kişiliğin yanında insan yavrusunun cinsel kimliğini de oluşturmaya başlar.
Beş yaşında kişilik kazanımı; Psikoloji bilimi (Wilhelm Reich bu konuda nitelikli istisnadır) insanın ruhsal yapısının çözümlenmesinde genelde beş yaş sonrasını irdeler. Bu dönemdeki verileri daha sağlıklı sayar. Oysa bu yaşlarda bedeni küçük fakat ruhsal olarak gelişmiş insan yavrusu “ilk ergenliğini” (W. Reich) yaşar. Mevcut düzenin dayattığı baskılanma altında yeni travmaları da yaşama başlamıştır. Yedi yaşına geldiğinde hemen hemen yakın çevrenin belirlediği, doğal edim enerjisinin kalıplandığı sözde kendi karakteri ve beceri yönleri oturmaya başlamıştır. Binlerce yıldır süren nefsi mülkiyetçi düzenin istediği “kalıp ve mankurt birey” proşekilini almıştır. Anonim olarak, “Yedisinde neyse yetmişinde de odur”, sözü gelişimde öz değişiminin tamamlandığını, hayat tecrübelerinin ise rötuş yaptığı ortalama ömrü tanımlar.
Eğitimde kadim öz değerler ile “temel ahlaki kümenin” belirlediği ruhsal yapı oluşumunda özgün bir müfredatın devreye girişi, “sağlıklı cinsel doygunluğun” filizlendiği, yaratıcı ve üretken kişilik için sıfır on yaş aralığında etkili olabilecektir. İkinci ergenlikten (11-15 yaş) sonra eğitimin ve yaşam pratiğinin yaptığı etkilerin sonucu zihin atmosferine taşınan anlamlı girişler çok azdır.
Mevcut yapı her alanda kriz altında, eğitimle ruhsal yapı nasıl değişmeli?…
Dünyada sarmal olarak yaşanan kriz; sosyoekonomik ve pandemik dehlizlerde, yaşadığımız süreçte ülkelerin içini ve dışını sıcak çatışmalara evirterek kaos halinde tahripkar bir değişimi ortaya çıkarmaktadır. Bu süreç alışılagelmiş yol ve yöntemler olan; algı çarpıtması, dezenformasyon, göz boyama, baskı ve şiddet kurumlarıyla ve de şark kurnazı Makyavel siyasetiyle yönetilemez. Açlık için yarın aş bulabilme umudu tükenen yığınlar ve ölüm korkusu hisseden kitleler, gelecek kaygılarıyla hareket eteğinde oluşacak dev toplumsal tusunamileri hiç bir idari tedbir durduramayacaktır.
Türkiye’de cumhuriyetin ilk yıllarında eğitimde yapılmak istenen nitelik dönüşüm, kurucu yapının da teslim alınmasıyla kesintiye uğratılmış, yurttaşlık bilinci temelinde üretime yönelik özgün eğitim denemesi olan “ Köy Enstitütüsü modeli” emperyalizmin içsel yapısallarınca ortadan kaldırılmıştır. Eğitimde yapılan düzenlememelerin “yerli ve milli” şalları malaklaştırmada acı reçetelerin ve kültürel bozunumun cilalı zarflarıdır. Özde kadim kültürelde geliştirilen ve insani fıtrata uygun olan evrenselde yaşamsal eşitlik ve cinslerin denkliği temelindeki hak ve görevleri, insan kardeşliği ve tüm halikin hakkına riayet terk edilmiştir.
“Milli Eğitimin amacı” ve ne olmalı?: 1973 tarih ve 1739 sayılı temel yasada belirtilen amaç ve 1983’te değişime uğratılan içeriğiyle, çağı aşacak bir formatla güncellenmeyen ve çoğu erişim amaçları uygulanmadan kanun maddesinde kalan bir yapıdadır. Üzerine yapılan bilimsel çalışmalar, kadim öz değerleri evrensele taşımayı ve ihtiyaçların ortaya çıkardığı dinamik değişkenlerin bilimsel modellemesini içermeyen, “siyaset kurumlarının politikalarını okşayan ve bakanların menşeine göre idare-i maslahat ile güne gönderimde bulunulan tekrarlı formattadır. İşin özü; yeni neslin beden ve ruhsal yönden sağlıklı, doğal gidişatla uyumlu ve ekosistem bütünlüğünde tüm halikin hakkına duyarlı yapısının oluşumunda ahlaki temel kümemizde belirtilen özdeki formudur.
Ana rahminden mezara kadar sağlık ve eğitim sarmalı…
Bu bölümün başlangıç kısmında doğum öncesi ve sonrası kısmen “örselenmeyen” insan yavrusunun gelişim trendine vurgu yaptık. Yazının birinci bölümünde dile getirdiğimiz ana dilde eğitimde, özelikle ülkemiz açısından deruni Türkçe genel eğitimin dili olmalıdır. Yapaylığın ve yüzeyselliğin ortadan kaldırılacağı anlam bütünlüğünün söz dizimi yapısalında billurlaşacağı bu eğitim dili, rehber eğitmenler ve uzman öğreticiler eşliğinde yeni neslin hayal gücüne hitap edici ve lirik olmalıdır.
Burada kısaca evrime bakış meselesinde içinde yaşadığımız sosyo-psiko aşamayı biraz açalım. Daha önce fiziki, fiziko-kimyasal, biyo-kimyasal, biyo-sosyal ve sosyo-pisko olarak aşamalandırdığım evrimsel değişim süreçlerini; hem Yılmaz Öner’in evrim koridoru yaklaşımı, hem de doğanın evriminde Darvinist teori meselesinden farklı bir bakışla, içe doluşla oluşan bilinç formunu, maddenin bir varoluş hâli düşünceyi, bir devinim biçimi ve akılı anda tutuklayıcı bir operatör kavramlarıyla irdelemeye sunmuştum. Serili olan, yaşanılan ve gözlenen bu alemde, zamanın mekansal açılımı altında dünya zamanlı görece cisimlenmiş üç boyutta bir yaşam (dirim-yıkım) içindeyiz. Dünyada 2. 0 enerji kaynağı kullanımında etkin olan insan dayanaklı değişim sürecinde; otomasyon, telekomünikasyon, bilişim, sağlık, güvenlik ve eğitim sektörleri bilincin yeryüzünde vukuu bulmasında birer araç olarak oldukça işlevseldir.
Sosyo –pisiko aşamada zihin yapısı yanında düşünsel devinim alandaki sofistike incelikli çalışmalar; “yapay zeka” olgusu temelinde teknik olarak ilerlemektedir. Diğer yönüyle de matematiğe bağlı istatiksel tekniklere dayalı verilerin akış algoritmalarında Fuzzeysel sinir ağlarının devreye girmesiyle insan ruhunun şekillenmesinde ve kuşatılmasında veri bombardımanı (multimedya, sanal platformlar, çeşitli networklar) üreterek donuk enerji yayılımı modellerini oluşturmaktadır. Günümüzde insanın siborglasması, makinelerin insanlaşması bir arada gelişmektedir. İnsanlık, kendi doğallığından hızla uzaklaşıp mekanize olmaya ve algı yönetimi altında dolduruşa getirilen kitleler formuyla sürüleşmeye başlamıştır.
Bu üzerimize mevcut mülkiyetçi kültürel formdan dökülen “zırhsal” kalıbı kırmak için insan yavrusunun şekillenmesinde ve yeni neslin eğitiminde bilinç sıçramasıyla irkilen ve uyanan nitelikli insanlar, taşıyıcı bir toplumsal sorumluk almalıdırlar. Siyasi elitlerin kibirik üstenciliği ve popülist yaklaşımları tüm yaşam alanlarını başta eğitim, sağlık ve güvenlik olmak üzere tahrip etmektedir. Sulhuyetli sakinlikle; devasa sorunlar yaşayan tüm yeryüzünde, finans oligarşisi ve düzenek tröstlerinin mekanize ve malak sürüleştirme restorasyonuna karşı kültürel bir devrim formasyonu ile yeni bir yol açılmalıdır. Bu kültürel devrim; doğal yaşamda sorumluluk alacak farklı uzmanlık alanlarındaki ergin kişilerin, yeni tarz örgüsel organize oluşunu da gerektirmektedir. Kaotik dallanmalar ve sarmal krizler altındaki tüm dünya ve insanlık bir yıkım sürecine girmektedir. Ya seyir edip gümbürtüye gideceğiz ya da sulh yapıcılığı ekseninden bir yürüyüş geliştireceğiz…
…baki selamlar…19.01.2021
Yeni Tarz Bir Eğitimin Geometrisi…(4)
Şehirlerden kırsala akış…
Ülkemize özgü müfredat içeriği…
Uygulama ve Model yapılanma için öneriler… ile devam edecek
Kategoriler
Son Makaleler
-
YIKIM ve KIRIMDAN NASIL ÇIKILACAK?
-
Teknohibrit Harbi Bertaraf İçin Çözüm Yolu- Orhan Karakuş
-
Kültürel Devrim Halkasının Felsefi Dili Deruni Türkçe’nin Sentetik Gücü – Orhan Karakuş
-
Bağımsızlık – Saffet Bilen
-
Bilgeler Meclisi ve Ulu Hakanlık Divanı (BİMUHAD) – Orhan Karakuş
-
Ya Cehennem Ya da Sulh ve Huzur 2 – Orhan Karakuş
-
Ucu Yanık Mektup Değerlendirmesi -Fahrettin Önder
-
Osmanlı’nın Yarı-sömürgeleşmesi, Günümüz ve Çözüm- Saffet Bilen
-
ARAFTAYIZ…1 – Orhan Karakuş
-
2024 Yerel Seçimlerinin İrdelenmesi… – Orhan Karakuş