Faşizm: Devletin ve Toplumun Yeniden Yapılandırılması – Haluk Başçıl
Birinci Dünya Savaşı sonrasında yeni bir toplumsal düzen ve güçlü bir devlet vaat eden iki kurucu irade ortaya çıktı. Bunlardan birisi sosyalist düzeni savunan Komünist partiler, diğeri nasyonal sosyalizmi savunan faşist partilerdi.
Birinci Dünya Savaşı sonrası faşizmin tüm Avrupa’da hakim olması tesadüf değildi. Savaşta birbirinin boğazına sarılan güçlü sömürgeci devletler, Avrupa’da büyük bir yıkıma yol açtılar. Savaş mağlubu ülkelerde, onuru kırılan, iş ve aş bulamayan yokluk ve yoksulluk içindeki insanlar, en temel ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz iktidarlara karşı güçlü bir hareketlilik içine girdiler. Yaşanan “açık-gizli iç savaşlar”, rüşvet, yolsuzlukların ayyuka çıktığı siyasi partiler, hükumetler, giderek işlerliğini yitiren parlamenter demokratik sistem, halka gelecek için umut vermiyordu.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında yeni bir toplumsal düzen ve güçlü bir devlet vaat eden iki kurucu irade ortaya çıktı. Bunlardan birisi sosyalist düzeni savunan Komünist partiler, diğeri nasyonal sosyalizmi savunan faşist partilerdi. İşçilerin fabrikaları ve topraksız köylülerin toprakları işgal ettikleri, işçi – köylü konseylerinde örgütlendikleri bu dönemde, Sosyalist ve komünist partiler karşılarına çıkan bu tarihi fırsatı değerlendiremediler. Diğer bir kurucu irade olarak ortaya çıkan faşist partiler ise bu ortamı daha iyi değerlendirdiler ve iktidara geldiler. Ekonomiyi, politik yapıları, devleti, toplumu nasyonal sosyalist ideoloji doğrultusunda yeniden yapılandırdılar.
Faşizmin Avrupa’da Sistemi Yeniden Yapılandırması ve Sol Siyaset
1920’li yıllarda faşizm konusu, Avrupa’da sol içinde ve Komintern’in V., VI. ve VII. Kongrelerinde önemli bir tartışma başlığıydı. Dönemin tartışmalarına bakıldığında, faşizme ilişkin hakim yaklaşımın; tekelci sermayenin bir kesiminin, kapitalist sistemi içine düştüğü ekonomik ve toplumsal krizden çıkarmak, bunun da yükünü işçi sınıfının sırtına yıkmaya yönelik doğal bir girişim olduğudur. Faşizmi de bu değerlendirmeler ışığında:
- Halkı kandırmaya dönük demagoji,
- Milliyetçi-ırkçı söylemleri ve uygulamalar ile düşman yaratma,
- Tek adam liderliğinde otoriter yönetim,
- Kapitalist sömürünün devamı,
- İşçi sınıfı örgütlerine ve mücadelesini bastırmaya dönük şiddet, terör,
olarak tanımladılar ve antifaşist mücadelelerini bunun üzerine oturttular.
Önceleri demokratik parlamenter sistem ile faşizm arasındaki köklü farklılıkla göz ardı edildi. İki sistem arasındaki ilişki biçimsel bir farklılık olarak değerlendirildi. Faşist partiler iktidara gelip sistemi yeniden yapılandırmaya başladığında bunun biçimselden öte son derece antidemokratik karakterde, kendilerine hayat şansı tanımayan bir değişim olduğu fark ettiler. Bu aşamada da, toplumsal sorunlara çözüm üretmekten uzak, çürümüş kokuşmuş bir rejim olarak toplumun hafızasında yer etmiş olan parlamenter sistemi, “faşizme karşı birleşik cephe” politikasıyla savunur konuma düştüler.
Üçüncü Enternasyonalin faşizme yönelik tahlillerine katılmayan ve faşizmin kurucu öge olarak kapitalist sistemi yeniden yapılandırma amacını dikkat çekenler de vardı. Bunlardan birisi Gramsci idi. Faşizmi kapitalist durgunluk ve kriz döneminde, burjuvazinin savunmacı bir tepkisi olarak görmüyordu.
“Gramsi, faşizmi, ne burjuvazinin salt savunmacı bir tepkisi olarak, ne de kapitalist durgunluk ve krize tekabül eden bir olgu olarak görür; ona göre faşizm, şiddet içeren bir toplumsal kargaşa olmaksızın, rekabetçi bir pazardan planlı bir ekonomiye kısmi bir geçişin gerçekleştirildiği bir ‘devrim-restorasyon’dur. Faşizm, işçi sınıfının özgür örgütlenmelerini tasfiye ederek ve onları ‘korporatif’ ekonomide ve devlette yer almaya zorlayarak ekonomiyi baskıcı yöntemlerle ve devlette yer almaya zorlayarak ekonomiyi baskıcı yöntemlerle modernize eder.” [1]
SBKP’nin ve güdümündeki komünist partilerin somut ekonomik ve politik verilere dayanmayan kuramsal faşizm değerlendirmelerini yaşam saf dışı etti. Solun başarısızlığı politik arenanın dışına düşmesine yol açarken, tüm Avrupa kıtası bir iki istisna hariç Atlantik kıyısından Urallara kadar nasyonal sosyalistlerin egemenliği altında giriyordu.
Uzun süre tartışmasına rağmen faşizmin tanımında sosyalistler/komünistler ortak bir düşünceye varamadılar. İtalya, Almanya, Avusturya gibi ülkelerde faşist partiler iktidarı ele geçirdikten, Komintern içinde “ideolojik ve politik kaynaşma, diğer bir deyişle iç temizlik yapıldıktan”[2] sonra 1934’de yapılan tanım:
“Faşizm, finans kapitalin en gerici, en şoven ve en emperyalist ögelerinin açık, terörcü diktatörlüğüdür. Faşizm tekelci sermaye için bir yığın tabanı oluşturmaya çalışır.” idi.[3]
Enternasyonalde yapılan “en gerici, en şoven ve en emperyalist” tekel ayrımı hangi ekonomik ve politik verilere göre yapıldığına, hangi sermaye grubunun “demokratik parlamenter sistemi” savunduğuna dair bir veri sunulmuyordu.
Enternasyonalin yaptığı bu tanım, Lenin’in 1916 yılındaki;
- “Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması” kitabında kapitalizmin ulaştığı emperyalist aşamada tekellerin rolü ve emperyalist devletin işlevine ilişkin,
- “Marksizm’in Bir Karikatürü” kitabında “Bu yeni ekonominin, tekelci sermayenin (emperyalizm tekelci sermayedir) siyasal üst yapısı, demokrasiden siyasal gericiliğe dönüştür. Demokrasi serbest rekabete karşılık düşmektedir. Siyasal gericilik ise tekelciliğe karşılık düşmektedir”[4]
değerlendirmelerine dayandırıyordu.
Dünya Savaşının öncesinde, 1920 ile 1939 kadar Avrupa’nın faşistleşmesi, Clara Zetkin’in 1924 söylediği gibi, “işçi sınıfının iktidara gelememenin ve gelmek istememenin karşılığıydı”[5]. Ortaya çıkan bu tabloda SBKP ve ona tabi Avrupa solunun faşizm karşısında hiçbir başarı gösterememesinde, yenilgisinde kuramsal ve politik yanlışlıkların payı büyüktü.
Devam edecek: Faşizm: İtalya’da Devletin ve Toplumun Yeniden Yapılandırılması
[1] Gramsci Kitabı/ seçme Yazılar 1916-1935, Dipnot Yayınları, sf 305
[2] Üçüncü Enternasyonalin 7. Dünya Kongresi, 13 Ağustos 1935 Tarihli Konuşma, Faşizme Karşı Birleşik Cephe, syf 220, Dimitrof
[3] Faşizm Üzerine Dersler, Togliatti, Bilim ve Sosyalizm Yayınları, Sf 134
[4] Faşizm Üzerine Dersler, Togliatti, Bilim ve Sosyalizm Yayınları, Sf 17
[5] Faşist Cordon Sanitaire ve Avrupa Karanlığı, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi GETA Tartışma Metinleri, Serdal Bahçe, Şubat, 2010, sf 5 (Zetkin’in bu yazısının tarihi net olarak belirlenemedi, ancak Komünist Enternasyonal’in yeni serisinin 1924 tarihli 3. sayısında basılmıştır.)
Kategoriler
Son Makaleler
-
Teknohibrit Harbi Bertaraf İçin Çözüm Yolu- Orhan Karakuş
-
Kültürel Devrim Halkasının Felsefi Dili Deruni Türkçe’nin Sentetik Gücü – Orhan Karakuş
-
Bağımsızlık – Saffet Bilen
-
Bilgeler Meclisi ve Ulu Hakanlık Divanı (BİMUHAD) – Orhan Karakuş
-
Ya Cehennem Ya da Sulh ve Huzur 2 – Orhan Karakuş
-
Ucu Yanık Mektup Değerlendirmesi -Fahrettin Önder
-
Osmanlı’nın Yarı-sömürgeleşmesi, Günümüz ve Çözüm- Saffet Bilen
-
ARAFTAYIZ…1 – Orhan Karakuş
-
2024 Yerel Seçimlerinin İrdelenmesi… – Orhan Karakuş
-
Cennet – Saffet Bilen