Skip to main content
Kadercilik, İlerlemecilik – Saffet Bilen

Kadercilik, İlerlemecilik – Saffet Bilen

60’lı yıllarda bağımsız çözüm fikrinin taşıyıcısı ülke gençliği oldu. Bugünse tüm toplumda bağımsız bir rota tutturma fikrini savunanlar bir elin parmakları kadar az.

Birey ve toplumsal yaşamın gelişimine dair, egemen iki anlayış var.

Biri; kadercilik

Diğeri; ilerlemecilik

İkisi de başına kötü bir şey gelene, karşı karşıya kaldığı badireleri çözememesinin nedeni olarak, bireyin ve toplumların ellerinden gelenin fazlasını bile yapsalar çileyi çekmek zorunda olduklarını söyler.

Birinde tercihini niye böyle yaptığı sorgulanamayan doğaüstü bir güç, diğerinde “toplumsal gelişme yasaları”.

Son 10 bin yıl böyle geçti.

Gelecek için;

İnsanların elini kolunu bağlayan bu anlayışlardan kurtulmalı mutlaka.

Ülke yakın geçmişinde ise;

Kadercilik toplumsal yapıyı kendi özgüllüğünü terk etmeye, gelişen, yükselen güç Batı Avrupa’nın takipçisi olmaya götürdü 250 yıl önce.

“Allah gücü dilediğine verir, Müslümanlar onu takip etmelidir”.

Yönelime yön veren düşünce buydu.

O günden bu yana düşünsel alanda üç akım belirgin olarak varlık gösterdiler.

Modernistler, İslamcılar, Türkçüler.

Son 60 yılda bir akım daha eklendi bu akımlara, Marksist sol.

Bu akımlar Batının gelişme yasasını olduğu gibi benimsediler.

İlerlemek, gelişmek, yükselmek gerekti.

Lütfi Bergen’in anlatımı oldukça isabetli;

“İslâmcılık, Türkçülük ve Batıcılığın terakki/kentleşme/endüstri toplumu inşa etme bakımından birbirlerinden farkı bulunmuyor.

Hikmet Kıvılcımlı’nın “makina yapan makina”yı kalkınma hedefi olarak göstermesiyle Necmettin Erbakan’ın “makina yapan makina-ağır sanayi” söylemi aynıdır.

Tıpkı Hikmet Kıvılcımlı ve Erbakan gibi, Necip Fazıl da “makina yapan makina” demişti.

Türkiye’de milliyetçi-İslâmcı-Sosyalist yazarların

sanayileşme,

kentleşme,

terakki

gibi konularda birbirinden farklı düşünceleri yoktur.

Aralarındaki ideolojik çatışmalar yapaydır.”

Bir konu daha eklenmeli.

46 yılına dek, ülke egemen çevreleri nispeten bağımsız idiler Batı’dan.

O günden bu yana, gelişmenin sınırları kendi kafamızla değil, Batı merkezlerinde belirlenir oldu.

60’lı yıllarda bağımsız çözüm fikrinin taşıyıcısı ülke gençliği oldu.

Bugünse tüm toplumda bağımsız bir rota tutturma fikrini savunanlar bir elin parmakları kadar az.

Unutmamak gerekir ki;

Her toplum, önüne çıkan sorunları kendi olanakları ve kendi çözüm yöntemleri ile çözer.