Skip to main content
Krizler ve Seçimler: İtalya / M5s örneği 2 – Haluk Başçıl

Krizler ve Seçimler: İtalya / M5s örneği 2 – Haluk Başçıl

AB egemenleri İtalya’da ortaya çıkan siyasi krizi parlamenter sistemin yetkilerini kısıtlayan, iktidarı aşırı güçlendiren, ‘tek adam rejimi’ getiren bir anayasa değişikliğiyle aşmaya girişse de, alt ve orta sınıf buna izin vermedi.

 “AB’nin darbesi” ile iktidardan indirilen Berlusconi’nin koltuğuna oturan Monti oturtuldu. Oluşturduğu teknokratlar hükümeti 13 aylık iktidarında merkez sağ ve merkez solun desteğiyle kendisinden istenenleri yerine getirdi. Benzer şekilde AB Yunanistan’da başa getirdiği Lucas Papademos ve onun teknokratlar hükumeti gibi borç ödeme işini yoluna soktu. Görevini bitince,  Papademos gibi istifa etti ve Yunanistan’da olduğu gibi İtalya’da da genel seçimlere gidildi.

İtalya’da Merkez Sağ ve Sol Partilerin Çöküşü: 24 et 25 Şubat 2013 seçimleri

Merkez sağ ve merkez solu blokların iktidar ve “anlaşmalı muhalefet” oyununun mağduru olan alt ve orta sınıflar iki bloğa karşı büyük bir kızgınlık ve tepki duyuyordu. İtalya’da “tarihsel blok” olarak da tanımlanan sağda Hristiyan demokrat, solda Komünist ve sosyalist partilerin bu sınıflar üzerinde oluşturduğu siyasi hegemonya çöküyor, var olan siyasi yapılar da çözülüyordu. Tarihsel blok dağılıyor yeni siyasi yapılar ortaya çıkıyordu. Bunların başında da Beş Yıldız Hareketi (M5s) geliyordu.

Halkın Özgürlük Partisi Koalisyonu

Yıpranan merkez sağ Haydi İtalya Partisi adını Halkın Özgürlük Partisi olarak değiştiriyor ve seçime 8 sağ partiden oluşan koalisyonla giriyordu. Koalisyon lideri Silvio Berlusconi, alt ve orta sınıfın desteğini yeniden kazanmak için seçim kampanyasında hem Mario Monti’yi, hem de AB’yi İtalya’ya dayattıkları kemer sıkma programı nedeniyle eleştiriyordu.

“Mario Monti aşırı Alman merkezli bir politika izlemekle ve kendi dönemine göre çok daha kötü bir kriz yaratmakla” eleştiriyordu. “Ben başbakan olarak, Angela Merkel’e hayır diyebilirim; Mario Monti hükumeti ise İtalyan siyasetinin bir Almanlaştırılmasını kabul etti ve Almanya’nın bir koruyucusu haline geldi”  

“Bir milyon daha fazla işsiz, artan bir kamu borcu ve dayanılmaz seviyelere düşen bir satın alma gücü, vergi yükü, …13 ayda Mario Monti hükumetinin İtalya’yı getirdi nokta bu. Şu anki yolda devam edersek, 3 milyon işsize ulaşacağız, hükumetin vergi toplaması gerekecek ve kendimizi Yunanistan gibi, iç savaşın eşiğinde bulacağız” diye eleştiriyor ve İtalyan ekonomisini tükendiğini söylüyordu.

Silvio Berlusconi, AB’yi Euro bölgesini terk etmekle de tehdit ediyordu.

“Almanya, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) bir merkez bankası olmasına ve para birimini basması gerektiğine ikna olmuyorsa, eğer faiz oranlarını düşmezse ve biz finansman bulamazsak, ‘Euro’yu terk etmeye zorlanırsak, her türlü güçlüğe rağmen, Euro bölgesini zayıflatacak olsa bile, rekabet edebilmek için para birimimize dönebiliriz”.

“İtalya Birlikte İyi” koalisyonu

Merkez sol blok Demokratik Partisi öncülüğünde, Sol-Ekoloji ve Özgürlük (SEL), Güney Tirol Halk Partisi (SVP), İtalyan Sosyalist Parti (PSI) ile birlikte “İtalya Birlikte İyi”  adıyla seçimlere katılıyordu. Hedefi ve Sloganı da, “İtalyanların hak ettiği İtalya’yı inşa edelim” idi.

Merkez sol koalisyonun, İtalya’yı değiştirmek için oluşturduğu “hakikat programı”: demokrat liderlik, vergi kaçakçılığıyla mücadele, vergi  yükünün büyük mali kuruluşlara ve emlak varlıklarına kaydırılması,  işyerleri ve çalışma yaşamı üzerindeki vergi yükünün azaltılması, işsizlikle mücadele ve sosyal politika konularını içeriyordu.

“İtalya İçin Monti” Koalisyonu

AB’nin adamı teknokrat başbakan Mario Monti de üç küçük parti ile koalisyon kurarak  “İtalya İçin Monti” adıyla seçimlere katılıyordu.

 “Şimdi, ben özgürüm (…) koalisyon liderinin rolünü üstlenmeyi kabul ediyorum ve bu kemer sıkma operasyonun başarısını garanti altına almak için kendim garanti oluyorum. …İtalya’yı Kasım 2011’e kadar süren beceriksizlerin ellerine geri koyamayız” diyordu.

Bir politikacı olarak değil de bir insan olarak vatandaşlara doğrudan sesleneceğini, yaklaşık yarım asırdır İtalya’yı yöneten eski Hıristiyan Demokrasi modelini değiştireceğini söylüyordu. “Milliyetçiliğin ve popülizmin yükselişine” karşı da adayım diyordu.

Mario Monti’nin “İtalya’yı Değiştirmek Avrupa’yı Reforme Etmek” programı: Avrupa’da İtalya’yı korumak, büyümeyi canlandırmak, sosyal pazar ekonomisi oluşturmak, İtalya’da dinamik ve değişen tutum ve davranışlar oluşturmak başlıklarından oluşuyordu. Son 13 ayda başlattığı reformları devam ettireceğini: Ülke dış borcunu her yıl % 5 oranında azaltacağını, bütçeyi dengeleyeceğini, işverenlerin vergi yükünü hafifleteceğini, idarenin verimliliğini arttıracağını (vergi kaçakçılığına sıfır tolerans olacağını), seçim sistemini değiştireceğini söylüyordu.

İtalyan Kilisesi’nin başkanı Kardinal Angelo Bagnascoda da

“Halkın en savunmasız katmanlarının fedakârlıkları üzerine inşa edilenler yok sayılamaz” diyerek Mario Monti’ye destek veriyordu.

“Sivil Devrim” Kaolisyonu

Alt ve orta sınıfın tepki ve kızgınlığını üzerlerine çeken, kendi tabanından kopan sol partilerin bir kısmı, bindikleri merkez sol gemiyi terk ederek seçimlere katıldı.  Bunlar da,  (İtalya’nın Değerleri hareketi, Reformekomünist Parti, İtalyan Komünist Partisi, Portakal Renkli Hareket, Kırmızı Ajandalar ve Mor Halk, Yeşil Federasyonu) “Sivil Devrim” adıyla seçimlere katılıyordu.

Seçim kampanyasında: Avrupa Birliğinin ve bankaların hâkimiyetinden uzak bir siyasi ve iktisadi yönetim anlayışını savundular. Devlet okullarında bilimsel araştırmayı teşvik edeceklerini, halkın toplu taşıma araçlarından ve doğal kaynaklardan yararlanmasını sağlayacaklarını, işsiz ve gelir seviyesi düşük yurttaşlara yurttaşlık maaşı bağlayacaklarını, ülke kaynakları eğitim, çevre, işsizlik sigortası, yatırımlara ve tarımsal alana kaydıracaklarını söylediler.

Beş Yıldız Hareketi (M5s)

Popülist Beş Yıldız Hareketi’nin (M5s’in) kurucusu ve lideri Grillo seçim kampanyasında geleneksel siyasi partilere meydan okuyordu. Kendisini “anti politikacı ve anti parti” olarak tanımlıyordu.  Siyasi partileri “vergi mükelleflerinden para çalmakla” da suçluyor ve onlarla her türlü ilişkiyi, işbirliğini ret ediyordu. Yolsuzluk yapan politikacıların Nazi suçlularının İkinci Dünya Savaşından sonra yargılanmalarını benzer şekilde yargılanmalarını istiyordu.

Teknokrat Mario Monti’nin başbakanlığa getirilişine “bir tür devlet darbesi” diyordu. Bankaların aldıkları borçların İtalyanlar tarafından geri ödenmesine karşı çıkıyor, İtalya’yı, insanları yoksullaştıran AB’yi eleştiriyor, eero bölgesinden çıkmayı dile getiriyordu.

Kemer sıkma programının yoksullaştırdığı alt ve orta sınıfa sesleniyor, onların kızgınlıklarını, öfkelerini dile getiriyordu. Kısıtlanan bütçeden, arttırılan vergilerden, hayat pahalılığından gelir düzeyleri gerileyen, yoksullaşan alt ve orta sınıf seçmenlerin kızgınlıklarını, nefretlerini büyütüyor ve popülist söylemleriyle merkez sağ ve sol blok partilere saldırıyordu. Onları heyecanlandırıyor, onlara umut veriyor ve yanına çekiyordu.

M5s’in liderinin:

  • 945 adayını internet üzerinden (bir nevi ön seçimle) seçtirmesi,
  • Bu adayları “işçiler, ev hanımları, işsizler, küçük patronlar, memurlar, öğrenciler ya da ülkemizin gerçek ruhu” olarak tanımlaması,Adayların seçim kampanyaları için güç odaklarından maddi yardım almalarını yasaklaması,
  • Seçilenlerin milletvekili maaşlarının yarısını ( yani ayda 5,000 € ) alacaklarını söylemesi,

rüşvetlerden, yolsuzluklardan ve yalanlarından bıkan yoksul, alt ve orta sınıfın hoşuna gidiyordu.

İşsizler ve yoksullar için asgari bir gelirin oluşturacağını, askeri harcamaları azaltacağını, siyasi partilere yönelik kamu fonlarını kaldıracağını, milletvekili sayısını ve maaşları azaltacağını söylüyordu. İtalya’da ki eyaletlerinin kaldıracağım, merkezi yapıyı da güçlendireceğim diyordu.

Ve Seçim Sonuçları

Seçimlerde:

  • Merkez sol koalisyon geçen seçimlere göre 20 puan kaybetmesine rağmen % 29.54 oy oranı ile birinci sıraya yerleşiyordu.
  • Merkez sağ koalisyonunda 20,5 puan oy kaybı ile oyların % 29.18’ni alarak ikinci sıraya yerleşiyordu.
  • Alt ve orta alt sınıf Monti iktidarında yaşadıklarını unutmuyor, AB’nin adayı eski başbakan Monti’yi aldığı %10,6 oyla onu tarihin çöp sepetine gönderiyordu.
  • Sol kanat koalisyonu “Sivil Devrim” (eski İtalyan Komünist partisi ve yeşiller) %2,25 oyla hezimete uğruyordu.
  • Seçimlerin gerçek kazananı ise % 25.55 oyla üçüncü sıraya yerleşen yeni sağpopülist Beş Yıldızlı Hareketi idi.

Seçimlerin galibi M5s’in lideri Beppe Grillo, seçimlerden hemen sonra “Sağ olduğu kadar solda da iflas etmiştir” diyordu. Evet,  çürüyen ve her yeri dökülen bir düzeni ayakta tutmaya çalışan merkez sağ ve sol blok partilerinin iflası ortadaydı. Bunlarla işbirliğini ret eden, sistemin ezdiği, yoksulluğa ittiği alt ve alt-orta toplum kesimin sisteme karşı duydukları tepkileri iyi değerlendiren, anti-sistem söylemi geliştiren M5s’nin geleneksel sağ ve sol blok ile arasındaki fark sadece 4 puandı.

Seçimlerde birinci ve ikinci sıraya yerleşen merkez sağ ve merkez sol partiler oluşturdukları blokla, tek başına hükmet kuramaz hale gelmişlerdi. Ancak her şeye rağmen hükumeti kurma işi, seçimlerden birinci olarak çıkan ve AB’ye itiraz etmeyen, borç ödeme programını da sürdüreceğini söyleyen merkez sol DP kalıyor ve hükumeti merkez sağın desteğiyle kurabiliyordu. Yeterli parlamento desteğine sahip olmayan, cılız merkez sol hükumetin borç ödeme programını sürdürmesi sıkıntıya giriyordu.

İtalya AB egemenlerinin giderek eriyen merkez sağın ve solun yol açtığı politik istikrasızlığa müdahaleleri gecikmedi. Hepsi başbakan Matteo Renzi hükumetinin arkasında durdu. Beklentileri açıktı. Genç başbakanın görevi bozulan politik istikrarı yeniden düzenlemek ve borç ödeme programını güvenceye almaktı. Bunun için parlamentodaki zayıflık, parlamenter sistemin yetkilerini kısıtlayan, iktidarı aşırı güçlendiren, ‘tek adam rejimi’ getiren bir anayasa değişikliğiyle aşılacaktı. Bu amaçla hazırlanan anayasa değişikliği halka sundu. Ancak Matteo Renzi hükumeti ne kendi partisi DP’nin tamamını ne 5 Yıldız Hareketini, Kuzey Ligini, Haydi İtalya’yı ve sol partileri, ne de halkı ikna edebildi. Referandumda halkın  %60’ı anayasa değişikliğine HAYIR dedi. Halktan güvenoyu alamayan Başbakan Matteo Renzi istifa etmek zorunda kaldı. Kriz aşılamamış, tam tersine yeni bir boyut kazanmıştı.

Haluk Başçıl, Şubat 2019

Devam edecek…

Kaynaklar: