Osmanlı Devletinin ve Toplumun Yeniden Yapılandırılması 2 –Haluk Başçıl
Saltanat – Hilafet Devleti ve Toplumunun Yeniden Yapılandırılması: Cumhuriyet Rejimi
Kurtuluş savaşından başarıyla çıkan kurucu irade (Mustafa Kemal ve arkadaşları), devrimci kurucu iradeye dönüştürerek yeni bir devlet ve toplum inşasına yöneldi.
Avrupa’da ortaya çıkan milliyetçilik akımları çok etnisiteli Osmanlı Hristiyan toplumunu da etkilemişti. Osmanlı toplumunu bir arada tutan çok kültürlü, çok dinli Osmanlı feodal kimliği artık toplumu bir arada tutmaya yetmiyordu. Kilise merkezli bu milliyetçi akımların ayrılıkçı mücadelesi Osmanlı toplumunu parçalayıp, dağıtmaya başlamıştı. Sürekli toprak kaybı içindeki Osmanlı’nın “son kalesine”, işgal altındaki Anadolu’ya sıkışıp kalan toplum, ezici çoğunluğu farklı mezhepten (Hanefi, Şafi, Alevi, Bektaşi) Müslüman ve Ortodoks Hristiyanlardan oluşuyordu. Bu çok parçalı toplumsal yapı da parçalanmaya adaydı. Devam edemezdi. Bunun bilincinde olan devrimci kurucu irade feodal ümmet kimliği yerine çağdaş dünyanın gereklerine uygun bir üst kimliğe yöneldi. Uluslaşmayı başlattılar. Kurdukları ulus devlet ile toplumsal yapıyı fen ve toplum bilimlerinin geldiği düzeye uygun bir şekilde, çağdaşlaşma doğrultusunda yeniden biçimlendirdiler.
- Ekonomide:
- Bağımsız Türkiye hedefinin bağımsız ekonomi temelinde gerçekleşeceğinin bilincindeydiler. Dönemin karma ekonomi anlayışına da uygun olarak, devletçi bir ekonomik programla sanayi atılımını başlattılar.
- Sanayi-tarımsal üretim bütünselliği içinde devletçi ve planlı bir kalkınma programı yürüttüler. Tarımsal üretim yeniden yapılandırıldı. Kooperatifçilik ile tarım ve hayvancılıkta üretici desteklendi. Türkiye buğday ithal eden ülke olmaktan çıktı ve buğday ihraç etmeye başladı. Ülke kısa bir zaman tarımda kendi kendine yeter hale geldi.
- Sanayileşme doğrultusunda büyük atlım yapıldı. Demir çelik, lokomotif ve demir yolu, uçak ve motor, fabrikası dahil bir çok makine üretim tesisleri kuruldu. Halkın; kumaş, ayakkabı ihtiyacını karşılayacak dokuma fabrikaları kuruldu. Halkın barınmasını, ülkede alt yapının inşası için gerekli çimento fabrikaları ve inşaat demiri üreten haddaneler, demir-çelik, hidroelektrik santralleri, suni gübre, şeker, kimyevi madde fabrikaları yoktan var edildi.
- Osmanlı’dan kalan Ziraat Bankası çiftçilere destek verecek şekilde yeniden organize edildi. Sermayesi iki misline çıkarıldı ve çiftçilere verdiği krediler arttırıldı. Ayrıca Sanayi ve Maden Bankası (sonrasında Sümerbank ve Etibank) ve Türkiye İş Bankası kuruldu.
- Eğitim ve Öğretimde:
- Eğitim demokratik, lâik ve çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayandırıldı. Cumhuriyetimizin kuruluşuyla başlatılan eğitim ve aydınlanma hamlesiyle çağdaşlaşmada büyük adım atıldı.
- Öncelikle harf devrimine gidildi. Arapça harflerin alfabenin yerine Latin harflerinden oluşan yeni alfabe getirildi. Medreseler ve “azınlık temelli” Türkçenin bile öğretilmediği gayri Müslimlere ait 437 dinsel azınlık okulu kapatıldı. Mezhep ve etnik toplum temelli eğitimde son verildi. Ulusal eğitim sistemi oluşturuldu.
- Halka okuma-yazma öğretmek için Millet Mektepleri açıldı. 8 yılda 3 milyon kişiye temel eğitim verildi. 1935’e gelindiğinde okuryazar oranı %7’den %20’ye ulaştı. Bu dönemde 500 bin kadın da okur yazar hale geldi.
- 1938’e gelindiğinde okullaşmanın yanı sıra ders araç-gereci sayısında önemli gelişme sağlandı. İlkokul sayısında %137, öğrenci sayısında %166, öğretmen sayısında da %224 oranında gelişme sağlandı. Ayrıca bölge sanat okulları açıldı.
- Osmanlı döneminden kalan askeri okullar, tıp alanındaki yüksek öğretim kurumlarının yanı sıra Darülfunun (İstanbul Üniversitesi olarak) yeniden yapılandırıldı. Ankara’da Hukuk Mektebi, Gazi Eğitim ve Ziraat Enstitüsü, Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi, Mülkiye ve Fen Fakültesi kuruldu. Bu dönemde üniversiteye ilmi ve idari özerklik ile birlikte akademik kariyer sağlandı.
- Sağlık hizmetlerinde:
- Sağlık hizmetlerini geliştirmek için doktor, ebe, sağlık memuru sayısı arttırıldı. Yaklaşık 30.000 nüfusa bir hekim düşer iken aradan geçen 15 yılda üçte iki oranında iyileşme sağlandı. Bir hekime düşen nüfuz sayısı 10.000 indirildi. Yine bu dönem içinde birçok ilde numune hastaneleri, doğum ve çocuk bakım evleri, verem sanatoryumlar açıldı.
- Sıtma, frengi, trahom ve diğer sosyal hastalıklarla mücadele edildi. Sağlık ve sosyal örgütlenme köylere kadar götürüldü. Merkez Hıfzıssıhha Mektebini açıldı. Sağlık ve sosyal yasalar çıkarıldı.
- Ulaşım, haberleşmede:
- 1923-1938 döneminde ülke içi ulaşımda demiryolu ve deniz yolu temel alındı. Osmanlıdan kalan 4.112 km’lik demiryoluna yeni 2.815 km ilave edildi. Toplam demiryolu 6.927 km’ye çıkarıldı.
- Cumhuriyet’in mali kaynak yetersizliği ve diğer nedenlerden dolayı kara yollarına (otomobil, yedek parça, petrol dış alıma) ayırdığı pay son derece sınırlı oldu. Kara yolları planlaması bu yolların limana ve demir yoluna yakınlığına göre yapıldı ve geliştirildi.
- Osmanlı devletinin deniz taşımacılığında yabancı şirketlere geçici olarak tanıdığı iki yıllık işletme imtiyazı kaldırıldı. Kabotaj işletmeciliği ile limanları ulusallaştırıldı. Osmanlı devletinden devralınan ve çoğu hurda halde olan 33’ü yolcu gemisi dahil 159 adet gemiden oluşan filo tersanelerin devreye girmesiyle elden geçirildi ve hizmete sokuldu.
5. Toplumsal ve Kültürel yapıda:
- Yüzyıllar boyunca kulluğun da gerisine itilmiş, değersizleştirilmiş kadınlar, erkeklerle eşit konuma getirildi.Kadınlara önemli haklar tanındı.
- Geri ve karanlık feodal kültürün ürünü olarak görülen erkeklerde fes ve kadınlardaki çarşafın yerine şapka ve kıyafet devrimi ile kıyafetlerde de çağdaşlaşmaya gidildi.
- Hem iç hem dış pazarda, toplum içinde anlaşmazlıklara yol açan farklı uzunluk ve ağırlık ölçüleri, saat ve takvim yeniden düzenlendi.
- Feodal toplumsal dönemin hukuk sistemi (şeriat hukuku, mecelle vb) kaldırıldı. Yerine çağdaş hukuk sistemi (medeni kanun, ceza kanunu vd) kondu. Laik hukuk sistemi getirildi.
- Ulusun dil ve tarih anlayışını, kültürü geliştirmek için Türk Dil ve Tarih Kurumları kuruldu.
- Müzik, tiyatro, opera, bale, resim, heykel, tiyatro, sinemanın geliştirildi. Bu alanlarda kurumlar yaratıldı.
1923 – 1938 arasında, 15 yılda devletin, ekonominin ve toplumun yeniden yapılandırıldığı bu süreçte (dış borç ödemeleri ve dışarıdan ülkeye giren cüzi yabancı sermayeye rağmen) Cumhuriyet rejiminin ortalama kalkınma hızı %9, sanayileşme hızı da %20 oldu. Bu yüksek oranlar o zamana kadar başka hiçbir ülkede görülmeyen oranlardı.
Yarı sömürge ve cahil, kul temelli bir toplumdan, uluslaşma süreciyle birlikte girişilen toplumsal-sosyal devrimlerle (hukuk, eğitim, yazı, dil ve genel olarak yaşam ve kültürde) ve aydınlanma çabalarıyla, ülkenin çağdaşlaşması adımlarıyla, yurttaşlık bilincine sahip, özgür ve aydın bir toplum oluşumunda katettikleri yol gurur vericidir.
Dışa bağımlı yarı sömürge ekonomisinden kendi ihtiyaçlarını karşılamayı hedefleyen, bağımsız bir tarım ve sanayi oluşturmada atılan adımlar da aynı şekilde gurur vericidir.
İkinci dünya savaşından günümüze, 74 yıllık sürede hiçbir iktidar döneminde ülkemiz bir daha bu %9’luk kalkınma hızını ve %20’lik sanayileşme hızını yakalayamadı.
Günümüzde bir çok kesimin övgüyle dile getirdiği AKP’nin ekonomik atılımları ile bu dönemi kısaca karşılaştırmak aydınlatıcı olacaktır. AKP, on sekiz yıllık iktidar döneminde:
- Yurt dışından aldığı (148 milyar doların kamu kesimine, 299 milyar doları özel sektöre ait) dış borç toplamı 453 milyar dolara,
- Her yıl ülkeye giren 3 milyar $’lık doğrudan yabancı sermaye yatırımları, 54 milyar dolara,
- Özelleştirmelerden elde ettiği 70 milyar dolara,
rağmen ulaşabildiği büyüme oranı (kalkınma hızı değil) ortalama %5,4’dür. AKP’nin dışarıdan dayatılan neoliberal politikalar doğrultusunda devleti ve toplumu “yeniden yapılandırma” süreci ise tam anlamıyla bir felakettir. Bu süreçte ülkemiz tarımda dahi kendi kendine yeterli olmaktan çıkarılmış, sanayileşme tahrip edilmiş, dışa bağımlılık önceki iktidarlar dönemine göre daha da artmıştır.
13 Mayıs 2020, Haluk Başçıl
Devam edecek: Devrimci Kurucu İrade: Cumhuriyet Halk Partisi
Kategoriler
Son Makaleler
-
Teknohibrit Harbi Bertaraf İçin Çözüm Yolu- Orhan Karakuş
-
Kültürel Devrim Halkasının Felsefi Dili Deruni Türkçe’nin Sentetik Gücü – Orhan Karakuş
-
Bağımsızlık – Saffet Bilen
-
Bilgeler Meclisi ve Ulu Hakanlık Divanı (BİMUHAD) – Orhan Karakuş
-
Ya Cehennem Ya da Sulh ve Huzur 2 – Orhan Karakuş
-
Ucu Yanık Mektup Değerlendirmesi -Fahrettin Önder
-
Osmanlı’nın Yarı-sömürgeleşmesi, Günümüz ve Çözüm- Saffet Bilen
-
ARAFTAYIZ…1 – Orhan Karakuş
-
2024 Yerel Seçimlerinin İrdelenmesi… – Orhan Karakuş
-
Cennet – Saffet Bilen