Skip to main content
Sol’da Dönüşümün Yolu-Saffet Bilen

Sol’da Dönüşümün Yolu-Saffet Bilen

Sol’da Dönüşümün yolu; Kapitalizme, Emperyalizme karşı mücadeleden geçer.

I

1800’lü yılların başından itibaren, sömürüsüz, baskısız bir dünya özlemini dillendiren ve kitlesel bir destek bulan tüm hareketlenmeler Avrupa merkez ülkelerinde doğrudan Kapitalizmi, çevre ülkelerde Avrupa kapitalizmini, emperyalizmi hedefleyenlerdir.

1830, 1848, 1871 Avrupa işçi ayaklanmaları. Kapitalizmi doğrudan hedefleyen ve amaç doğrultusunda kendini bulan tüm hareketlenmeler vardır bu hareketlerde. Sol çok renklidir.

1871 yılı Avrupa için bir değişim yılı.

Önemli başlıklar;

-Kıta Avrupa’sında peş peşe sanayi devrimleri ve Almanya’nın yükselişi, Fransa’nın dünya egemeni İngiltere’nin başını çektiği liberal kampa katılışı.

-Alman Sanayi devrimi ve proletaryanın Alman nüfusunda ve diğer ülkelerde önemli bir çoğunluğa ulaşması.

-Sanayi proletaryasına dayalı bir dönüşüm öneren Marksistlerin yükselişi.

-1871 yılına kadar radikal bir toplumsal dönüşüm öneren Marks-Engels’in söylemlerinde değişim.

 

Neydi bu değişiklik?

Anlatımı Marks’a bırakalım.

‘Farklı ülkelerdeki kurum, gelenek ve adetlerin dikkate alınması gerektiğinin farkındayız ve işçilerin amaçlarına barışcıl yollardan ulaşabileceği Amerika, İngiltere ve ….Hollanda gibi ülkelerin varlığını yadsımıyoruz. Bu böyle olsa da, Avrupa’daki ülkelerin çoğunda devrimin kaldıracının güç kullanmak olduğunu, işçilerin hakimiyetini sağlamak için bir süreliğine başvurulması gereken yöntemin güç kullanmak olduğunu kabul etmek gerekir.’( Karl Marks, ‘’ On the Hague Congress,’’ ilk basımı La liberte no.37 (15 Eylül 1872), Karl Marks ve Frederick Engels, Collected Works içinde, c.23: Marks and Engels, 1871-1874 (New York: International Publishers, 1988), s.255- Karl Marx & Friedrich Engels – Seçme Yapıtlar – 2  Sol yy, s.370, Lahey Kongresi)

Marx, ölümünden kısa bir süre önce Domela Nieuwenhuis’e yazdığı bir mektupta Komün’ü, Komünarlar Ulusal Meclis ile ilişkilerinde daha mantıklı davranmış olsalardı kaçınılması mümkün olacak, istisnai şartlara sahip bir şehrin ortaya çıkardığı, sonuçsuz bir belediye ayaklanması olarak tanımlıyordu. Şöyle diyor Marks mektupta;

“Bir ülkede sosyalist bir hükümetin, kalıcı girişimler için yeterince zaman kazanmak üzere, burjuva yığına gözdağı vermek -ilk desideratum (aranan nitelik)- için gerekli önlemleri hemen alabileceği koşullar gelişmedikçe o ülkede sosyalist bir hükümet iktidara gelmeyecektir.

Herhalde bana Paris Komününü anımsatacaksınız; ne var ki, onun, ayrıksın koşullarda bir kentin ayaklanışı olması olgusu bir yana, Komünün çoğunluğu hiçbir biçimde sosyalist değildi; olamazdı da. Bir damlacık sağ-duyu olsaydı, Komün tüm halk kitlesi yararına Versailles’la bir uzlaşmaya varabilirdi – o sıralarda elde edilebilecek tek şey buydu. Fransa Bankasına el konması, Versailleslıların övüngenliğini sindirmek için yeterli olurdu vb., vb.’ (Marks’tan Lahey’deki Ferdinand Domela Nieuwenhuis’e Londra 22 şubat 1881)( Sol yy. Marks Engels seçme yazılar 2. s.138)

Bu değişiklikle,  Birinci büyük savaş öncesi yaşanan 2. Enternasyonal fiyaskosu ve Kıta Avrupa’sında, 1871 Paris Komünü sonrası kayda değer bir kalkışmanın olmayışında doğrudan bir bağlantı var.

II

1870’li yıllar Avrupa devletlerinin emperyalist olduğunu söyleyen epeyce yayın var. Marx ve Engels’in barışçı geçiş önerileriyle tezattır bu değerlendirmeler.

Birinci savaş sonrası devrimci bir tutum alan Rus Bolşevik Partisi Emperyalizmi hedef alan bir anlayışa sahipti.

Lenin emperyalizmi çürüyen kapitalizm olarak nitelendirdi.

Emperyalizm olgusuna dikkat çekip, Klasik Marksist tezleri savunan 2. Enternasyonalcilerle yolları ayırması, onu devrimci yapan ana etkendi.

Çürüyen Kapitalizm tespitiyse kısa sürede insanlığın bu beladan kurtulacağı anlamına geliyordu.

Lenin Rusya’nın bir kıvılcım çakacağını ve Devrimin Almanya’ya sıçrayacağını düşünüyordu.

Almanya’da devrimin gerçekleşmemesi, Rusya’daki gelişmeler ve Bolşevik strateji  bu tezlerin geri çekilmesine de yol açtı.

1920 yılında Avrupalı Bolşeviklere verdiği şu tavsiyeler bunun kanıtıdır.

‘Parlemantarizm “tarihi bakımdan zamanını doldurmuş” imiş. Propaganda anlamında bu doğrudur. Ama parlemantarizmin “tarihi bakımdan zamanını doldurmasıyla” pratikte yok olması arasında uzun bir yol var. Onlarca yıldan beri kapitalizmin “tarihi bakımdan zamanını doldurduğu” haklı olarak söylenebilir; ama bu, bizi, kapitalizm alanında uzun süren ve inatçı bir mücadeleyi sürdürmemizi gereksiz hale getirmez ki. Parlemantarizm, evrensel tarih bakımından “tarihi bakımdan zamanını doldurmuştur”, başka bir deyişle burjuva parlemantarizmi çağı sona ermiştir; proletarya diktatörlüğü çağı başlamıştır. Bu yadsınamaz. Ama evrensel tarih ölçüsünde sorunları ele aldığımızda hesabımızı on yıllarla yaparız. Evrensel tarih bakımından bir şey, on yıl ya da yirmi yıl önce olmuş ya da sonra olmuş önemli değildir; bu, evrensel tarih bakımından, yaklaşık hesaplamada bile hesaplanması olanaksız olan önemsiz bir niceliktir. Ama işte bundan ötürüdür ki, pratik bir siyasi sorunda durum dünya tarihi ölçüsünde değerlendirilince, vahim bir teorik yanılgıya düşülmüş olur. (‘Sol’ Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı. s. 55)

Devletler arasındaki alelade savaşlardan yüz defa daha çetin, daha uzun ve daha çapraşık bir savaş olan uluslararası burjuvazinin devrilmesi uğruna savaşa girişmek, ve önceden dolambaçlı yollara başvurmayı, (bir anlık olsa bile) düşmanlarımızı bölen çelişkilerden yararlanmayı, geçici olsalar da, pek o kadar güvenilir olmasalar da, sallantılı olsalar da, koşullara bağlı bulunsalar da, potansiyel müttefiklerle anlaşma ve uzlaşmaları reddetmek son derece gülünç bir davranış olmaz mı?  (‘Sol’ Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı s. 71-2)

20 yy da kendi mücadeleleri ile devrim yapan tüm çevre ülkelerde emperyalizme karşı tavır da netti.

İkinci savaş sonrası; Çin Japonya’ya, Yugoslavya Alman Faşizmine, 1959 Küba ve  1975 Vietnam ABD’ye karşı zafer kazandı.

Bir diğer mücadele alanıysa; Ulusal kurtuluş hareketleriydi.

20 yy ın son çeyreğine dek Emperyalizme, sömürgeciliğe karşı mücadele damgasını vurdu. Ulusal Kurtuluş hareketleri tüm dünyayı sardı.

İkinci Savaş sonrası neredeyse sömürge ülke kalmadı.

Günümüz dünyasında Kapitalizmi, Emperyalizmi doğrudan hedef alan çok az artık.

Hatırlayan bile yok neredeyse. Tam aksine işbirliği, kol kola yeni düzen hayalleri ve söylemi her geçen gün daha yüksek söyleniyor.

Sol neden bir varlık değil sorusunun cevabı burada oysa.

Ayağa kalkmak ve yürümek istiyorsanız;

Emperyalizmi ve kapitalizmi hedef alacaksınız.

 

                                                                                                                                            19 Haziran 2023, Saffet Bilen