Skip to main content
Sosyal Demokratların Yeni Yol Arkadaşları; Esnaf ve Sanatkarlar – Ersen YAVUZ

Sosyal Demokratların Yeni Yol Arkadaşları; Esnaf ve Sanatkarlar – Ersen YAVUZ

Ekonomi istikrarlı olarak büyüyorsa ve büyümenin nimetleri toplumsal kesimler arasında adil bir şekilde dağıtılabiliyorsa esnafın çözümleyemeyeceği bir sorunu olamaz.

Sosyal demokrat ideoloji, Marksist kökenleri nedeniyle Esnaf-Sanatkar kesimine karşı her zaman kuşkulu ve mesafeli bir bakış açısına sahip olmuştur. Bunun nedeni Marksizm’in, esnaf kesimini sermayenin gübreliği (liberal düşünceye göre fidanlığı) olarak görmesi ve bu kesimi sermaye bloğu içerisinde değerlendirmesidir.

Oysa, dünyanın küreselleşme ile birlikte değişen yeni ekonomik koşullarında esnaf-sanatkar kesimi, sermayenin bir alt grubu olma özelliğini giderek kaybetmektedir. Sermaye kesimi, küçük ve orta boy işletmeleriyle birlikte artık ekonomiye bir bütün olarak, küresel perspektiften bakabilen, eğitim düzeyi yüksek girişimcilerin oluşturduğu yeni bir yapıya evrilmiştir. Ülkemizde, muhafazakar çizgiye yatkın kültürel alt yapısı ve yetersiz eğitim düzeyleriyle esnaf kesimi, nitelik değiştiren sermaye bloğuna dahil olabilme imkanı kalmadığı için giderek emek bloğuna yaklaşmaya başlamıştır.

Kaldı ki, başta işçi sınıfı olmak üzere diğer tüm dar gelirli sosyal kesimler gibi emek ağırlıklı ekonomik faaliyetlerde bulunan esnaf-sanatkar kesiminin gözardı  edilmesi ideolojik olarak da kabul edilemez. Nitekim, özellikle sanatkar kesimi emek yoğun mesleki faaliyetleri nedeniyle işçi sınıfının bir başka versiyonu gibidir. Gerçektende, bütün gün ateşin karşısında ter döken demirci esnafını (sanatkarını), benzer konumda emek ağırlıklı çalışan mobilyacı, tornacı, elektrikçi, tesisatçı, berber, şoför vd. esnafını, sahip oldukları mesleki araç ve gereçleri sermaye sınıfının sahip bulunduğu sermaye ile eşdeğer kabul ederek değerlendirmenin ideolojik- tutarlı bir mantığı olabilir mi?

Bugüne kadar muhafazakar çizgideki kültürel özellikleri ve sınırlı sermayeleri (aslında mesleki araç ve gereçleri) nedeniyle sosyal demokratların ideolojik olarak dışladıkları bu kesimlerle iletişime geçme zorunluluğu vardır.

Esnaf ve sanatkarların sorunları; dar gelirli diğer emekçi kesimlerin sorunlarından ayrı değerlendirilemez.

Sorunlar ortak olunca çözüm önerileri de doğaldır ki ortaktır. Çözüm, hukuk güvenliğinin sağlandığı bir hukuk devleti düzeni içerisinde, ekonominin istikrarlı bir biçimde büyümesi ve bu büyümenin nimetlerinin toplumsal kesimler arasında   adil olarak dağıtılmasıdır.

Ekonomi istikrarlı olarak büyüyorsa ve büyümenin nimetleri toplumsal kesimler arasında adil bir şekilde dağıtılabiliyorsa esnafın çözümleyemeyeceği bir sorunu olamaz.

Esnaf ve sanatkarların müşterileri işçiler, memurlar, köylüler vb dar gelirli  toplumsal kesimlerdir. Bu kesimler, ekonomik büyümeden adil şekilde pay alırlarsa bunların alışveriş yaptıkları esnaf-sanatkarın iş hacmi ve geliri de o ölçüde artar. Geliri artan esnaf, vergisini de, banka kredisini de öder ve diğer sorunlarının da altından kalkar.

Esnaf ve sanatkarların sorunlarının çözümü büyük ölçüde adil gelir dağılımı ile yakından ilgilidir….. Bu da ancak sol / sosyal demokrat politikalarla mümkündür.

Burada dikkat çekmek istediğimiz önemli bir nokta da, aday ülke konumunda bulunduğumuz Avrupa Birliği hukukunda esnaf-sanatkar kavramının yeri ve konumudur.

Öncelikle belirtmek isteriz ki, “esnaf” kavramının Avrupa Birliği ülkelerinde karşılığı yoktur. Bizdeki esnaf kesimine eş bir toplumsal kesimin Avrupa’da mevcudiyetinden bahsedilemez. Çok önceleri Almanya’da “küçük tacir” olarak nitelendirilen kavram, 1960’lı yıllarda hukuk mevzuatından çıkarılmış ve bu konumdaki toplumsal gruplar “tacir” kesimine dahil edilmişlerdir.

Kısacası, Avrupa Birliği ülkelerinde önceleri küçük tacir olarak nitelendirilen ve bizdeki esnaf kesimine  denk düşen hukuki kavram, “tacirin küçüğü büyüğü olmaz” denilerek 1960’lı yıllarda terk edilmiştir. Bugün, Avrupa Birliği ülkelerinin toplumsal yaşamında tacirlerin yanı sıra yalnızca “Sanatkarlar” ayrı bir toplumsal kesim olarak hukuki ve fiili varlıklarını sürdürmektedirler.

Ekim 2020, Ersen Yavuz