Sulh ve Huzur İçin …1 – Orhan Karakuş
Türkiye, güdümlü mevcut iktidar ve ikiz muhalefeti eliyle jeopolitiğin bu sathında cephe ülkesi konuma sürüklenmiştir.
Dünya harpler cehennemini yaşıyor ve yıkımı yaşayacak…
2000 Yılların başlangıcında vukuu bulan, değişik aşama ve merhalelerle topyekûn harp sarmalına düşen yeryüzü medeniyeti ve insanlığı “varlık ve yokluk” ikilemi sürdürülemez eşiğindedir. Savaş, gasp ve sömürü temelli uygarlığının çıkmaza girdiği ve nefsi mülkiyetçi düzenekle yaşamım sürdürülemez olduğu artık apaçık ayan ve beyan ortadadır. Kuzeyden güneye Baltık ülkelerini kapsama alan Ukrayna – Rusya savaşı ile Ortadoğu’ya yayılma istinadı genişleyerek süren Batı destekli ve bahanesi yapay olarak üretilen İsrail’in “soykırımcı katliamı” yanında özelikle ÇİN/SİYO-İNG sürekli gerilimli ve çatışmalı bir aşamaya geçmiştir. Günümüzdeki çatışmalar konvansiyonel görünümlü olmasına rağmen içinde nükleer, biyolojik ve kimyasal prosilahları da barındıran bir devre olan, yıkımlar sürecindeyiz.
Türkiye, güdümlü mevcut iktidar ve ikiz muhalefeti eliyle jeopolitiğin bu sathında cephe ülkesi konuma sürüklenmiştir. İpleri emperyalist güçlerin elinde olan bu tahripkar ve güdük sarmal siyasi yapısal, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh cihanda sulh” vecizesine uygun sulh ve huzur istikametini müştereken terk ederek, birleşik mukavemet gösterecek ve direnç üretecek “iç dayanışma ve birlikte davranış cephesinin” çökertilmesine hizmet etmektedirler.
31 Mart 2024 Yerel seçimleri öncesi “nefsi kültürel” ikiz bölüntüsü…
Türkiye toplumu ve genel olarak yeryüzündeki tüm toplumsal yapılar mülkiyetçi kültürelin hegemonyası altında kuşatılmış akıl ile hareket etmektedirler. Bu mesele üzerinde hassasiyetle çalışan Siyo-İng istihbari thinktank yapıları; düzeneğin makus çemberini, her ülkeye uygun “hırsı kışkırt, böl ve yönet” senaryosuna uygun bir mimari nifak ve husumet projesiyle, sosyo –psikolojik dokular inşasında “ikiz bölüntü” marifetle çevirmektedirler.
Türkiye toplumunun özlü kadim kültürel genetiği, “dinci muhafazakarlık ve taklitçi liberallik” dayanaklı iki sanal dokuyla tezgaha konulmuş olup, günümüzde “hilafetçilik ve katı laikçilik” iç çatışmasına düşürülmektedir. Etnik ve mezhebi temeldeki yapay bölüntü kıskaçlarına dirençle karşılık veren ferasetli toplumsal sağduyunun hassasiyeti, bu kez mülayim hoşgörüsünü zedeleyen, herkesin dayanışma hâlinde olduğu Filistin’e destek mitinglerinde sözde “Şeriat ve Tevhid” sanal bölüntü ayracı ile kültürel alanda kaşınmaktadır.
Son günlerde, “Can Atalay’ın vekiliğine darbe” vesilesiyle meclis kadük, “Şeh Sayit torunculuğu” ile toplumsal birlik, ceza dairelerince “yok sayılan” hukuki yapı darp edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal meşruiyeti “feto tarzı yöntemlerle” kadük bırakılıp, belirsizliğe sürüklenmektedir. Keyfiyetin başat olduğu “padişahlık ve fetvacılık” devri emperyal odaklarca dizyn edilmekte buna teşne olan iç güçlere sosyal siyasal dokuda alan açılmaya çalışılmakta ve politik alandaki vicdani toplumsal direnç iktidar/muhalefet ikizince bastırılmaktadır. Toplumun bağımsızlıkçı ve cumhuriyetçi tavrı spor ve sanat alanında şümul bulmakta, Mustafa Kemal Atatürk’ün vecizelerinde nakş edilen devrimci ruh toplumsal tabanda açığa çıkmaktadır.
Ülkemiz iç direnci meşru müdafaa, yurtseverlik ve sulh olma istikametinde gelişir. Dışarıdan yurdumuza sokulan ve demografik aykırılıkta olan yığınlar “iç savaşa hazır kıtalar” olarak dış güçlerce maniple edilebilir vaziyettedir. Emperyalist güçler, her türlü olayı ve yapısal olguyu ince elemine ederek, rafine ayrıştırmaya ve “iç ve dış savaş konseptine” uygun çözülmeye hizmet edici kulvara yöneltmektedirler. Kendi eş yöneltimiz ise toplumcu yurtseverlik yolunda kamusal alanı güçlendiren dönüşümlerle dirlik, birlik ve sulh hâlinde toplum devleti marifetiyle huzur güzergâhında olmaktır.
Sulh ve hakkaniyet cephesi…
Yeryüzünde süren ve daha yıkımcıl olarak yaşanacak olan topyekûn harbe karşı direnç ve şerri bertaraf etme reisi tefekkürü; iç cephede etkisi genişleyerek yeryüzüne yayılacak olan “sulh ve hakkaniyet cephesinin” örülmesiyle oluşacaktır. Bunun yaşamda gerçekleşmesi için Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye cumhuriyetinin temeli kültürdür” vecizesine uyumlu olarak; sulh yapıcılığı, bağımsızlık ruhu, razılıkla helâlleşme, ilmi ve bilmi akletme, bireyciliğe karşı toplumsalda dayanışma, kul hakkına riayette hakkaniyetli olma atraktör öz değerleriyle toplumsal tabanda huzuru inşa etme görevimizdir. Durumdan çıkan vazife öz değerlerimizi yaşama aktaracak yaklaşımlar için ortak kolektif yapılar ile üretimde doğal gidişatla uyumlu ve diri, hakkaniyetli paylaşımda adil ve dengeli olacak “hakikati yakın kavrayarak ilkeler manzumesini” el birliği ile oluşturmaya katkı koymaktır.
Allah Kerim vesselam… Baki selamlar… 08.01.2024
Kategoriler
Son Makaleler
-
Teknohibrit Harbi Bertaraf İçin Çözüm Yolu- Orhan Karakuş
-
Kültürel Devrim Halkasının Felsefi Dili Deruni Türkçe’nin Sentetik Gücü – Orhan Karakuş
-
Bağımsızlık – Saffet Bilen
-
Bilgeler Meclisi ve Ulu Hakanlık Divanı (BİMUHAD) – Orhan Karakuş
-
Ya Cehennem Ya da Sulh ve Huzur 2 – Orhan Karakuş
-
Ucu Yanık Mektup Değerlendirmesi -Fahrettin Önder
-
Osmanlı’nın Yarı-sömürgeleşmesi, Günümüz ve Çözüm- Saffet Bilen
-
ARAFTAYIZ…1 – Orhan Karakuş
-
2024 Yerel Seçimlerinin İrdelenmesi… – Orhan Karakuş
-
Cennet – Saffet Bilen