SULHUYETLİ SAKİNLİK VE SULH YAPICILIĞI – Orhan Karakuş
İnsanlığın şuurlu kurtuluşu için doğrudan demokratik katılım mekanizması ile tüm yeryüzünde halik olmuşların (canlı cansız) ekosistemini koruyan hakkaniyetli bir toplumcu hürriyet düzeni kurulmalıdır…
Sulh yapıcılığı barış istemekten farklıdır…
İnsanın; kendisi, yakın çevresi, tarihseldeki sosyo-pisikolojik hal ile bugünkü ekosistem bütünlüğü içinde doğal gidişatla uyumunu sulhuyetli sakinlik olarak dile getirdim. Tasavufi Praksis yolda/yazılar kitabımda iyi tanımlı ve ayarı tutarlı ahlak (öztöre) üzerine olan bölümde: “Sulh yapıcılığı; Ortama (yurt), şartlar ne olursa olsun, bulunduğun müddetçe kendini ait kılmaya çabalamak, vicdani duruşuna aykırı gelen tutum ve davranışlara, usül ve kaideleri makul olan tavır alışla yapıcı ve dirimsel davranmak. Yeni süreçlerde kendinle bitişik duranlara karşı da özgün kalabilmek. Bu konuda öncelikle Yeni Ahit (İncil) << Ne mutlu yüreği temiz olanlara, Çünkü onlar Allah’ı görecekler. Ne mutlu sulh edicilere çünkü onlar Allah oğulları çağrılacaklardır.>>” (Tasavvufi Praksis Yolda /Yazılar syf: 10). Bu iki davranışı 1. Dünya savaşında bütün cephelerdeki tüm olumsuz savaş koşullarına karşın kadim kültürelin tasavvufi yorumunu yüreğinde taşıyan, bu kültürelin öz değerleri (sulhuyet, razılıkla ve helaleşme) T.C. kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün veciz sözü olan: “Yurtta sulh, cihanda sulh” ile bilincimize perçinlemiştir. Barış yapma; İlk yazılı anlaşma olan Kadeş’den beri müzakere ve şartlara bağlı olarak bozulmaya ve tekrar savaşa gebedir. Razılıkla hellaşme; şartlar ne olursa olsun sulh olma ve dost kalmadır. Şimdilerde başta Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, M. Fatih Maçoğlu, genelde muhalefetin seçilen pek çok belediye başkan adayı sulh olma ve dost kalmayı pratiklerinde ortaya koymaya başlamışlardır. Özellikle Ekrem İmamoğlu İstanbul belediye başkanlığı adaylığı ve seçim süresince nefsi emerelerine yenik muktedirlerce meydana getirilen tüm olumsuz baskı ve hukuksuz “katakulliye karşı”, özlenen bu tarihsel öz değerimizin yaşamda tekrar canlanmasına vesile olmuştur.
Bir devrin sonu…
AKP muktedirleri ve İslami inanışın bir versiyonunu siyasallaştıran siyaset erbabı elitistler şunu iyice anlamalıdırlar; “Anadolu coğrafyasının yaşam okulu” tarihseli doğru mayalayan ve dönüştürücü özdeğerleri invaryant kılan bir kadim kültürel köprüdür. Muhalefetin kadük siyaset elitleri de şunu idrak etmelidir ki: Sizin araç ve gereçlerinizi vesile kılarak bir devri sonlandırma eyleminde sizlere konsolide olmadan eyleme geçiren sulhuyetli bir çoğunluk var. Günümüzde münever ve aydın geçinenlere de bir tarihi hatırlatma; “batıdan gelen rasyonel akıl” bu coğrafyanın öz değeri değildir. Bu coğrafyanın öz değeri gönül deminde vicdani akıl olan tasavvufi “Futuhat ve Makulattır”… Öncelikle AKP ve önderleri yirmi yıldan beri süren gerilim süreçlerinde fütuhat, makulat ve anayasal kurumsal kaideleri bozan aktörleridir. Türkiye toplumu feraset, birlik ve dirlik arzusu ile yürüyüş istikameti kararını: toplumcu yurtseverlik miğferinden sulhuyetli sakinlik ve sulh yapıcılığı tarzı ile vermiştir. Hepimize mevcuttan doğan vazife toplum devleti marifeti ile hakka riayette; tüm halik ve özellikle mazlumları huzur ve selamete kavuşturacak ulaşabilinir yeni menzilleri iyi tanımlamaktır.
Vicdani politik rotanı çalışma tarzı esasları ve toplumcu hürriyet düzeni…
Bu “Futuhat ve makulata” vurgu için “Bu Bahar Başka Bahar” www.gelenekvegelecek.com yazımdaki bazı belirlemeleri tekrar dikkate sunarım: Adilane ve hakkaniyetli şiirsel söz dizimi, sulhuyetli sakinlik içinde duygusal ve vicdani sesleniş, insan onurunu yücelten davranışlar yeni tarz politikanın pratik esasları olacaktır… Bu yeni politik mecra kendi akış yatağı olan tarihseldeki sulh ve hakkaniyet geleneği ile uyumlu olacak ve yapay köpürtü engellerini geçip yoluna devam edecektir.
Yeni toplumcu program ve doğrudan demokratik tüzük…
Dünya harp ve doğal felaketler altında yeni bir sürece evriliyor. İnsanlar belirsiz geleceklerde kaygı dolu günler içinde yaşamak istemiyor. Dünya toplumları ayrımcı ve ötekileştirme içerikli ve nefret dilli siyaset kalıpları altında kalmaktan bunaldı. Yeni bir ufuk açılıyor ve tan atıyor. Bu gidişatı gözeten bir programda; sulh yapıcı toplum devletlerinin inşası (yeni anayasal süreç) şartların getirdiği bir vazifeydi. İnsanlığın şuurlu kurtuluşu için doğrudan demokratik katılım mekanizması ile tüm yeryüzünde halik olmuşların (canlı cansız) ekosistemini koruyan hakkaniyetli bir toplumcu hürriyet düzeni kurulmalıdır…
Orhan Karakuş, 10.04.2019 baki selamlar…
Kategoriler
Son Makaleler
-
YIKIM ve KIRIMDAN NASIL ÇIKILACAK?
-
Teknohibrit Harbi Bertaraf İçin Çözüm Yolu- Orhan Karakuş
-
Kültürel Devrim Halkasının Felsefi Dili Deruni Türkçe’nin Sentetik Gücü – Orhan Karakuş
-
Bağımsızlık – Saffet Bilen
-
Bilgeler Meclisi ve Ulu Hakanlık Divanı (BİMUHAD) – Orhan Karakuş
-
Ya Cehennem Ya da Sulh ve Huzur 2 – Orhan Karakuş
-
Ucu Yanık Mektup Değerlendirmesi -Fahrettin Önder
-
Osmanlı’nın Yarı-sömürgeleşmesi, Günümüz ve Çözüm- Saffet Bilen
-
ARAFTAYIZ…1 – Orhan Karakuş
-
2024 Yerel Seçimlerinin İrdelenmesi… – Orhan Karakuş